Mehmet Başaran’ın ardından

Dursaliye Şahan

Blog: Serbest Kürsü

İktidarların hoşlanmadığı vatandaşlar listesindeydi.

Müfettiş raporlarına; “….aşırı solcu, öğretmenlerin öğrencilere bir takım muzur kitaplar okutulduğu..” ifadeleri ile geçen Köy Enstitülerinden mezundu.

Sadece Köy Enstitütülü olduğu için 70 arkadaşı ile birlikte yedeksubaylık hakkı elinden alınarak çavuş çıkartılmış, sürgün tümenine dahil olmuştu.

O sürgün kıtası ki, faşizme karşı mücadele yemini ettiğini anılarında itiraf etmiştir.

Uzun yıllar pasaport  alamamıştı.

Bu yasaklı yıllarında ailesi bölündü.

Rahmetli meslektaşı Hatun Birsen Başaran’ın kıymetli eşiydi.

Ressam Filiz Başaran’ın babasıydı.

Göztepe Ortaokulundan hocamdı.

Arada bir ziyaretine giderdim, edebiyattan, sanattan illa ki ülke ahvalinden konuşur, sohbet ederdik.

Epey olmuştu. İstanbul’a her gidişimde Kazasker’e uğramanın fırsatını kolluyordum ama o fırsatı bir türlü yakalayamıyordum.

Oysa sormak istediğim ne çok şey birikmişti...

Elektronik posta kutusunda adını görünce yüreğim cız etti.

Değerli ortaokul hocam, usta şair, eski sendikacı, devrimci, iyi insan, Yazar Mehmet Başaran’ı 27 Haziran 2015’de kaybettik.

Yurt dışında olduğum için geç haberim oldu. Sevilay Timur “Eski öğrenciler toplanıp gittik” dedi. İçim cız etti. En azından son yolculuğunda orda olmak isterdim.

Anlatmak için çok şey söylenebilir ama en özet haliyle; halk kütüphanelerini kitap deposu haline dönüştüren, sanatı sanatçıyı engel gören bir sistemin içinde çizgisini hiç değiştirmedi.

Geride bıraktığı ölümsüz eserleri onu sonsuzluğa taşıdı.

Bakma sana bir ad verdiklerine
Yerle gök arasında bir karaltısın
Ve bütün dünya seni unutmuş
Sanki kim bilecek yaşadığını
Gelmese dallarına birkaç fakir kuş.