'Tek pakette' işçi avukatlık

Gökçe Kaplan

Blog: Serbest Kürsü

Pek çok avukat e-posta kutularına düşen tanıtımı vesilesiyle bir icra takibi hizmetine aşinadır, “taleple.com”. Bir süredir soL’da “işçi avukat” diye bir vakıanın ortaya çıkışının nesnel sebeplerini tartışıyoruz. Bu yazıların, meseleyi tek bir yönüyle görmeye çalışan parçalı anlayışların yetersizliğini göstermeyi hedeflediği kolayca anlaşılabilir. İşçi avukatlık sadece hizmet sözleşmesiyle, sadece istihdam edenin kötü muamelesi ile, sadece göreli yoksullaşma ile ve sair sebeple açıklanamaz. İşçi avukat diye bir mesleki kategoriden bahsedebilmek için artık belli bir aşamaya varmış nicel bir gelişkinlikten, ihtiyacın üzerinde bir emek arzından, müvekkil gelirinden alacağı pay dışında, kendi kendine devinebilecek ve kendini üretebilecek kuvvete erişmiş bir sermaye birikiminden oluşan bir zeminin; adlı adınca bir piyasanın varlığından söz edebilmek gerekir. Bu piyasayı hukuk hizmeti piyasası olarak adlandırdık. Bu ilişki piyasa gözlüğüyle tanımlandığında artık pek çok şey pek çok şeye, örneğin ustalar patrona, vekâlet işe, tevkil bağımlılığa, kamu görevi paraya, müvekkil müşteriye ve en önemlisi çırak işçiye dönüşmüş demektir. Bu sürecin pek çok görünümü olabilir, nitekim bu tartışmalarda tekelleşmeye konu olan hukuk dalları, plaza çalışmasına dönen hukuk büroları gibi bazı örneklere değinildi. Yazının konusu olan tanıtım bu görünümlerin çarpıcı bir örneği olarak epeyi ilgimizi çektiğinden biraz üzerine kafa yoralım dedik.

Bahsi geçen şirket “Taleple gitsin!” mottosuyla yola çıkan bir hizmet. Sitesinde yer alan bilgilere göre “taleple.com avukatların yaşadıkları sıkıntıları gözlemleyerek 2017 yılında doğdu. Ortakları arasında avukatların da bulunduğu şirketimiz, avukatların yıllardır yaşadıkları problemleri ve kazandıkları tecrübeleri harmanlayarak, taleple.com sistemini hayata geçirmiştir.” Yine sitesinde yer alan bilgilere göre çalışma usulü kabaca şu şekilde, icra takipleri için UYAP sistemi üzerinden talebinizi kuruyorsunuz, belli işlemleri gerçekleştirdikten sonra ise “adliyede hazır bulunan saha elemanları” meseleyi devralıyor. Sizin yapacağınız (çok daha yüksek ihtimalle istihdam ettiklerinizin yapacağı) işleri sizin yerinize gerçekleştiriyor. Böylelikle yine kendi verdikleri bilgilere göre zamandan tasarruf etmiş, ücretsiz takip elemanı çalıştırmış, ofis giderlerinizi düşürmüş, hizmet kalitesini artırmış oluyorsunuz.

Yeni yola çıkan şirketin bu e-postalar gibi, tanıtım için el yordamıyla bir “PR” çalışması yürüttüğü anlaşılıyor. “Avkat Bey” isimli karikatür ve video içerikli sosyal medya sayfasında bir reklam yayınlatmışlar örneğin. Reklamda suratsız bir icra müdürüne sizin yerinize yağ yakan, geri kalan memurlarla didişen, arşivden dosya çıkaran, haciz işlemi yapan, “dakikada 50 numaratör basan” sevimli bir robot başrolde. Sizin adınıza işlerinizi gören sıcakkanlı “all in one” (tek pakette) bir karikatür.

Peki bu hikayenin tamamı yalan mı? Bu şirket gerçekten de bizi adliyelerdeki bu korkunç tablodan kurtarmak yönünde sahte vaatler mi öne sürüyor? Bunu iddia etmek akıl dışı olur. Piyasanın görünümleri bir bütün olarak sahte değildir. Aksine, bütünüyle sahte olması mümkün değildir, belli bir gerçeklik düzeyini yansıtmak zorundadır. Bu hizmetten yararlanmak gerçekten de zamandan tasarrufu, ofis giderlerinin düşürülmesini, hizmet kalitenizin artmasını sağlayacaktır. Ayrıca böyle bir şirket kurulduğuna göre kar etmek ve sermayesini büyütmek konusunda da gerçek bir umut taşımaktadır. Hizmeti veren mutlu, hizmetten yararlanan mutlu… Ancak garip bir durum var ortada, yasakoyucuların iradesinden bağımsız olarak işleyen enerjinin ve kütlenin korunumu yasası gibi düşünecek olursak, herkesin sürekli kazanmakta olduğu bir değer denklemi nasıl kurulabilir? Değer yoktan var olmadığına göre, onun bir yaratıcısından bahsetmek gerekmez mi? Birilerine yarayan bir şey birilerinin tarihsel olarak zararına olmak zorunda değil mi?

Bu mutlu tabloyu kuran denklemin düğümlendiği yere işaret etmek istiyoruz. İşte o düğüm, videodaki sevimli robottur. Aile gibi resmedilen banka çalışanlarının mutluluktan aklını yitirdiği ilginç reklamların şimdilik daha ilkel bir versiyonuna tekabül eden, gülümseyen robotumuz.

Yansıtılmak zorunda olunan bu “gerçeklik” içerisinde üzeri örtülen şey işte budur. Site tanıtımında ve PR çalışmalarında her şey mükemmel görünmekle birlikte, gerçekte yaşanan şey hukuk piyasasında adlı adınca “taşeron” uygulamasıdır. Taşeron uygulamasının çalışanlar için ne anlama geldiğini ise burada tartışmaya gerek görmüyoruz.

Bu uygulamanın yaygınlaşmasının muhtemel neticeleri nelerdir? Bürolar sürekli olarak icra elemanı (hatta belki işçi avukat) istihdam etmemeyi tercih edeceklerdir. Bu yeteneklere sahip insanlar bu tarzda taşeron firmalarda belki belirli süreli ve parça başına belki de sürekli olarak çok düşük ücretler karşılığında çalışmaktan başka bir çare bulamayacaklardır. Vazgeçilmezliği azalan büro çalışanlarının ücretleri kolayca düşürülebilecektir. Bürolar (ya da hukuk işletmeleri) daha kolay zenginleşecektir. Sermaye kendisini büyütecek araçları geliştirirken bazı insanları ya da onların şirketlerini de yaratmadan ve zenginleştirmeden edemez. Bürolar büyürken aracı fonksiyonları yerine getirecek birileri mutlaka türer. Bu tabloda bir de sürekli olarak yoksullaşmak zorunda olanlar vardır. Hikayeleri mutlu figürlerin ardına gizlenenler.

İşçi ve stajyer avukatları kıyısından kesse de doğrudan ağırlıkla katipleri ilgilendiren bu örneği neden bir işçi avukatlık yazısına konu etmiş olabiliriz? Çünkü bu basit örnek üzerinden ispat etmeye çalıştığımız şey hukuk işlerinin artık bir hizmet piyasası olarak anılması gerektiğidir. Bu piyasada kapitalist iktisadi yasalar hükmünü ilan etmiş, eskiye dair bütün ilişki biçimlerini ya ortadan kaldırmış ya da kendine entegre etmiştir. Baroyu, cübbeyi korumuş ama içini parayla doldurmuştur. Bu yasalar artık birkaç büyük büro ya da şirket için değil, piyasadaki herkes için geçerlidir. Bir serbest avukat artık batabilir, kendini işçi olarak bulabilir. Bir işçi avukat bugün “taleple gitsin!” diyerek gülümsemeyle izlediği bir videoda birkaç sene içinde kendi yerini almış “sevimli bir robot” görebilir. Hatta şöyle söyleyelim, görecektir.

Hukuk mezunu sayısının her yıl on binlerle ölçüldüğü bir yerde emin olun, bir noktada paralegal, katip ya da taşeron işçisi olacaksınız. Hayat her sene birkaç kez hukuk öğrencilerinin yoğun katılımına konu olan kariyer günlerine hiç benzemiyor. Suratsız insanlara yağ çekmek, onlarla didişmek yüküne katlananlar hiç de sevimli karikatürler olarak yaşamıyorlar.

Toparlayalım. Bu yazıya konu ettiğimiz şirketle özel bir derdimiz yok. Çünkü tek başına bu şirkete kızmanın ya da onu şeytanlaştırmanın bir anlamı yok. Bu şirket, bu oyunun zorunlu görünümlerinden biri sadece. Oyunun kendisiyle hesaplaşmadan oyuncuya sövmek anlamsız. Bu şirket batabilir, tekel olabilir, piyasadan çekilebilir, yatırımını büyütebilir… Önemli olan onun var olabildiği gerçekliği tesis eden, yukarıda sözünü ettiğimiz zemindir. Bu zemin kapitalizmdir. İşçi avukatlar uzun süredir bu zeminde debeleniyorlar ve gündelik yaşamın katlanılmazlığı onlar için sürekli olarak kötüleşen bir tablo çiziyor. Sefalet ve bağımlılık düzeyi sürekli artan, sürekli atılma korkusuyla bir insanın iki dudağı arasında seyreden bir işte müşterilere karşı “all in one” sevimli bir robot olarak mı resmedilmek istiyorsunuz, yoksa emeğinizin karşılığına tam olarak hak kazanmak mı? Mezun namzetinin, stajyerin, işçi avukatın ve işçileşen serbest avukatın kendisine sorması gereken soru budur.

İkinci şıkkı seçecekseniz, Türkiye Barolarında gücünü artırmakta olan İşçi Avukatlar’a omuz vererek işe koyulabilirsiniz.

 

İstanbul Barosu Bağlı Çalışan Avukatlar Kurulu - https://www.facebook.com/baglicalisanavukatlarkurulu/

Ankara Barosu Ücretli Çalışan Avukatlar Kurulu - https://www.facebook.com/UcretliCalisanAvukatlarKurulu/

İşçi Avukatlar Merkezi -  https://www.facebook.com/isciavukatlar/