#LaikliğiKazanacağız

Hakan Erol

Blog: Serbest Kürsü

Eskişehir’deyiz… Sınıfta hoca klasik bir soru yöneltiyor öğrencilerine... ‘’Laiklik nedir?’’ Aslında çok basit ama bir o kadar karışık bir soru soruyor. Basit çünkü Türkiye’de en çok yakıcılığı hissedilen, sahip çıkılması gereken bir olgu laiklik. Karmaşık, çünkü Türkiye’de uzun bir tarihselliği var ve her bir dönemeçte anlamı, cismi değişime uğratılmıştır bizzat egemenlerin eliyle… Hocanın sorusuna arka sıralardan; mevsimlerden çöl sıcaklığının hissedildiği bir gün de boğazına kadar gömleğinin düğmelerine batmış ve şalvar giymiş biri cevaplıyor:’’Hocam laiklik dinsizliktir!’’ Bir an o gömleğin düğmelerini çok sıktığından beynine oksijen gitmediğini sandığım bu kişinin daha sonra basbayağı bir gerici olduğunu, beyninin, gömlek düğmesiyle işi olmadığını anlıyorum. Bu gericilerin abileri Suriye’de emperyalistlerin emriyle, sırf farklı bir mezhepten diye veya canları istediği için insanları katlederken ve kafalarını keserken, bize de -kafamızı kesemese de- kafamızın içine eden birileri düşüyor böylece!

Laiklik ve bununla beraber gelen aydınlanma fikri feodal düşüncenin yıkılmasıyla ortaya çıkmıştır. Feodal düzende egemen olan Kilise ve din adamları, yerini yeni bir sınıfa Burjuva sınıfına bırakmıştır. Ancak burjuva sınıfı da çok geçmeden, laikliğin ve aydınlanma fikrinin kendi canlarına ot tıkamaktan başka bir anlam ifade etmediğini farkedince, din ve dogmalar tekrardan bilimin önüne geçmiştir. Bugün gelinen noktada sermayenin ve dolayısıyla burjuva sınıfının laiklik gibi bir derdi yoktur.

Koç’lara, ‘’koç gibiler, sermayedarlar falan ama laikler, helal olsun’’ diye methiyeler dizenler, Koç’ları, Sabancı’ları AKP döneminde en çok kar yapan unsurlar olarak gördüklerinde ve AKP’yle dertleri, ilericilik gibi de bir kavgaları olmadığını fark ettiklerinde ise iş işten geçmiş, ‘’Koç’u alan Üsküdar’ı geçmişti!’’

Şeriatçı ve gerici Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın ‘’laiklik anayasada olmamalıdır!’’ sözleri aslında bir sınıfın, yani burjuva sınıfının içine ayna tutuyor. Koç’ların açıkça dile getirmediğini, onların meclisteki temsilcileri yüksek sesle, hiç gocunmadan, ah’layıp, vah’lamadan dile getiriyor. AKP’li dönemde inanılmaz bir gerici dönüşüm geçiren Türkiye, yine AKP’lilerin ‘’biz değiştik’’ sözlerinin gerçeği yansıtmadığını ve hiçbir zamanda gerçekleri yansıtmayacağını bilmelidir. Bu gömlek değiştirme modeli, yukarıdaki gerici öğrenci örneğindeki boğaza kadar sıkılı gömlektir. Grisi gider, kahverengisi gelir. Gömleğin rengi değişir ama o gömlek yazın, kışın, en sıcak, en soğuk dönemlerde hiç değişmez. O gömlek bir dinci gerici ideolojiyi simgeliyor çünkü. Bizim gömleklerle değil ama bu gerici ideolojiyle dişe diş vermemiz gereken bir kavga var, bunu biliyoruz.

14 yıllık AKP döneminde toplum hiç olmadığı kadar gericileşti. 2002’den önce değil 45, 1 çocuğun istismara uğraması duyulsa, toplumsal hareketlilik kaynardı. Kimse kimsenin önüne yatamazdı. Yatanların üzerinden en azından çiğnenerek geçilirdi. Hırsızlara, katillere, tecavüzcü gerici kurumlara prim yaptırılmazdı. Kuran kursuna pırıl pırıl çocuklarını gönderen aileler bir kere daha düşünürdü. Kimse kalkıp, ilkokullarda ilahiler çalamazdı. Ortaokulda gerici afişlerle baskı kuramaz, liselerdeki pilavlı sohbetlerle liseli gençlerin aklıyla dalga geçemezdi. Üniversiteden mezun olacaklara, ilahili, dini tören yapmak gericilerin cesaret edemeyeceği bir işti. Şimdilerde ise gayet sıradar bir hal aldı… İmam Hatipler, açıldığı her yerde olay olur, veliler, veba salgınına uğramış gibi bu gerici ve sapık kurumlardan uzak dururdu. Gerici ideolojiler yaptıklarından ve yapacaklarından önce utanç duyarlardı. Şimdi ise alabildiğine arsızlar ve hayasızlar. Her gün farklı bir imam hatip ya da belirli dinci bir kuruluşun çocukların hayatlarını kararttığı bir güne uyanıyoruz. Çocuklarımızı, insanlarımı katletmelerine alıştık, bu sefer de tecavüzlerine mi alışacağız? Yok öyle yağma!

Tüm bunlar önceden olmuyordu, Türkiye laik bir ülkeydi falan dediğimiz yok. Ama bu halk sapına kadar laikti. Laiklikten ödün vermezdi. Aydınlar, laiklik için ölümü göze alırlardı. Laiklikten ödün vermemek için Uğur Mumcu, Turan Dursun ve daha niceleri katledildi! Toplumda laiklik kolay kazanılmamıştı ama şimdi kolayca kaybediliyor… Yıllarca birikmiş direnci 14 yılda çökertmenin eşiğine gelmiş bir siyasal islamcı iktidarla karşı karşıyayız.

Laiklik, dinin toplumsal alandan çıkarılmasıdır. Kişilerin vicdanına hapsedilmesidir. Bilimden, toplumsal ve siyasal alandan, akademiden dinin çıkarılmasıdır. Devletin, din işleriyle yönetilmemesidir. Diyanet gibi sapık fetvalar saçan bir kuruma milyarlarca dolar paranın aktarılmamasıdır. O sapık kurumun ortadan kaldırılması ve o heba edilen paranın bilime, eğitime, kültür-sanata aktarılmasıdır. Laiklik ve aydınlanmacı anlayış her zaman ileriyi düşünüp, akla yatırım yapılmasıdır.

Memlekette hiç mi iyi şeyler olmuyor peki? Başta Kadıköy’de olmak üzere İstanbul’un birçok yerinde insanlar imam hatiplere karşı direniyor. Türkiye’nin dört bir yanında gericiliğe karşı ciddi toplantılar ve eylemler yapılıyor. Diyarbakır’da, İstanbul’da Kutlu Doğum Haftası kutlayan ve ağzından din kelimesini düşürmeyen parlamento muhalefetine inat direnen ve laikliğe sahip çıkan bir halk var. Çok basit ama çok önemli bir örnek Kırklareli’nin ilçesi Babaeski’den… Babaeski’de de İmam Hatip yapılmaya çalışılan bir okul var. Bu okulun İmam Hatip’leşmesine karşı binlerce imza toplayan aydınlık yüzlü insanlar var bu memlekette. Her türlü zorluğa rağmen, sabah akşam demeden çalışanlar, aydınlanmaya sahip çıkanlar bu çetrefilli mücadelede er ya da geç kazanacaklardır!

Türkiye felaketin eşiğinde derdik bir zamanlar… Şimdi, Türkiye şeriatın eşiğinde diyoruz, diyoruz ama umutsuz değiliz, çünkü biliyoruz ki memleketin aydınlık yüzlü insanları, o gömleğe bulanmışlardan üstün gelecek… Önümüzdeki dönem laiklik kavgasında bir adım öne çıkan özne, aydınlık Türkiye’de bir mihenk taşı olacak. Mutlaka ama mutlaka #LaikliğiKazanacağız hem de bu sefer öyle Koç’lara, Doğan’lara bırakmayacağız! Onları da, tıpkı gericilere yaptığımız gibi süpürüp atacağız bu topraklardan…