Bugün 1 Ekim

Çınar Çimen

Blog: Serbest Kürsü

 

Bugün günlerden 1 Ekim. Bugünün uluslararası işçi sınıfı ve sosyalizm mücadelesi açısından büyük bir tarihsel anlamı var: 1 Ekim 1949’da, Asya kıtasında, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sosyalist devletlerinden biri kuruldu. Bu sosyalist ülkenin adı “Çin Halk Cumhuriyeti” idi. 

Bugün Çin Halk Cumhuriyeti’ne baktığımızda, maalesef uzun zamandır sosyalist olmadığını rahatlıkla söyleyebileceğimiz bir ülke ile karşı karşıyayız. Günümüzün Çin’i uzun zamandır baştan aşağıya kapitalist bir karaktere sahip olan bir ülke. Sosyalizm bu ülkede – bütün kazanımları ile - çoktan tasfiye edildi ve günümüzün Çin’i hızlıca emperyalistleşmekte olan bir kapitalist dünya gücü görüntüsü veriyor. Kısacası, o eski sosyalist Çin’den günümüzde eser yok. 

Ancak, bu son derece trajik gerçek bizim sosyalist Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ve bu kuruluştan sonra Çin gibi devasa bir ülkede inşa edilmiş olan sosyalist ve özgür toplumun Asya ve dünya halkları açısından önemini unutmamıza neden olmamalı. Çin’de 1 Ekim 1949’dan itibaren sosyalizm inşa edilmeye başlandı ve bundan sonraki on yıllar boyunca bu toplumsal düzen, daha önce hem yerli, hem de yabancı sömürücü sınıflar tarafından acımasızca ezilmiş Çin emekçi halkına özgürlük, barış, güvenli bir yaşam, refah ve daha yüzlerce sosyalizme özgü kazanımı verdi. Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki yüz milyonlarca emekçi 1 Ekim 1949’dan itibaren on yıllar boyunca kendi kaderlerini kendi ellerine aldılar ve sosyalizmin sayısız ve büyüleyici kazanımlarından faydalandılar. 

1 Ekim 1949’un Asya ve bütün dünya halkları için de çok büyük anlamları vardı. Bu tarihsel anlamlardan sadece bir kaç tanesi şunlardı: 

1) 1940’lı yıllara kadar dünyada sadece iki tane sosyalist ülke vardı (Sovyetler Birliği ve Moğol Halk Cumhuriyeti). Bir sosyalist dünya sisteminden söz etmek henüz olanaksızdı. 1940’lı yılların ikinci yarısından itibaren hem bir yığın Doğu, Orta ve Güney Avrupa ülkesinde, hem de büyük Çin’de işçi sınıfı iktidarı fethetti ve sosyalist devrim sürecine girildi. Bu sosyalist devrim sürecinin sonucu olarak bır yığın Avrupa halkı ve büyük Çin halkı da artık sosyalizm çağına adım atmışlardı. Artık sosyalizm uluslararası bir toplumsal düzen olmuştu ve artık sosyalist dünya sistemi oluşmuştu. Sosyalizm Pekin’den Magdeburg’a, Sibirya’dan Tiran’a kadar uzanan ve neredeyse 1 milyar insanı (bu sayı o zaman ki dünya nüfusunun neredeyse yüzde 40ına eşdeğerdi) kapsayan bir dünya sistemi haline gelmişti. Lenin’in insanlığın 1917’den itibaren emperyalizmden/kapitalizmden sosyalizme geçiş çağında olduğu tespiti bir kez daha pratik tarafından doğrulanıyordu. Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nden sadece 30 yıl sonra insanlığın üçte birinden fazlası sosyalizme geçmişti veya geçmekteydi. Dünya sosyalizminin 1940’lardaki bu devasa tarihsel atılımının ve hücumunun en büyük nicel parçası 1 Ekim 1949’da kurulan ve 550 milyonluk bir nüfusa ve 9.5 milyon kilometrekare yüzölçümüne sahip olan Çin Halk Cumhuriyeti idi. 

2) Sosyalist Çin’in kuruluşu Doğu ve Güneydoğu Asya’daki bölge halkları için hem çok büyük bir umut oluyor, hem de bu halkları çok rahatlatıyordu. Bu bölgedeki emekçi halklara on yıllardır yapılmamış zulüm bırakmayan Japon, Fransız, İngiliz ve Amerikan emperyalistleri ve sömürgecileri sosyalist Çin’in kuruluşu ile birlikte çok büyük bir darbe ve yenilgi almış oluyorlardı. Böylece 1 Ekim 1949 bölge halkları için önemli bir tarihi dönüm noktasını oluşturuyordu. 

3) Bölgede üç büyük sosyalist ülkenin varlığı (Sovyetler Birliği, Mogol Halk Cumhuriyeti ve Çin Halk Cumhuriyeti) sonraki yıllarda bölgede 3 yeni sosyalist ülkenin (Kore D.H.C., Vietnam, Laos) kurulmasında ve inşasında kolaylaştırıcı ve yardımcı en büyük dış etkendi. SSCB’nin bu konuda üstlendiği öncü role paralel olarak Çin Halk Cumhuriyeti’nin bu konuda üstlendiği dayanışmacı rol sonraki yıllarda kurulan 3 yeni sosyalist ülke için çok önemliydi (örneğin Kore bağımsızlık savaşında ve Kore sosyalist devrimi esnasında).

4) Sosyalist Çin’in kuruluşundan sonra dünyanın iki en büyük sosyalist devleti ve halkı arasında (yani SSCB ve Çin Halk Cumhuriyeti arasında) proleter enternasyonalizmine ve dünya halklarının kardeşliğine tarihsel bir örnek teşkil edecek olan çok büyük bir dostluk ve kardeşlik ilişkisi kuruldu. Sovyet-Çin kardeşliği çok yönlü (ekonomik, siyasi, askeri, kültürel vs.) bir şekilde gelişti ve 1950’li yıllara damgasını vurdu.

Sovyet-Çin kardeşliğini anlatan ve iki sosyalist ülkenin komünist liderleri Stalin ve Mao’yu yanyana gösteren Çin yapımı bir poster.

5) 1 Ekim 1949’da kurulan sosyalist Çin bütün dünya halkları için bağımsızlık, barış, özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde önemli bir ilham kaynağı ve önemli bir dost ülke oldu. Dünya devrim sürecinin merkezi ve öncüsü SSCB ile kardeşlik ilişkisi içerisinde olmasına paralel olarak, sosyalist Çin özellike diğer sosyalist ülkelerle de derin kardeşlik ilişkilerine girdi. Bu enternasyonalist kardeşlik ilişkilerine tarihten bir kaç örnek verip, yazının son bölümüne geçmek istiyorum. Aşağıdaki tarihi örneklerden ilki sosyalist Alman Demokratik Cumhuriyeti (“Doğu Almanya”) ve Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki enternasyonalist dostluğu, ikincisi ise SSCB ve Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki enternasyonalist dostluğu yansıtıyor. Bu örnekler iki sosyalist devletin (Alman Demokratik Cumhuriyeti ve SSCB) devlet başkanlarının (Wilhelm Pieck ve Stalin) Çin Halk Cumhuriyeti devlet başkanına (Mao Zedong), 1 Ekim 1952 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin 3üncü kuruluş yıldönümü vesilesi ile yazdıkları tebrik ve dostluk mesajlarından oluşuyor. Bu mesajlar 1 Ekim 1952 tarihinde Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin “Neues Deutschland” (Tür.: “Yeni Almanya”) adlı gazetesinde yayınlandı. Bu gazete, Alman Demokratik Cumhuriyeti’ndeki işçi sınıfının ve sosyalist toplumun öncü marksist-leninist partisi olan, Almanya Sosyalist Birlik Partisi’nin (Almanca kısaltması: “SED”) merkez komitesinin resmi yayın organıydı ve aynı zamanda çok yüksek tirajlı bir ulusal gazete idi. Bu gazetede yayınlanmış olan Çin Halk Cumhuriyeti’ne tebrik ve dostluk mesajlarının Türkçe çevirilerini altta sunuyorum:

Uluslararası ve Alman işçı sınıfının büyük öncülerinden ve şanlı Almanya Komünist Partisi’nin kurucularından olan, dönemin Alman Demokratik Cumhuriyeti Başkanı Wilhelm Pieck’den Çin Halk Cumhuriyeti ve Çin Komünist Partisi lideri Mao Zedong’a mektup:

Başkan Wilhelm Pieck’den Mao Zedong’a: Saygıdeğer Başkan (Mao Zedong) Yoldaş! 

Çin Halk Cumhuriyeti’nin 3üncü kuruluş yıldönümünde size ve bütün Çin halkına kalbimin en derininden gelen tebriklerimi iletiyorum.

Çin halkı ulusal bayramını siyaset, ekonomi ve kültür alanlarında gerçekleştirdiği inşa çalışmalarında edindiği gurur verici başarılar eşliğinde kutluyor. Özgürlüğüne kavuşmuş Çin bütün Asya ve Pasifik Okyanusu halklarına örnek teşkil ediyor. Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki sağlam ve yıkılmaz dostluğu dünyanın bütün barışsever halkları yeni emperyalist saldırganlıklara karşı güvenilir bir barış garantisi ve Uzak Doğu ve bütün dünya için güçlü bir barış kalesi olarak görüyorlar. 

Alman halkı Çin Halk Cumhuriyeti ve Alman Demokratik Cumhuriyeti arasındaki dostluk ilişkisinin sürekli daha da derinleşmesinden dolayı çok büyük bir mutluluk duyuyor. Bu sarsılmaz dostluk, Alman halkının kendi ulusal birliği ve barış için ve Genel Savaş Anlaşması ve Amerikan saldırı planlarına karşı verdiği mücadelenin başarıya ulaşacağına dair duyduğu inancı güçlendiriyor. Bütün barışsever Almanlar adına, size ve cesur Çin halkına güçlü Çin Halk Cumhuriyeti’nin siyasi, ekonomik ve kültürel inşa sürecinde ve sizin barışın korunması için yaptığınız mücadelede yeni büyük başarılar diliyorum.

Saygılarımla ve dostlukla

Wilhelm Pieck“

Uluslararası ve Sovyet işçi sınıfının büyük öncü ve liderlerinden ve marksizm-leninizmin en büyük teorisyenlerinden biri olan, SSCB ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi lideri Stalin’den Çin Halk Cumhuriyeti ve Çin Komünist Partisi lideri Mao Zedong’a mektup:

J. V. Stalin’den Mao Zedong’a (telegram aracılığıyla): “Başkan (Mao Zedong) Yoldaş, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 3üncü yıldönümünde size en kalbi duygularımla gönderdiğim bu tebriği kabul etmenizi rica ediyorum. Büyük Çin halkına, Çin Halk Cumhuriyeti hükümetine ve kişisel olarak size halk demokrasisine dayanan güçlü bir Çin devletinin inşa sürecinde yeni başarılar diliyorum. Uzak Doğu’da ve bütün dünyada barışın ve güvenliğin sağlam bir kalesi olan Çin Halk Cumhuriyeti ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği arasındaki dostluk yaşasın, güçlensin ve gelişsin!“

Bu iki, tarihsel açıdan son derece değerli mektuptan da anlaşıldığı üzere, 1 Ekim 1949‘da kurulan sosyalist Çin Halk Cumhuriyeti’nin uluslararası işçi sınıfı ve sosyalizm mücadelesi ve bütün dünya halkları açısından anlamı ve değeri çok büyüktü. Bu yazının amacı da bu özel günün anlamını ve değerini 68 yıl sonra hatırlatmaktır. Sosyalist Çin’in kuruluş yıldönümü bu yazının konusudur. Çin’deki sosyalizmin sonraki gelişimi, kendine özgü özellikleri ve Çin’deki sosyalizmin, karşı-devrimci bir karakter taşıyan, kapitalist üretim ilişkilerinin restorasyonu süreci ile yok edilmiş olması bu yazının konusu değildir (bu konular başka yazılarda ele alınabilir). 

Yazıyı sonlandırmadan önce son bir kez bazı tarihsel ve güncel gerçeklere değinmekte fayda var: 1 Ekim 1949’da sosyalist Çin kurulduğunda ve bu kuruluştan önceki yıllarda Çin iktisadi açıdan bugünün Türkiye’sine kıyasla çok geri kalmış bir ülke idi. Çin toplumunun ekonomisinde kapitalizm öncesi, ilkel üretim tarzları mevcuttu. Üretici güçlerin gelişmişlik seyiyesi günümüz Türkiye’sindeki üretici güçlerin gelişmişlik seviyesinden çok daha gerideydi. İşçi sınıfı nicelik bakımından (sayısal olarak) bizim işçi sınıfımızın bugünkü niceliğinden çok daha gerideydi. Ülkedeki emekçi halk kitlelerinin çoğunluğunu yoksul emekçi köylüler oluşturuyordu. Yani kısacası sosyalist devrimin maddi-nesnel koşulları günümüzün Türkiye’sindeki kadar olgunlaşmış bir vaziyette değildi. Buna rağmen sosyalist devrim için maddi-nesnel ve öznel koşullar o dönemin Çin’inde yeterince olgunlaşmış bir vaziyetteydi. Bu sayede Çin’de sosyalist devrim başarıyla gerçekleşti ve sosyalizm sonraki on yıllar boyunca Çin’de galip geldi ve yine bu sayede 1 Ekim 1949 biz dünya emekçi halkları için çok önemli ve tarihi bir gün haline geldi. Bu tarihi günden tam 68 yıl sonra, günümüzün kapitalist Türkiye’sine bakacak olursak, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Hem 1940’ların Çin’ine kıyasla, hem de bu kıyaslamadan bağımsız olarak, 2017 Türkiye’sinde sosyalist devrim için maddi-nesnel koşullar fazlasıyla olgunlaşmış bir vaziyette. Bunu görmemek için ya son derece aptal, ya da art niyetli olmak lazım. Bugün Türkiye’de kapitalist üretim ilişkileri ve üretici güçlerin gelişmişlik düzeyi o zamanın Çin’ine göre çok daha ileride. Ülkemizde üretici güçlerin gelişmişlik seviyesi kapitalist üretim ilişkilerinin sınırlarını fazlasıyla aşıyor. Kapitalist üretim ilişkileri üretici güçlerin gelişimi için ve bu bağlamda genel olarak toplumsal ilerleme için çok büyük bir köstek rolünü üstleniyorlar ülkemizde. Bu nedenle kapitalist üretim ilişkileri Türkiye’de bir an önce çözülmeyi ve sosyalist üretim ilişkilerinin onların yerini almasını bekliyorlar. Ayrıca bugün Türkiye’de, o zamanın Çin’ine kıyasla, nicelik bakımından çok daha gelişkin bir işçi sınıfı var: Ülkemizin emekçilerinin en az yüzde 70i işçi sınıfına mensup – bu sayı o zamanın Çin’inde ve örneğin 1917’nin Ekim Devrimi’ni yapan Rusya’sında (yüzde 20 civarında) çok daha azdı. Yani gördüğümüz gibi Türkiye’de sosyalist devrimin maddi-nesnel koşulları fazlasıyla (68 yıl öncesinin Çin’i ile kıyaslayacak olursak çok daha fazla) olgunlaşmış durumda. Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkına düşen görev bu devrim için öznel koşulları güçlendirmektir: Bu öznel koşulların güçlenmesi için Türkiye işçi sınıfının yapması gereken sosyalist devrimi yapabilecek nitel ve nicel güce ve örgütlülüğe sahip olan bir marksist-leninist öncü partide örgütlenmektir. Türkiye işçi sınıfı bir devrimci siyasi özne olarak tarih sahnesine çıkıp, günümüz Türkiye’sinde sosyalist devrimi gerçekleştirmek zorundadır. İşin öznel boyutu budur. Büyük bir iktisadi, siyasi ve ideolojik bunalımın ve tıkanmanın içinde olan, emperyalist-kapitalist sistem içinde bir zayıf halka niteliğini taşıyan ve son derece kırılgan olan Türkiye kapitalizmini yıkıp, yerine sosyalist bir toplumu kurmak son derece mümkün ve zorunludur günümüzde. Anadolu toprakları bir devrimci siyasi özne olarak Türkiye işçi sınıfının yapacağı sosyalist devrimi ve ilan edeceği yeni sosyalist cumhuriyeti bekliyor. 68 yıl önce bugün sosyalist cumhuriyetin ilanını Çin’li işçiler ve köylüler başardıysa, biz de başarırız. 1 Ekim kutlu olsun.