Yine yanlış anladık

İlter Aslaner

Blog: Serbest Kürsü

Her şeyin bir sınırı var mıdır gerçekten? Memleketimin soluna baktığımızda bu sorunun cevabını bulmak öylesine zorlaşıyor ki…  “Türkiye’den önce solu çöküyor” demişti Osman Çutsay(1).  Gerçekten de memleketimizin kimi solcuları için garip ama gerçek, solculaşmanın bir sınırı var gibi, ama sağa açılmanın sınırı neredeyse kalmadı. Çevremde bu durumda olan bazı arkadaşlarıma soruyorum; HDP’nin ya da CHP’nin ne kadar daha sağa açılması lazım ki, senin gibi aydınlanmadan, eşitlikten, emekten yana bir insanın desteğini kaybetsin? Cevap “ama” ile başlıyor. HDP’nin ya da CHP’nin gönül rahatlığıyla yaptığı liberal ve sağ siyaseti, soldan soldan örtmeye, çeşitli kılıflar bulmaya ve verdiği desteği meşrulaştırmaya çalışıyor. Peki gerçek cevap veriliyor mu? Liberal ve sağ siyaset yapmıyor ki denilebiliyor mu? Ya da şunu da yaparsa yok artık diyeceğim, sadece oy değil, yüz bile vermeyeceğim denilebiliyor mu? Henüz duymadım, bu partilerin hiçbir rahatsızlık duymadan yaptıklarını bizim solcularımız, ufak bir rahatsızlıkla ama yine de büyük bir dahi akıl ve argümanlar silsilesiyle savunmakta sınır tanımıyor.

Ben artık bazılarımızın “sınırsız ve sınıfsız” meselesini yanlış anladığına ikna oldum. Sınıfsız siyasete sınırsız destek… Şaka değil, bir gün işçilerle-emekçilerle bir araya geliyorlar, bakın işte işçiden yana deniliyor, ertesi gün iş adamlarıyla buluşuluyor ve başlıyor “ama”lı cümleler. Mesela emperyalizm ile kurulan ilişkiler, enternasyonalizmle karıştırılıyor olunabilir mi? Radikal enternasyonalizm (aşırı sınırsız yani)… Gericilik meselesi var birde, işçi sınıfının baş düşmanlarındandır bize göre. Orada ise işler oldukça karışık, ne olmuş yani, Dengir Mir’ler, Hüda Kaya’lar da var ama hep onları görüyoruz biz, halbuki bir sürü sosyalist de var aralarında. Dünya görüşüne “sınır” çizmek solcuya yakışır mı hiç, bu konuda da sınırsız ve sınıfsız adaylara tam destek…

Sanırım bu konularda sınırsız örneklendirme yapabiliriz, hem de hiç zorlanmadan. Ancak solcularımızın solda olmayanlara destek vermedeki sınırlarını tespit etmek, hayli zor bir mesele haline geldi. Sağ ve sol, aslolarak bir sınıf temsiliyetine işaret eder ve sınıfsız “sınıf” siyaseti yapanlar veya sınıfsız siyasete sınırsız destek verenler,  çok uzak bir zamana kalmadan, bir sınıfın iktidarı için mücadele verdiklerini unutup giderler. Ve sonrasında derya denizdir siyaset, çıkılan bu yolda hep soldan gider ama muhakkak sağa bakıp, oraya doğru sınırsız bir açılım gösterirler.

Sonuç olarak, solcular için solculaşmanın sınırı olur mu diye sormak artık anlamsızlaşıyor. soL Gazetesinde Volkan Algan’ın yazısı(2) ise bu meseleye yeterince cevap veriyor. Desteklenmesi gerektiğini düşündükleri partinin her türlü liberal, sağ siyasetini tolere edebilenler, komünistlere komünistlik yaptıkları için, fazlasıyla kızgın ve tepkili yaklaşıyorlar. Çünkü, biz varsa yoksa işçi sınıfının tarihsel çıkarları demişiz, gericilikle, emperyalizmle, hırsız ve katil çetesiyle, tüm bunların dağılan ve yeni kurulan ittifaklarıyla uzlaşmak yok demişiz. Haziran’ın yıldönümünde, ille çıkmalı sokağa diyerek ve küçük küçük yâd eylemleri tasarlamak yerine, işçi sınıfının sesini yükselterek, ancak ve ancak sosyalizmin Haziran’ı başarıya ulaştıracağını iddia etmişiz. Evet bazıları bize çok kızgınlar, çünkü biz yine yanlış anlamışız, demeliymişiz ki; yaşasın sınırsız ve sınıfsız siyaset.


(1) http://haber.sol.org.tr/yazarlar/osman-cutsay/7-haziran-tasfiyesi-117556
(2) http://haber.sol.org.tr/turkiye/komunistlere-niye-kiziyorlar-118000