Zanzibar Yolunda

Cüneyt Göksu

Blog: Serbest Kürsü

Zanzibar, kara kıtanın hemen doğu kıyısında, Tanzanya’ya bağlı bir özerk bölge. Geçmişte, adı daha çok korkunç köle ticareti ve baharatlarıyla anılırken, günümüzde uzak, egzotik, romantik tatil bölgesi olarak biliniyor.

Zanzibar'a gitmenin en kısa yolu havadan, onun da birkaç seçeneği var.

Biz THY ile, Tanzanya'nın başkenti Dar es Salaam'a (DES) direkt uçmayı, oradan da adaya "pırpır" motorlu uçakla geçmeye karar verdik. Önce Kenya’ya uçmak, oradan da Zanzibar’a direk gitmenin yolu da mümkün.

Zanzibar, Kara Kıta'nın coğrafyasını, insanını ve kültürünü biraz daha yakından tanımak, kıtanın sömürge ve köle tarihini kısacıkta olsa yakından görmek, farklı bir dünyaya yaklaşmak, öğrenmek ve biraz da tatil yapmak için seçilmişti.

Zanzibar Adası, Afrika kıtasının hemen doğusunda, denizden yaklaşık 50 km açıkta. Adanın kuruluşu İran’dan gelen göçmenler tarafından yapılmış. Etimolojik olarak anlamı, Farsça Zangi-bar’dan geliyor ve “siyahların sahili” anlamını taşıyor. Adanın aslında çok talihsiz ve karanlık bir geçmişi var; 1500-1600’lü yıllarda Portekiz hakimiyeti altında kaldıktan sonra Umman Sultanlığı’nın denetimine geçmiş. 1890-1963 yılları arasındaki Birleşik Krallık sömürgesi döneminin ardından 1963’te bağımsızlığını ilan etmiş ve 1964’te özerk bölge olarak Tanzanya’ya bağlanmış. Adaya girerken ve çıkarken ayrı bir ülkeye giriş/çıkış yapıyormuş gibi bir süreçten geçiyorsunuz.

Bu geçmişin en karanlık yanı da, köle ticareti. 1873 yılında İngilizler, köle ticaretine son veren anlaşmayı Umman Sultanı’na imzalatana kadar Zanzibar, her yıl en az 50.000 kölenin geçiş yapıp satıldığı köle ticaretinin sayılı merkezleri arasındaymış.

Adanın kölelikle başlayan sonra Portekiz, İngiliz, Alman, Fransız sömürgecilerle geçen karanlık yılları olmuş. Bu ülkelerin bıraktığı kültürel ve yaşamsal izleri her yerde görüyorsunuz. Sömürgecilerin getirdiği Hıristiyanlık, kölelerin getirdiği İslam ile bir arada yaşıyor. Müslüman kadınlar, ana okulundaki minicik kızlar baştan aşağı kapalı. Kafamızı uzattığımız okulların aynı sınıflarında, kızlar, erkekler ayrı gruplanmış oturmakta. Hıristiyanlar ve Müslümanlar aynı fakirliği paylaşıyorlar. Son yapılan seçimlerden sonra eğitim ücretsiz olmuş ama Afrika'ya özel bir şeriat var. Çalışan kadınlar olmakla birlikte, her yer Sunni medreseler ile dolu. Afrika kültürü, Hristiyanlık ve Müslümanlığın harman olduğu bir coğrafya.

Ülkeye girişte “Sarı Humma – Yellow Fever” aşısı artık zorunlu değil ama tedbir olarak yaptırmak isterseniz Karaköy’deki sağlık merkezinden ücretsiz olarak yaptırıp karnenizi alabilirsiniz. Aşının tutma süresi için gitmeden 10 gün once yaptırmanız gerekiyor.

Istanbul'dan bir saat rötar ile THY'nin tarifeli Dar es Salaam uçuğına binerek yaklaşık 8.5 saatlik bir uçuş sonrası sabaha karşı 04:00 gibi Tanzanya'ya konduk. Sıcak, nemli bir hava bize hoşgeldin dedi. Zanzibar'a kapıdan 50 Amerikan doları vize ücreti ödeyerek girilebilyor. Gittiğimiz ay (Nisan) itibarı ile çok da turistik olmamasından dolayı yarı yarıya boş ve rahat bir uçuş oldu.

Türkiye Pasaportunu görenlerin bir kısmı "Merhaba Arkadaş", bir kısmı da "Selamün Aleyküm" diye hitab ediyor. Vize kuyruğunda önümdeki kapkara arkadaşa, hangi ülkedensin diye sordum. "Istanbul'luyum" demez mi!... Bir kendime bir de bu kırık Türkçeli kardeşime baktım, gülümsedim.

Havalimanının hemen çıkışında, Zanzibar'a uçan küçük şirketler var. Biz CostalAir'i seçtik. 65 dolar uçak parası ve 10 dolar da vergi ödeyerek Dar es Salaam'dan Zanzibar'a 20 dakika süren bir uçuş yaptık. Pilotun hemen arkasındaki koltuklara yerleştik, öndeki pervane döndü, havalandık ve uçuyoruz. Kesinlikle büyük jetlerden daha az gürültülü, sanki atlı karıncaya binermiş gibi, kimsenin kemer bağlamadığı, sakince havalanan, usulcacık indiğimiz bir uçuş oldu.

Zanzibar havalimanında yeniden formları doldurduk ve ülkeye girdik. Havalimanı dediğime bakmayın, burası küçük bir Anadolu kasabasının sevimli otobüs terminali gibi. Çevrenizi saran taksicilerle küçük bir pazarlık sonrası 10 dolara, Stone Town'da kalacağımız yere ulaşıyoruz.

1 Amerikan doları yaklaşık 2000 Tanzanya şilini. Size söylenen her fiyat için pazarlık etmek şart. En az 1/4'ünden başlayın pazarlığa, yarısında anlaşırsınız.

JAMBO MAMBO (MERHABA ARKADAŞ)

Bu kelimeler Zanzibar’da en çok duyacaklarınız ki döndükten sonra kulaklarınızda çınlamaya devam eder. Kalabalık bir yerden geçerken herkesin size Jambo diye selam verdiğini ve sizin de karşılık vermeye çalıştığınızı düşünsenize!... Dört bir yandan Jambo Jambo Jambo diye herkesin selam verdiğini.

Zanzibar'ın merkezi ve başkenti olan Stone Town'dayız; Queen’in Solisti Freddie Mercury‘nin doğum yeri burada. Doğduğu ve çocukluğunu yaşadığı ev müze/kafe olarak kullanılıyor. Daha sonra buradan Hindistan'a, oradan da İngiltere'ye gidip müzik hayatına devam etmiş. Kent, 2006’dan bu yana UNESCO Dünya Mirası listesinde. Stone Town’un labirent gibi sokakları, Fas'ın Marakeş'i gibi. Ben Marakeş'de kaybolup çıkmayı başaramamıştım ama burada üstesinden geldik, görsel hafızanıza güvenin, denizi ve okyanus kokusunu referans alın. Eski binalar, Stone Town'ın dünyaca ünlü kapıları, evlerinin önlerinde oturan insanlar, sokakta oynayan çocuklar… Hiç güvenlik sorunu yaşamadık, aksi söylense bile. İnsanlar alışveriş konusunda aşırı ısrarcı olsalar da, sabırlı olun, güleryüzlü olun.

Capcanlı renkler, baharat kokuları arasında kenti geziyoruz... Burada ki kapılarda Arap ve Hint kültürünün izleri var. Kapıların ön yüzlerinde iri demir kakmalar bulunuyor. Bunlar Hindistan'da evleri fillerden korumak için yapılırmış ama burada geleneksel mimari kapsamında süslemeye devam ediyorlar.

Stone Town Köle Pazarı, 1873'lerde İngilizler tarafından kapatılıncaya kadar, Arap Köle Tüccarları tarafından işletilen, Yemen, İran, Suudi Arabistan gibi ülkelere gönderilmek üzere kölelerin toplandığı dünyadaki son açık köle pazarlarındanmış.

Kıtanın çeşitli ülkelerinden toplanıp getirilen köleler, burada istiflenir, sıraya dizilir, gruplanır ve kırbaçlanırmış. Kırbaca en çok dayananın, en geç ağlayanın veya af dileyenin fiyatı daha da çok artarmış. Dayanıksız olanların ise boğazı kesilerek denize atılırmış.

Günümüzde bu alanın bir bölümünde Anglican Cathedral Kilisesi bulunmakta. Yukarıda bahsettiğim kırbaçlama alanının ortasında, kölelerin kanlarını sembolize eden kırmızı boyalı mermer bir sütun da durmakta.

Kadın ve Erkek olarak ayrılmış kölelerin, 70-80 kişi olarak gruplanıp tutulduğu bölmeler korkunç. Ayakta dik olarak durmanız mümkün değil, sadece bir küçük havalandırma penceresi, yatmak için taş bloklar. Hepsi bu. Toplasan 50-60 metrekare var yok.

Bazı şehirlerin geçmişini anlamak için müze ya da anıtları ziyaret etmeniz gerekir. Zanzibar’ın köle ticaretinin izlerini ne sokaklarından anlayabilirsiniz, ne de kültürlerinin üzerlerine çökmüş bir ağırlık var. Sadece kişisel sohbetlerde ve izleri arkaplana atılmış mekanlarda farkediliyor.

Stone Town’da iki güzel deneyim daha var. Gündüz pazarı olarak bilinen “Darajani Market” ve gece pazarı olarak bilinen “Forodhani Gardens”. Yerel halkın ürünlerini sattığı Darajani Market’de gündüz gezip, tezgahlara bakmadan dönmemek lazım. Baharat alışverişi muhakkak buradan olmalı. Karabiber, tarçın şart. Eskiden bir çuval karabiberin insan hayatından kat kat değerli olduğu zamanları düşününce buradaki hengame daha iyi anlaşılır. Bamyalar, havuçlar üçer-beşer gruplanmış, yer fıstıkları, tropikal meyvalar. Herkes örtüsünü açmış ne varsa satıyor. “Mzungu”ların yani beyazların dünyasında pek de olmayan birşey bu.

Forodhani Gardens ise, gün batımının ardından sahilde kurulan bir yiyecek pazarı, belki de yiyecek panayırı demek daha doğru olur. "Mr. Big Bannana” ve “Mr. Nutella” tezgahlarında deniz ürünleri, yerel lezzetler ve taze sıkılan “şeker kamışı içeceği” seçenekleri var. Şişe geçirilmiş, ortalama tazelikte olan, barakuda, somon, karides, istakozların yanında iki yerel tad var. Zanzibar Pizza ve Zanzibar Mix. Zanzibar Pizza'sı elle açılıyor, küçük hamura istediğiniz onlarca şey karışıyor ve vogda pişiyor. Bildiğiniz hiç bir pizzaya benzemiyor biraz yağlı ama denemenizi öneririm. Zanzibar Mix ise içinde küçük et parçaları, haşlanmış yumurta, patates topları, falafel topları, hindistan cevizi ve bol bahartın olduğu bir çorba. Açıkta sıkılan meyve suyu içmedik, taze sebze yemedik burada, sadece burada birşeyler tattık.

Bir başka yemek yenecek yerel lokanta “Lukmaan Restaurant”. Hindistan cevizli kırmızı fasulye, hindistan cevizli ıspanak kavurması, hindistan cevizli sebze yemeği gibi tropik seçenekler mevcut. Kahve için iyi adres ise zencefilli ve kakuleli kahvenin tadılabileceği Zanzibar Coffee House.

HAPİSHANE ADASI
Changuu Adası‘na “Hapishane Adası” isminin verilmiş olmasının sebebi, zamanında isyankar köleleri hapsetmek için bir hapishane olarak inşa edilmiş olması. Ancak ada sonradan sarı hummaya yakalananların getirildiği karantina olarak kullanılmış. Adada bebek kaplumbağalardan, 192 yaşındaki dev kaplumbağaya kadar bir sürü kaplumbağayla vakit geçirebilirsiniz. Stone Town'dan yaptığınız anlaşmaya göre adam başı 8-10 USD karşılığında, tekne ile 30dk'lık mesafedeki adaya varıyorsunuz. Önce Kaplumbağa çiftliğini gezip, sonra da, eskiden hapishane olan, şimdiyse otel/cafe olarak işletilen binayı ulaşıyorsunuz. Adanın mülkiyeti ilginç. 1/4'ü Zanzibar vatandaşlarına açık. 3/4'ü ise Tanzanya, Zanzibar ve Doğu Afrika'da ki Petrol Dağıtım zincirinin patronlarından birisine ait. Sizi getiren tekne ile yakınlardaki mercan resiflerine şnorkel ile göz atmaya gidiyorsunuz. Aşağıda rengarenk bir dünya var, parmaklarınızın ucunda balıklar geziyor.

NUNGWİ YOLLARINDA 
Nungwi, Zanzibar’ın en kuzey ucunda yer alıyor ve kumsallarının gelgitlerden daha az etkilendiği, kumsallarında mavinin her tonunun, kumsalların arka paralerinde yer alan Nungwi Köyü’nde ise grinin tek bir tonunun görülebildiği bir yer. Zanzibar'da ki ikinci hedefimiz burası oldu.

Gitmek için yerel ulaşım olan dala-dala'yı tercih ettik. 116 numaralı hat, baharat pazarının dibinden kalkıyor. Yarı açık kamyonet ve minibüs seçenekleri var. Minibüs göreceli daha rahat. Sıradaki minibüsü beklerken yenımıza gelip bize "garanti yer" vaad eden bir deynekçi, biz arabaya bindikten sonra 2000 şilin olan fiatın yanında 1500 şilin de komisyon istedi. İtiraz edip, yanımıza otobüsteki diğer Zanzibarlı'ları da alınca vazgeçti gitti.

Arkamızdan bağırıyordu, "This is Africa" diye…

Yolboyu yanımda muhasebecilik yapan Zanzibarlı Martin ile konuştum.

Ülkeye gelen turistler üzerinden böyle kolay para kazanmaya çalışanlardan utanç duyduğunu söyledi. Ben de gittiğimiz her ülkede buna benzer kişilerin oldugunu ama biraz önce yaptığımız gibi dayanışma içinde olursak bunların önüne geçebildiğimizi anlattım.

Nungwi'ye vardığımızda küçük, yoksul ama güleç yüzlü insanların yaşadığı köyün içinden geçerek, sahilde konaklayacağımız yere yürüdük. İçleri neredeyse boş, beton evlerin önlerinde çamaşır yıkayan kadınlar, çoğunlukla ayakkabısız çocuklar, betonun grisi arasında capcanlı renklerde baştan aşağı kapalı kadınlar...

Zanzibar'da ortadoğu gibi olmayan bir şeriat var. Sanki Afrika için biraz makyaj yapılmış, renklendirilmiş. Arabistan'dan farkı, kadınlı-erkekli toplu ulaşım araçlarını kullanmak, kadınların çalışması, okullarda bütün çocukların bir arada okuması gibi...

Nungwi'de sabahları erken kalkıp okyanus kıyısında, beyaz kumlarda dolaşmak, suya girmek kadar güzel bir his yok; üstelik bu saatlerde okyanusta çamaşır yıkayan, temizlik için okyanustan su taşıyan veya balık tutan kadınları, erkekleri ve birbirinden güzel kıyafetlerini, balıkçıları izlemek çok zevkli. Okyanus geri çekilmeye başladığında kıyıda kalan deniz kabuklarını toplamak, pudra şekeri gibi kumların üzerinde dolaşan beyaz yengeçleri kovalamak, günbatımında kilometrelerce yürüyüp yine deniz kabuğu toplamak, “dhow” denilen yerli yelkenlilerin yapılışını izlemek… Nungwi’de hayatın seyri aşağı yukarı böyle.

Sahil boyu yemek yenecek irili ufaklı restoranlar var. Yumurta, meyve ve kahveden oluşan kahvaltılar, hafif öğlen atıştırmaları ve yine sadece pizza veya deniz ürünlerinden oluşan akşam yemekleri genel olarak seçenekler bunlar.

Yerel bira seçeneği çok ama kesin olarak Safari'yi öneririm. İkinci sırada Klimanjero var.

Dönüş yolunda, Zanzibar'dan, Dar es Salaam'a dönüşü uçak yerine, feribotla yaptık. Klimanjero adındaki son derece modern feribot yaklaşık 1 saat 45dk'da karşıya geçiyor. Fakat dalgalı okyanus çok salladığından, kusabilirsiniz. Feribotun üzerinde, açık havada yol almak benzersiz bir deneyim.

Dar es Salaam'da pek vakit geçirecek zaman ve aktivite yok. THY uçağı 02:00'de kalktığı için tavsiyem dönüş yolunda, Zanzibar'da daha çok zaman geçirmek ve uçakla dönerek, adanın keyfini sonuna kadar çıkarmak yönünde.

Zanzibar, günlük hayatın koşturmacasından uzakta, sakin bir tatil yapmak, iyi vakit geçirmek, Afrika kültürü ile tanışmak için gidilecek yerlerin ilk sıralarında yer alıyor.

Birkaç hızlı tavsiye

1) Kesinlike araç kiralamayın, hiç gerek yok ve kötü kullanıyorlar.

2) Elektrik fişleri amerikan tipi, mutlaka dönüştürücü götürün.

3) Yanınızdaki dolarların mutlaka 2000 yılından yeni olmasına dikkat edin. Daha eskileri kabul etmiyorlar.

4) Sinek kovucu krem, bileklik ve ilaç kesinlikle şart. Sivrisinek çok.

Hakuna Matata! Sorun yok