Günah işlemek(!)

Hakan Erol

Blog: Serbest Kürsü

‘’Satranç oynamaktansa ateşi tutmak daha hayırlı. Satranç oynayan kişi insanların en yalancısı. Oynayanlara ölürken kelimei şehadet nasip olmayabilir. Satranç oynayan lanetlenmiştir. Oynayana bakan da domuz eti yiyen gibidir. Bu oyunları oynayacağınıza elinize tesbih alın, sübhanallah çekin"(1)

Böyle buyurdu Cübbeli Ahmet. Hani Orhan Gökdemir’e hakaret davası açıp da ağzının payını alan gericiden bahsediyoruz.(2) Küçük kız çocuklarına karşı sapıkça fetvalar veren, erkeklerin başının açık gezmesi çok günahtır, dahi diyen zat-ı muhteremden söz ediyoruz.(3) Ve daha nice saçma sapan gerici açıklamaları olan birinden...

Cübbeli’nin bu açıklamalarını Kasparov ve Karpov gibi satrancın en önemli isimlerinin duymadığını umut ederek devam edelim. Rezillik diz boyu...

Satrancın Hint Hükümdarı Talmend Şah için icat edildiği söylenir. Satrancı bulan Brahmanın, hükümdarının ‘’dile benden ne dilersen’’ teklifine karşılık, her kareye bir öncekinin katı kadar buğday tanesi istediği, önce bu isteği çok az bulup, şaşıran hükümdarın, uçuk tane sayısını gördükten sonra, aklının başına geldiği rivayet edilir. Satranç, bizim dilimize Hintçe ‘’catturanga’’, Arapça ‘’sadrenc’’ten girmiştir. Satranç 570 yılında Hindistan’da oynandığı, buradan 600 yıllarında İran’a geçtiği, Arapların 7.yy da, Avrupa’nın 9.yy da satrançla tanıştığı saptanmıştır. Avrupa dillerinde ismini ‘’şah-mat’’ sözcüklerinin söylenişinden almıştır.

5 yaşından beri düzenli olarak günah işlemekteyim. Lanetlenmişim. Yani Cübbeli’ye göre öyleyim. Zira satrançla beş yaşında tanıştım. O gün bugündür mütemadiyen günaha girip çıkmaktayım. Severek ve isteyerek...

SSCB’de satranç bir kültür olarak yayılmıştı. Dünya şampiyonları ve önemli isimler hep SSCB’den çıkmıştır. Diyalektik yöntemlerle bir çalışma metodu hazırlayan Mihail Botvinnik, SSCB’de satrancın bu yöntemdeki kurucusu olarak kabul edilmiştir. Mihail Tal, Smislov, Boris Spassky ve daha niceleri de hemen ardından gelmiştir... Hepsi çok küçük yaşlarda satranç eğitimi almış ve neredeyse yirmi yaşına gelmeden kendilerini ispat etmesini bilmiş isimlerdir. Mesela, Spassky 18 yaşında dünya gençler şampiyonluğunu kazandı. Sovyet ekolü, futboldan, sanata, edebiyattan, müziğe ve satranca kadar her şeyde muazzam bir etki bırakmıştır. Sosyalizmin başarısıdır bu!

Ekim Devrimi öncesinde ise Puşkin, Turgenyev ve Tolstoy sık sık kendini satranca veren isimlerdendi. Geceler düzenleyip, bu gecelerde herkes birbirinin stratejisine merak dolu gözlerle bakardı. Bu gecelerde müthiş eğlenirlerdi.

Lenin, kurulan geçici Kerensky hükümetinin, başına ödül koyduğu, bulunması yönünde her yere talimatlar yağdırdığı bir dönemde, devrimden hemen önce, çetin şartlarda yeraltında faaliyetlerini yürütüyordu. Zinovyev’le beraber saklandıkları yerde, bir sürü zorlukla başa çıkarken, aynı zamanda kendilerini de geliştiriyorlardı. Zinovyev, Lenin’in sabahın çok erken vakitlerinde kalktığını ve kalkar kalkmaz okumalar yaptığını belirtirdi. Yine bu dönemde, Lenin, birçok bildiri, broşür ve açıklama kaleme almıştır. Böylesine bir dönemde Lenin’in tek üzüldüğü bir nokta vardı. Sabahları kendi başına oynadığı satranca, artık zaman ayıramamasıydı. Zinovyev, Lenin’in en çok bu durumdan şikayet ettiğini anlatıyordu...

Fidel, Che, Gorki, Chaplin ve diğerleri... Tarihe adını yazdırmış, akışını değiştirmiş veya insanlık tarihini bir adım ileri taşımış insanların, hayatlarının bir yerinde muhakkak satrançla buluşma noktaları olmuştur.

İnsan, satrançla aklını geliştirirken, hayatında da karar verme süreçlerinde daha emin ve hızlı olmayı öğreniyor. Bilimsel olarak kanıtlanmış bir durumun, yukarıda saydığımız isimlerde gösterdiği etki tartışılmazdır herhalde...

Fotoğrafta ünlü felsefeci Bogdanov, Rus Edebiyatının en önemli isimlerinden olan Gorki ve Lenin, Capri’de satranç oynarken gözüküyor. Lenin’in rahat tavırlarından anladığımız kadarıyla, Bogdanov karşısında maçı önde götürüyor. İşin şakası bir yana, satrancın akılla, gericiliğin ise akıl dışında her şeyle ilgili olduğunu söylemek mümkün.

Türkiye’de verilmesi gereken bir kavga var. Gericilik, yobazlık ve sermaye düzeni her gün hayatımızı biraz daha yaşanmaz kılıyor. Ciddi ciddi bu memleketin Cübbeli’lerin ülkesi olabileceğini düşünüyor musunuz? Bu toprakların asıl sahibinin, Şansal’a linç girişiminde bulunan ve kendilerine vatan sevdalısı diyen bir güruhun olduğunu düşünmek için akıl sağlığımızı ve bilincimizi kaybetmiş olmamız gerekiyor. Bu topraklar ve dünyanın her bir yerinde, emekçiler ve işçiler varlar. Yeryüzünün asıl sahipleri emekçilerdir! Bu topraklarda aydınlanmacılık, laiklik ve eşitlikçi bir düzen mutlak olarak kurulacaktır. O kurduğumuz düzende ise Cübbeli ve türevleri yeşeremeyecektir!

Edebiyatla yaşayın, şiirle yorumlayın, kendinizi müziğin akışına bırakın, kalemi kağıda çalın ve en önemlisi de satrançla kalın! Cübbeli mi? Onu ve diğerlerini ise, tıpkı karanlık gibi; yırtıp attın!


http://haber.sol.org.tr/toplum/video-cubbeli-simdi-de-satranca-saldirdi-...
http://haber.sol.org.tr/toplum/sol-yazari-orhan-gokdemir-cubbeli-ahmetin...
http://haber.sol.org.tr/toplum/video-cubbeli-ahmet-erkeklerin-basinin-ac...