Aleviliğin/Alevilerin ideolojik karmaşası ve yönsüzlüğü

Çağlar Yiğit

Blog: Serbest Kürsü

Ülkemizdeki Alevilerin ciddi bir bölümünün en temel sıkıntılarından biri düşünüş ve eylem biçimlerindeki çelişkiler yumağı, marazi/hastalıklı düşünüş biçimi ve yönsüzlüktür.

1. Hastalık: Sürekli kendini İslamcılara ve Sünni toplumsallığına beğendirme, onlara yaranma ve onların toplumsallığına ait olmaya çalışma hali.

Derin bir aşağılık psikolojisiyle birlikte gelişen, dışlanmama, kendini yalnız hissetmeme, aidiyet duygusu ve kökeninde korkunun, konformizmin olduğu mücadele etmekten kaçarak asimile olma pahasına kendini inkar etme ve yabancılaşıp Sünni İslamcılığa entegre olma halidir.

Aleviler ''içerisindeki'' en aşağılık toplamdır.

2. Hastalık: Sürekli kendini en iyi müslüman olarak tarif etme, gerçek müslümanlığın Alevilik olduğunu söyleyerek İslamcı gariplikleri meşrulaştırma ve hızla İslamcılarla ''sidik yarıştırma'' törenlerine ve tez savaşlarına girişerek farkında olmadan adım adım İslamcılaşma ve Sünnileşme halidir.

Bu hastalık zihindeki ideolojik karmaşanın, patolojinin ve paradoksal (çelişkili) düşünme biçiminin en sağlam kanıtıdır.

Düşünsenize binlerce yıllık tarihi olan ilkel pagan/komünal toplumlardan tutun da sonraki tarihsel dönemlerde de birçok felsefe ve inançla etkileşime girmiş ve oradan günümüze uzanmış, çağına göre devrimci, ilerici ve sosyalizan bir karakter taşıyan bir inanç, felsefe ve eylem biçimi olan ve ''Alevilik'' ismini de çok sonradan alan bir felsefeyi İslamla eş tutacak, İslamın özü sayacaksın ve gerçek İslam, hakiki İslam diye güzelleyeceksin.

Saçmalığın, patolojinin, absürtlüğün dik alası!

Aleviliğin tasavvufi ve batıni İslam dan etkilendiğini bazı açılardan İslamla ortak söylem ve eylem pratikleri geliştirmediğini söylemiyorum.

Fakat kısmen doğal bir etkilenme olmuşsa da bu genel olarak dönemin İslamcı zorbalığından korunma taktiği olarak geliştirilen takiyyeci bir söylemdir ve bu söylem Kızılbaşi düşüncenin özünü bozmamış bilakis Arap yarımadasından çıkıp başka coğrafyalara yayılan Sünni İslamı-o bölgelerdeki İslam öncesi inanç ve felsefelerin de etkisiyle- ciddi bir şekilde etkilemiş ve hatta belli bir dönem neredeyse Sünni İslamı belirler hale gelmiştir.

Yani en nihayetinde Alevilik ve Aleviler o zamanlarda da bir asimilasyona maruz kalmışlarsa da ana gövdelerini ve felsefelerini ciddi bir şekilde korumuş ve günümüze kadar yansıtabilmişlerdir.

Günümüzde de Alevilerin çoğunluğunda felsefelerini ve yaşam tarzlarını koruma eksenli bir tutum hakimse de sayıca azımsanmayacak bir kesiminde de yukardaki saydığım iki eğilim mevcuttur.

Bu iki eğilimin sonu da öyle ya da böyle asimilasyon ve Aleviliğin değerlerine yabancılaşmadır.

Peki Alevilik ve Aleviler nasıl var olacak ?

Alevilik ve Aleviler farklı tarihsel dönemlerde ve farklı coğrafyalarda ilerici ve sol bir pozisyonda bulunmuş ve bunun pratiğini de birçok örnek de göstermişlerdir (Bakınız Aleviliğin öncülü olan İran Mazdekiliği, Hürremiler, Karmatiler, Bedrettiniler, Babailer, Pir Sultanlar ve daha niceleri).

Aleviliğe yön tayin edecek olan da Alevileri asimilasyondan ve yabancılaşmadan kurtaracak olan da yine ilerici, solcu ve sosyalizan duruş ve karakterdir.

Zaten AKP'sinin de, düzenin her türlü öznesinin de Alevilikle ve Alevilerle bu kadar uğraşmasının en büyük sebebi kendi felsefelerinde var olan sol ve ilerici değerleri günümüzün solcu ve sosyalizan değerleriyle hızlıca buluşturma eğilimleri gösterip, düzen için oluşturdukları tehdittir (Bakınız 1970'li yıllar, Haziran/Gezi Direnişi).

Bu yüzden Aleviler kendilerini yobazlara, İslamcılara beğendirmeye çalışıp onların güvenli limanlarına demir atmaya çalışmak ve İslamın özünün Alevilik, en iyi müslümanların da Aleviler olduğunu kanıtlamak yerine yüzünü -kendi felsefelerinde zaten barındırdıkları- sol ve ilerici değerlere dönmeli. Ancak bu sayede yeni bir biçimde de olsa kendilerini var edebileceklerini ve özlerini koruyup yabancılaşmaktan kurtulabileceklerini bilmelidirler.

Bu gerici ve kapitalist düzen içinde kalıp Alevilere ve Aleviliğe düzen içinde liman aramak yerine Pir Sultan gibi ''Bozuk düzende sağlam çark olmaz'' deyip hep hayalini kurduğumuz eşitlikçi ve paylaşımcı bir dünyanın kavgasını vermeliyiz.