Reklam tabelaları

Celil Akyıldız

Blog: Serbest Kürsü

Gecenin biricik sahibi yıldızların pabucunu dama atan bir değişim yaşandı.

Reklam tabelaları.

Sadece bir yıldız buna tamamen yenilmemişti.

Güneş.

Çünkü sabahları reklam tabelaları o kadar da belirgin değildirler. Genelde geceleri gözümüze gözümüze vururlar ışıklarını. Bazı yerlerde öyle abartırlar ki bu tabelalarının sayısını sanki reklamlardan oluşan bir orman veya yıldızlarla kaplı bir gece veya her an yağmaya hazır bulutlu bir gökyüzü vardır.  Eskiden insanların kullandıkları güzergahların üzerine yerleştirirlerdi bu tabelaları. Şimdi insanların yolunu bu tabelalara göre düzenliyorlar. Sanki o reklamlar bizim için değil de biz o reklamlar için yaratılmışız. O çok da ihtiyacımız olmayan, ıvır zıvır ürünlerin reklamları için. Tanrı önce reklamı yarattı. Yoksa nereden bilecektik ne giyeceğimizi, ne yiyeceğimizi veya hangi bankadan kredi kartı alıp borçlanacağımızı? İnsanları salak yerine koymanın farklı bir metodu işte. Kocaman, rengarenk, ışıklı tabelalar bize düpedüz aptal diyor. Bence iyi olan bir şeyin yani gerçekten zaman ayrılıp üzerinde iyice düşünülmüş bir şeyin reklamının yapılabileceğini düşünmüyorum. Çünkü vaktinin ve parasının çoğunu bu ürünü satmak yerine o ürünü daha iyi ve güzel bir hale getirmek için harcasa bence daha mantıklı bir iş yapmış olur. Başka bir açıdan da aslında reklamını yapmak bazı şeyleri saklamak için bir araç gibi kullanılıyor. Sanki ışıklı bir örtü ile kusurlarını örtüyorlar. Elbette üretilen bir şeyin kusuru olabilir ve her şeyin dört dörtlük olmasını bekleyemeyiz. Ama bu kusurlar yani reklamlarla üzeri örtülerek saklanan kusurlar birilerinin çıkarına hizmet edip birilerinin de kandırılmasına alet ediliyorsa ve bile isteye yanlışa yönlendiriliyorsa insanlar burada bizim bu reklam tabelalarına atacak bir iki taşımız olmalı. Yani mecazi anlamda tabi. Hani şu ‘taşlamak’ anlamında kullanılan eleştiriden bahsediyorum. Mesela edebiyatta Nobel ödülü bu reklam anlayışının vücut bulmuş halidir bence. Ya da bu çok pohpohlanan, gözümüze sokulan yazarlar edebiyatın reklam tabelalarıdır. Yıldızlı gecemizi örtmek hatta daha da ileri gidip onu yok etmek için fişe takılmış birer metal ve ampul yığını. Orhan Pamuk da bu reklam tabelalarındaki bir floresandan fazlası değildir bence.

Güneş de yıldızlı gece de karanlığın bu pahalı bekçilerinin fişini önünde sonunda çekecektir. Gecemizi yıldızlar, gündüzümüzü de saman sarısı güneşimiz aydınlatacaktır.