Sosyal devlet yalanı

Efe Dirim

Blog: Serbest Kürsü

Sağlık, eğitim, çalışma koşulları, işsizlik, alım gücü… Bugün Türkiye’de aklı başında hiçbir kişi bizim bu alanlarda iyi durumda olduğumuzu iddia edemez. Ancak toplumun büyük çoğunluğu da sosyalizme karşı mesafeli. Sosyal devlet kavramı da bunun bir ürünü aslında. 

“Sosyalist devlet değil, sosyal devlet.” En basit haliyle bu söyleniyor. Peki bu ne demek? Kapitalizm devam edecek ama bir yandan da emekçiler iyi koşullarda yaşayacak. Petrol zengini şeyhler yapay adalarında muhteşem tatiller yapacak, burjuvazinin yatları okyanusları aşacak, Wall Street’te milyar dolarlık yatırımlar dönecek, dev malikaneler sadece uyduruk dizileri değil, gerçek hayatı da süsleyecek… Ama emekçiler iş cinayetlerinde ölmeyecek, evsiz kalmayacak, işsizlik bitecek ve herkes eğitim ve sağlık hizmetinden faydalanacak… Aşırı zenginler -ya da belki sadece biraz zenginler olacak, ama fakirlik diye bir şey olmayacak. Fikir iyi niyetli gibi gözükebilir. Ama bunun kapsamlı bir ideolojik saldırının parçası olduğunu ve bugünün Türkiye’sinde olağandışı bir hayal olduğunu elimizden geldiğince göstermemiz gerekiyor.

DEVLETİN SOSYALLEŞTİĞİ DÖNEMLER

Devletin sosyalleşmesinden kastımız, devletin işçi sınıfına birtakım hakları yarı-gönüllü olarak vermesi. Yarı-gönüllüyü bilinçli olarak kullanıyorum. Doğrudan bir mücadelenin sonucu olarak kazanılmış haklar değil, dünya çapındaki işçi sınıfı hareketlerini bir anlamda paralize etme amacıyla bilinçli uygulanan politikalar konumuzun ilgi alanına giriyor. Sosyal devletin dünya siyasetine girdiği başlıca iki dönem göze çarpıyor. 

Birincisi, emperyalizmin ortaya çıktığı dönemdi. Kapitalizm, emperyalizm aşamasına geçtikten sonra birkaç ülkenin tekelleri olağanüstü bir sermayeye sahip oldu. Bu sermaye fazlası, ülke içinde işçi sınıfının reel ücretlerini yükseltmeye de olanak tanıdı. Bilhassa İngiliz işçi sınıfı yirminci yüzyılın başında dünyanın en zengin işçi sınıfı haline geldi. İngiltere’de işçi sınıfının ücretlerini arttırmak onu mücadele sahnesinden uzaklaştırmaya yaradı, bir nevi rüşvetti verilen. Ancak bunun korkunç bir bedeli vardı. Sermaye fazlası gökten inmiyordu ve bu fazlayı yaratmak için dünyanın her yerinde İngiliz tekellerinin sömürgelere ihtiyacı vardı. Bu sistem o zamandan beri devam ediyor; gelişkin bir kapitalist ülkenin işçilerine rüşvet verebilmek için gelişmemiş ülkelerde çok sert bir sömürü mekanizmasını işletmek… Bugün ülkeler arasındaki uçurumlar da bu eşitsiz gelişim ilkesiyle açıklanmalı.

İkincisi ise Keynesyen politikaların yürürlüğe konduğu dönemdi. Kapitalist dünyada İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra büyük ölçüde etkili oldu. “Refah devleti” veya “sosyal devlet” denilerek meşru bir kapitalizm yaratılmaya çalışıldı. Süreç boyunca işçi sınıfına çeşitli haklar tanındı. İşsizlik maaşı, sağlıkta ve eğitimde birtakım haklar, maaşların yükseltilmesi, sendikalaşmanın önünün açılması… Bu politikaların yürürlüğe konmasının iki temel sebebi vardı: Kapitalizmin kriz yaşamasını önlemek -hiç değilse ertelemek ve sosyalist blokun yarattığı baskı… Sosyalizm insanlara barınma, eğitim, sağlık gibi ihtiyaçları çok küçük meblağlarla veriyor; işsizliğin olmadığı ekonomiler yaratıyordu. Bu durum burjuvazinin işçi sınıfını sömürürken gereksindiği meşruiyeti ciddi ölçüde azaltıyordu. 1977 krizi, kapitalizm için krizlerin kaçınılabilecek bir şey olmadığını gösterdi. Sosyalizmin çözülüşünden sonra ise burjuvazinin artık korkması gereken bir sınıf hareketi kalmamıştı. Keynesyen iktisat yerini neoliberalizme bıraktı.

SSCB’nin çöküşünden sonra neoliberalizm dünyanın her tarafını sarmıştır. Kamu hizmetlerinin neredeyse tamamı (sağlık, eğitim, ulaşım, enerji, su vs.) özelleştirilmiştir. Çalışma saatleri “esnek çalışma” adı altında patronların keyfiyetine bırakılmıştır. İşçi sınıfına dönük acımasız bir saldırı başlatılmıştır. 

Bugün ise sosyalizmin, hatta güçlü bir sınıf siyasetinin dahi olmadığı bir dünyada kapitalizmin sosyal devlet uygulamasına dönmesi için hiçbir politik sebep yok. Şimdi de bunun kapitalist sistem tarafından zaten istenen bir şey olmadığını göreceğiz.

KAPİTALİZM REFAH İSTİYOR MU?

Bu sorunun cevabı tek kelimeyle ‘hayır’dır. Çok kabaca dünya emekçilerinin durumunu inceleyelim.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) verilerine göre dünyada 201 milyon işsiz bulunmakta. Yani bir yıl öncekine göre 3,4 milyon daha fazla işsiz insan bulunuyor dünya üzerinde. OECD ülkelerindeki 2007 yılındaki işsizlik oranı %5,5 iken, 2016’da bu oran %6,3’e yükselmiş. Yani geçtiğimiz on yıldaki işsizlik artışı had safhada. Kapitalizmin işsizliği çözmek gibi bir derdi yok.

40 milyondan fazla insan modern kölelik altında yaşıyor. Yaklaşık 25 milyonu zorunlu işçilik, 15 milyonu ise zorunlu evlilik yapmak durumunda bırakılmış. Dünyada yaşları 5 ila 17 arasında değişen 150 milyondan fazla çocuk işçi var. Bunların en az 70 milyonu tehlikeli işlerde çalışıyor.

400 milyon insan temel sağlık hizmetlerine ulaşamıyor. 70 milyona yakın çocuk eğitim göremiyor. Dünya kapitalizmi bu halde… Ya kapitalizmin büyük ülkeleri?

ABD’de 2016 verilerine göre yarım milyondan fazla insan evsiz durumda. Ve ABD hala dünyanın en büyük ikinci ekonomisi. 2008 krizi sadece ABD’yi değil, Avrupa’yı da çok sert vurdu. Ama gelişmiş kapitalist ülkeler (Almanya gibi) krizi diğer azgelişmiş ülkelere (Yunanistan gibi) yıktı. Yunanistan’da uzun dönemli işsizlik oranı 2016 itibariyle yüzde 72. Yani her dört kişiden üçü işsiz ya da işsizliğin pençesinde.

Tüm bu verilerde anlaşılmaz bir taraf yok. Kapitalizmde kâr oranları düşmeye meyillidir ve piyasa ekonomileri belli bir genişleme döneminin ardından gerileme dönemi yaşarlar. Bu dönemler pek çok kez ekonomik krizlerle son bulur. Kapitalizmin ekonomik krizden kurtulması birkaç sert müdahaleyle mümkündür; küçük işletmelerin iflas etmesi, ciddi borçlanmalar, zenginliğin tekil tekil şirketler ve ülkelerde toplanması, işçilerin kitlesel şekilde işten atılması, her tür kamusal kaynağın işçilerden alınması vb. Kapitalist sistemin son on yıldır krizde olduğunu düşündüğümüzde “sosyal devletlerin” dünya düzeninde boş bir hülya anlamına geldiği görülecektir. Peki ya hiç sosyal devlet yok mu?

ÇOK ZENGİN HALKLAR

İşçilerin belli bir zenginliğe sahip olduğu birkaç ülke var. Bunlar arasında İskandinav ülkeleri, İsviçre ve Kanada gibi ülkeleri sayabiliriz. Bu ülkelerde kişi başına düşen gelir oldukça fazla, ama…

Emperyalizmin dünyanın geri kalanını sömürerek kendi işçi sınıflarına kısmi bir refah yarattığını söylemiştik. Kanada’nın Yemen işgali için Suudi Arabistan’a 12 milyar dolar değerinde silah sattığını biliyoruz. Benzer şekilde dünyanın en zengin 100 şirketinin içinde beş adet İsviçre şirketinin olduğunu hatırlatabiliriz. Emperyalizm dünyanın her yerindeki işçilerin sömürülmesine dayanır ve bunun için herhangi bir ülkenin militarist bir yapılanmaya sahip olması gerekmez. Emperyalist olmayan bir ülkeden bahsettiğimiz durumlarda dahi, o ülkenin tekelleri dünya işçi sınıflarının sırtına binebilir. 

Bu tip ülkelerin ayrıca tamamı savaş bölgesinden uzaktır. Bunun pek çok tarihsel sebebi vardır, bunlara girmeyeceğim. Ancak her gün çatışmaların olduğu Türkiye gibi bir ülkede herhangi bir İskandinav ülkesine öykünmek tamamen saçmalıktır.

Ek olarak, Türkiye nüfusu 80 milyona yaklaşmıştır. İncelediğimiz ülkelerden en kalabalığı olan Kanada dahi Türkiye’nin yarısı kadar nüfusa sahip değildir. Kapitalistlerin yaşadığı bir Türkiye’de halkın tamamının zengin olması imkansızdır.

SON SÖZ

Sosyalist devletin karalanıp, sosyal devletin propaganda edildiği günümüz Türkiye’sinde bunun mümkün olmadığı apaçık. Zaten asıl soru da şu: sosyalist bir devlet kurup eğitimi, barınmayı, sağlığı, ulaşımı ücretsiz hale getirmek, işsizliği ve açlığı yok etmek mümkünken niye kapitalistlerden medet umuyoruz? Bunu besleyen kanımca iki düşünce var: sosyalizmin iyi olmadığına olan inanç ve mümkün olmadığına olan inançsızlık. 

Bu düşünceleri yıkmak görevi de biz sosyalistlere düşüyor…

http://haber.sol.org.tr/emek-sermaye/dunyada-issiz-sayisi-200-milyonu-ge...

OECD (2017), Unemployment rate (indicator). doi: 10.1787/997c8750-en

http://www.ilo.org/global/topics/forced-labour/lang--en/index.htm

http://haber.sol.org.tr/emek-sermaye/kapitalizm-somuruye-doymuyor-152-mi...

http://www.who.int/mediacentre/news/releases/2015/uhc-report/en/

https://www.theguardian.com/education/2010/sep/20/70m-get-no-education

https://www.hudexchange.info/resources/documents/2016-AHAR-Part-1.pdf

http://haber.sol.org.tr/dunya/kanada-hukumeti-suudi-arabistana-12-milyar...

 https://www.forbes.com/global2000/list/18/#header:country_sortreverse:true