Epimenidis'in eşekleri

Galip Munzam

Blog: Serbest Kürsü

Epimenidis, milattan önce 7. yüzyılda Girit'te yaşadığı düşünülen, yarı mitolojik karakter kazanmış bir şair-filozof. Epimenidis yalnızca mitler ve şiirler değil; bir de kendi adıyla anılan paradoks armağan etmiştir insanlığa.

Eskiden sıkı bir Bilim ve Teknik takipçisi olduğum yıllarda derginin son sayfalarında yer alan mantık ve matematik sorularında "ortalığı karıştırmak" için sık sık bu paradoksa başvurulduğunu hatırlıyorum.

Yalancı paradoksu diye de bilinen bu paradoks Epimenidis'in "Kritika" isimli şiirinden türemektedir. Şiirde kendisi de Giritli olan Epimenidis "Giritliler daima yalan söyler" diye yazar.

İşte ortalığı karıştıran ifade budur.

Epimenidis'in bu önermesi doğruysa, yani tüm Giritliler daima yalan söylüyorlarsa, Giritli olan Epimenidis'in de daima yalan söylüyor olması gerekir yani bu ifade doğru olamaz. Yani cümle hem doğru hem yanlıştır.

Öte yandan "Giritliler daima yalan söyler" önermesi yanlışsa, Giritli Epimenidis'in doğruyu söylüyor olması gerekir yani "Giritliler daima yalan söyler" ifadesi doğru olmalıdır ki bu da yine çelişkili bir sonuç ortaya çıkarır. Zira bir önerme aynı anda hem doğru hem yanlış olamaz.

Pazar Pazar bu ne şimdi diye soruyor olabilirsiniz…

Memleket, koskoca bir Epimenidis paradoksuna dönmüş durumda. Kemalist paşaların televizyonlara ağızlara bir parmak "milli mutabakat" balı çalmak üzere çıkartıldıkları "kısa baharın" ardından büyük sermayenin televizyon kanalları, gazeteleri, radyoları, haber portalları cemaat itirafçılarına, Fethullahçılardan geriye kalan boşluğa baktıkça ağzı sulanan, rütbe, mevki yağmasında yer tutmaya çalışan başka tarikatlara mensup şarlatanlara teslim edildi.

Bir de yeni dönemin yeni Can Dündarlarına…

Memleket koskoca bir Epimenidis paradoksuna döndü demiştik.

Fethullah Gülen'in asistanlığını yapmış olan, yürütülen tüm operasyonları yönettiği eskiden Zaman'daki yazılarından Samanyolu'ndaki konuşmalarından hatırladığımız kokarcalar ekran ekran gezip "Gülenciler teröristtir" diyor.

Bir de dikkatinizi çekmiştir sanıyorum. Aksi pek mümkün değil… Artık resmi olarak "emekli imam" kadromuz var. İmam derken, Fethullah'ın sorumlularından bahsediyoruz. Büyük medyanın "HSYK'da da Donanma'da da imamları varmış kardeş" diye büyük keşiflerde bulunmalarının üzerinden pek zaman geçmemişti ki Fethullah'ın "mütekait imamları" evlerimizin baş köşesine kuruldular. Her akşam konuşuyor da konuşuyorlar. Bir köşede pek saygıdeğer eski spor imamı, diğer köşede kıymetli eski adliye imamı, beri yanda muhterem eski ordu imamı, başlarında da pek bir didem ve pek bir ismail koro şefleri…

Hep bir ağızdan ne diyorlar?

"Evet, evet… FETÖ, terör örgütüdür."

Sonra başkaları var.

Uyuz eşek misali kervan ters dönünce başta kalanlar…

Uyuz eşek misali tüyleri dökülmüş, iltihaplanmış, kabuk bağlamış derisini kaşıtmak için can atanlar… Bunun için de ağızlarından irin saçanlar…

La Fontaine'in ormanda aslan postu bulup dolanan eşeği misali, kendisine verilen postla eşekliğini gizleyeceğini sanıp ilk anırmasında ne olduğu anlaşılanlar…

Güçlünün dönme dolabına koşulmuş hababam dönen, döndükçe kendini küheylan sanan, üstüne konmaktan sivrisineklerin bile imtina ettiği çırpı bacaklı uyuz eşekler…

Bizim ilk günden beri anladığımız ve bas bas bağırdığımız ama artık nasıl bir kumpas olduğu ayan beyan ortada olan Ergenekon ve türevi operasyonların merkez üssünde, Taraf gazetesinde köşe yazan, yetmeyen yazı işleri müdürlüğü koltuğuna kurulan, orduda Fethullahçı askerlerin önü açıldıkça "daha karpuz kesecektik" diye manşet atıp kutlama yapan ve bunların üzerine bugün "darbeye karşı demokrasi" şampiyonu olanlar var…

Bu operasyonlarda mayın eşeği olarak ortaya sürülen 'Genç Siviller'in müessislerinden olanlar var…

Dün "yahu bu Fethullahçılar önüne geleni dinliyor, önüne gelene tezgah kuruyor" şeklindeki en biçimsel itirazlara karşı dahi "keşke 27 Mayıs'tan 12 Eylül'den önce de devlette böyleleri örgütlenmiş olsaydı da birilerini dinleselerdi" diye göğsünü siper edenler var…

Cemaat'in Taraf'a bavul taşımaktan sorumlu cenâibi arasında olduğu bizzat cemaat tarafından açıklanan, esas bavulcu "vatani hizmetini" yapmaya gittiğinde gazeteye bavul akışını sürdürmekle yükümlü olanlar var…

Akla bu gayretkeşlikleriyle Şeyhî'nin Harnâmesi'ndeki (Eşeknâme) eşeği hatırlatanlar…  

Ol kadar çeker idi yükler ağır
Ki teninde tü komamıştı yağır (1)

Var da var…

Eskilerin deyişi ile bu "kezzab-ı bî-hicab"lar sürüsünün kösemeni sırıtkan ve behimî çehresindeki çamura aldırmadan bir de çığırtkanlık yapıyor.

Sırtındaki Altan-Çongar Ltd.Şti. damgasıyla cemaatin kurşun şakirtliğini yaptığı günleri unutup, biraderinin "abi" olmasına bakmadan Cemaat'in örgütlenmesini TKP'nin 1980 öncesi örgütlenmesine benzetiyor.

Utanmazlığın daniskası!

Suçluların telaşı içinde ne yapacağını bilmeyen ve en temel ezberine, yine Cemaat'in düşünsel yatağına dönen bu arsızlığın derecesini tam manasıyla anlamak mümkün değil.

Bu çukurun dibi görünmüyor zira. Lakin bir noktayı açmak mümkün: Suçluların telaşı ile Cemaat'in düşünsel yatağına dönmek dedik…

Cemaat'in düşünsel yatağı, bu ifrazatın kaynağı antikomünizmdir. Başka yerde aranmasın…

Cemaat denilen yapılanma, tüm türevleri, ortakları, işbirlikçileri, dostları, aldatılan aldatılmayan çevresiyle birlikte "Komünizmle Mücadele Dernekleri"nde doğmuş, kontrgerillanın diğer unsurları ile birlikte solu silmek amaçlı büyütülmüş, memleketi ABD'ye teslim etmekle görevli bir örgütlenmedir.

Yuları aynı yere bağlı bir başka merkebin, Fidel Castro üzerinden "diktatörler uzun yaşar" demesinden saatler sonra, düne kadar aynı yalaktan su içmiş, Cemaat merasında otlamış başka bir uyuz eşeğin antikomünizm yapmasının nesi şaşırtıcı?

Bu uyuz eşeğin kendinden çok daha yetkin düşünsel büyükdedesi olan Rıza Tevfik, kendisini sevmesek de son derece kıvrak kalemiyle şunu yazmıştır. Kendisine armağan edip bitirelim:

Fikrimi sarsmadı şimdiye değin
Arsızca sözleri bilmem ne beyin
Bana çifte atan şaşkın eşeğin
Kendi çiftesiyle beli kırılır



(1): O denli ağır yükler çekerdi ki

Vücudunda yaradan tüy kalmamıştı