'Metin' olmak

İsmail Sarp Aykurt

Blog: Serbest Kürsü

Metin Oktay bir sembol, bir efsane olmaya devam ediyor çoğumuz için. Önemli bir kısmımız onu hiç tanımamış, görmemiş ya da izlememiş olsa da durum değişmiyor. Peki, neden Metin Oktay’ı bu kadar sahipleniyor ve öne çıkarıyoruz?

Metin Oktay, yalnızca sarı kırmızı renge gönül verenlerin sahip çıktığı bir isim değil. Doğduğu yer İzmir’den, hayatının en önemli serüvenine çıktığı İstanbul’a, kendisine kısa bir uğrak olarak seçtiği İtalya’dan, Anadolu’nun ücra bir köşesine kadar derin izler bırakan bir sporcu idi Metin Oktay. Kendisini unutulmaz kılmaya yeten birçok özelliği de kendi ile birlikte gitmişti, her gittiği yere.

Paylaşımcı ve dürüst bir sporcu idi. “Bizi sevenleri üzmeyelim baba” derken samimi idi, paraya değer biçmezdi. Utanma duygusu olan, rakibine önem veren, sportmen bir insandı.

Metin Oktay 1968-1969 sezonundaki jübile maçında Fenerbahçe ile karşılaşmak ister. Fenerbahçe yöneticisi Eşref Aydın'ın bu isteğe cevabı şu şekildedir: "Tek bir şartım var. Fenerbahçe kulübü ve taraftarı her zaman sana hayrandı. 10 dakikalığına da olsa Fenerbahçe formasını giyer misin?" 

Metin Oktay, Fenerbahçeli yöneticinin bu isteğine "Şeref duyarım" cevabını verir. 

Jübile maçında Metin Oktay ile Can Bartu formalarını değiştirir. 10 dakikalığına Metin Oktay Fenerbahçe, Can Bartu ise Galatasaray forması ile mücadele eder. 

Metin Oktay hep farklı bir görüntü vermişti. Türkiye İşçi Partisi’ne verdiği destek, kendisini sosyalist olarak tanımlaması ve davranışlarında, karakterinde bunu yaşayabilmesi oldukça tutarlıydı. Şımarık ise hiç olmadı. Zaten kendisine de bunu yakıştırmazdı.

“Metin Oktay’ın bir özelliği de hiçbir zaman şımarmamış olması. O rolü yanında oynayan diğer futbolculara bıraktı.” (Cemal Süreya, 2000’e Doğru, 5-11 Haziran 1988).

Hepsine baktığınızda, Metin Oktay ile tanışmış olmanın bir önemi kalmıyor. Çünkü, sporumuza bıraktığı ve kattığı özelliklerin yitirildiği ve başıboş bırakıldığı şimdilerde, Metin olabilmenin değeri her geçen gün katlanıyor. ‘Taçsız kral’ olmak, ‘Hakkı’mızla kazanmak ve ‘Can’ımızla oynamak yerine, taç takabilmek ve para kazanmak, meşhur olmak için çırpınıyor, sporu piyasaya, sermaye sınıfına ve milliyetçi çıkışlara terk ediyoruz.

Bizi üzmeyenlere, biz ihanet ediyoruz kısaca…

Hani, Cemal Süreya anlatır ya, “Fenerbahçe’ye attığı çok ünlü bir gol vardır. ‘Uçan Manda’ olarak anılan Özcan’ın beklediği kalenin ağlarını yırttı. Ayıp olmasın diye ve rakip takıma bir cemile olarak şemsiyesiyle örttü orayı. Şemsiyesinin hâlâ orada olduğu söylenir” diye…

O şemsiye oradadır hala, her renkten taraftarın birlikte altına girmeleri için..

80. yaş günün kutlu olsun Metin Oktay…