Kenan Evren, 12 Eylül ve bir yazı

Cenk Öner

Blog: Serbest Kürsü

12 Eylül faşist darbesinin mimarı Kenan Evren öldü. Herkes bir şeyler söylüyor, yazıyor çiziyor ve bu devam edecek.

Düzen siyasetçileri, sosyal demokratından dincisine, liberalinden, ulusalcısına sözlerini söylüyorlar.

Sanırım Evren'e hiçbir aktör açıktan sahip çıkmadı ve çıkamıyor, hele bu liberal rüzgarın içinde bu iyiden iyiye mümkün değil.

Ancak lafzi düzeyde bu böyle tabi.

Bugün Can Dündar da bir yazı yazdı köşesinde.

Yazı kimsenin itiraz edemeyeceği bir içerikte 12 Eylül'ü anlatıp yorumlayan bir yazı elbette.

Ta ki son cümleye kadar.Son cümlede Dündar diyor ki" Türkiye demokratikleşmeden Evren ölmeyecek."

Evrenle demokratik bir Türkiyeyi yaratma mücadelesi vererek hesaplaşabiliriz demiş oluyor yani.

Peki bu tesbit doğru mu?

Bunun için neden 12 Eylül'ün neden yapıldığına ve sonuçlarına bakmak lazım kanımca.

Çok yazılıp söylendiği gibi 12 Eylül'ün temel yapılma amacı solu ve sosyalizmi düzen için bir tehdit olmaktan çıkartmaktı.

C.I.A. şefi Paul Henze'nin bizim çocuklar başardı sözü bunun için söylenmişti.

Yani kapitalizmi bu topraklarda garantiye almaktı istenen.

Dolayısıyla darbe ve sonrasında yapılan herşey bu amaca hizmet ediyordu.

Halit Narin'in gülme sırası bizde sözü bunu kanıtlayan çok sayıda örnekten sadece biriydi.

Böyle oldu mu peki, büyük ölçüde evet.

Krizsiz yürüyemeyen,siyasi,ekonomik ve ideolojik açıdan 

sürekli iflas edip yeniden toparlanan sermaye düzenine ciddi bir kan verildi bu hamleyle kuşkusuz.

24 Ocak kararları ve neoliberalizm bu gidişatın ekonomik arka planını oluştururken,

Türk-İslam sentezi ve dinci gericilik ise siyasi ve ideolojik yürütücüler oldu.

Özal'lı yıllar bunu perçinledi.

Özelleştirmeler, sınıfa yapılan saldırılar, artan eşitsizlikler, sermaye sınıfının kazandığı mevziler bir yandan,

Kur'anlı mitingler, imam-hatipler, 163. maddenin kaldırılması, tarikatlar ve cemaatlerin palazlanması..

Ve bütün bunları uygulayabilmek için faşist bir diktatörlüğün tesis edilmesi.

Cezaevlerindeki işkenceler, Mamaklar, Metrisler, Diyarbakır zindanındaki vahşet, idamlar, kayıplar, yasaklar...

Apolitik bir kuşak yaratmak için siyaseti yaşamdan kopuk ve tehlikeli bir uğraş olarak belletme çabaları.

Irkçılık, kontrgerilla, özel harekat, bin operasyon, futbol, arabesk, gitgide yozlaşan popüler kültür...

Böyle geçen 80'li ve 90'lı yıllar ve tüm bu tablonun doğal sonucu olan AKP iktidarı.

AKP iktidarı boyunca yaşananlar tüm bunların katmerlenmesine, Cumhuriyetin kazanımlarının silikleşmesine, laikliğin altının oyulmasına ve bir karşı devrimin hayata geçirilmesine yol açtı.

Her ne kadar bu karşı devrim tutmasa ve toplum tarafından kusulsa da bugün bu deformasyonun sonuçları içerisinde olduğumuz açıktır.

Uzatmaları oynayan AKP iktidarı ve başındakiler Kenan Paşalarından miras aldıkları kapitalist-sermaye düzeninin bekasını sağlama görevlerini hakkıyla yerine getirmeye çalışsalar da artık mızrak çuvala sığmıyor ve yapılacakların sonuna geliniyor.

Peki 12 Eylül, Kenan Evren ve devamındaki uzun yıllar ile gerçek bir hesaplaşma nasıl mümkün olabilir?

Demokratik bir Türkiye yaratarak mı?

Laikliği yeniden ayakları üstüne dikerek ve aydınlıktan, bilimden yana bir ülkeyi kurarak mı?

Gelirin dağılımını eşit ve adil bir hale getirip yoksulluğu ve işsizliği ortadan kaldırarak mı?

Halklar arasında kalıcı bir barışı tesis edip her tür milliyetçiliğin ve düşmanlığın kökünü kazıyarak mı?

Emperyalizme taşeronluk, komşularına saldırı planları yapan bir ülke olmaktan çıkarak mı?

Liste daha çok uzatılabilir ve bütün bunlara tek tek yanıt vermekten ziyade hepsinin kaynağı olan sermaye düzenini tarihin çöplüğüne gömerek tüm bunlar yapılabilir.

2013 Haziran'ında yaşanan uyanışı sonucuna vardırmakla bunlar sağlanabilir.

Ancak bu sermaye düzeninden kurtulup,yeni bir düzenle,sosyalizmle buluşulunca tüm bunlar gerçek kılınabilir.

İşte o zaman Evren de bugünkü devamcıları da gerçek anlamda ölmüş olacaktır.

Doğru değil mi?