Doğu-Batının gaddar ve mağdurları üzerine

Dr. Mine Yıldız

Blog: Serbest Kürsü

“Mağdur”dan bahsederken, “Gaddar”dan söz etmemek mümkün olabilir mi? Farsça kökenli bir kelime olan Mağdur; Gadre uğramış, haksızlığa maruz kalmış, zarar ve ziyan görmüş kişiyi tanımlar. Mağdur edene de fail olarak Türkçede daha çok “Gaddar” kelimesi kullanılır. Mağdur tek başına mağdur değildir. Mağdurun mağdurluğu, zalimi anlatır ve zulmü/mezalimi. Mağduru anlamak, gaddarı farketmekle mümkündür. Gaddar her daim mağduru yaratandır/mağdurdan beslenen. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” zihniyetiyle,  gaddarın (veya muktedirin) mağdura zulmünü görmezden gelmek, alkış tutmak, yukarıda kopan fırtınanın ve hegemonya savaşının şiddetini ve sonuçlarını meşrulaştırmak demektir.

Orta Doğu coğrafyasında tarih boyunca hiç son bulmayan savaşlardan kaçan insanlık umudu hep Batı’da buldu. Bu coğrafyada hiç bitmeyen savaşlar, hiç bitmeyen dramları yaşatmakta hala. Bu yeni bir sektörü doğurdu; İnsan kaçakçılığı. Tırlarla ve/veya teknelerle, botlarla denize açıldı insanlık…Batıya gelmeyi başaran azınlık, entegasyon sorunu yaşasa da, gettolara sıkıştırılsa da, en azından silahların ve çatışmaların gölgesinden kurtulmuştu ve güvenli yaşam alanları vardı artık. Umut yolculuğunda kıyıya vuranlar, boğulanlar yoksul ve çaresiz halkların çocuklarıydı yine. Batıya ulaşamayan ve yaşamlarını kaybedenler için dünyanın pek çok yerinde birkaç yürüyüş, birkaç karanfil ve hükümet başkanlarının üzüntü mesajları yayınlandı sadece.

Kanla beslenen savaş çığırtkanlarının, emperyal silah ve uyuşturucu tüccarlarının, petrol baronlarının ve yöneticilerin elindeki silah yüzyıllardır hiç değişmedi: dil, din, ırk, etnik köken farklılıkları üzerinden körüklenen ırkçılık ve faşizmi hortlatmak, din elden gidiyor naraları atmak. Böylece gerçekleri manüpile etmek... Dünyanın her yerinde din ve ırk uğruna çıkarılan tüm savaşlarda ve terör eylemlerinde yoksul halkların çocukları ölmekte hala. Savaşlar, terör ve kaos, 21. Yüzyılın demokrasi adı altında seçilmiş “Tiran”larının kendi iktidarlarını yeniden üretmeleri yada eskiyi devirip yerine geçmek isteyen yeni yönetici adayları için bir fırsat. Peki bu fırsatı siyasal erke dönüştürme sürecinden para tacirlerinin, ekonominin patronlarının, küresel sermayenin habersiz olması mümkün mü? 

Canlı bombalar….Bir insanın, bir başka insanı yada insan topluluğunu öldürmesi söylendiğinde nasıl olup da itaat ettiği, ölüm emri verene kulluk etmeyi nasıl arzuladığı üzerine düşünelim birlikte…Cennet vaadiyle, şehit mertebesine yükseleceğine inandırılan manevi yoksunluk ve yoksulluk…Canlı bombalar din/cihat uğruna yaşamını sonlandıradursun, insanlık derin uykuda. Kabus diyor ve geçiyor. Bu kabus bitecek, sabah olacak. Kabus hiç bitmeyecek. Görülen rüya yada kabus değil, gerçeğin ta kendisi. İnsanlık ve vicdan, gerçeklere uyanmayı reddettiği ve demokrasiyi seçimde gidip oy vermekten ibaret sandığı sürece bu bitmeyecek.

Ankara’da, Suruç’ta, Gaziantep'te, Diyarbakır’da ve Fransa’da meydana gelen terör saldırında yüzlerce insan yaşamını kaybetti. Batı kendi insanını Doğu’dan korkutarak yeniden iktidarını üretiyor, tıpkı Doğu’nun Batı’yı kafir ilan ederek kendi halkını koruduğunu iddia ettiği gibi. Batı karşısında alçaklık kompleksiyle yetiştirdiği kuşaklara, içten içe öfkeyi aşılayan Doğu. “Suriyeli Mültecileri aman bize göndermeyin sizde kalsın, üstüne size para verelim” diyen Batıyla pazarlık yapan Doğu. İnsanlığı pazarlığa malzeme eden emperyal dünya düzeni.

Terör ve savaş! Birilerinin bilgisi dahilinde. İstihbarat teşkilatları dünyanın her yerinde cirit atıyor. Sadece Tükiye’de değil Filistin’de de, Fransa’da da ölen biziz. Bilinmelidir ki hiç bir terör saldırısı veya kirli savaş insanlığı özgürleştiremez, özgür bir halk yaratamaz. Yeni köleler ve yeni kölelik düzenleri inşa eder yalnızca!