Sen çok yanlış gelmişsin

Çağlar Ezikoğlu

Blog: Serbest Kürsü

Sabah televizyon kanallarını dolaştığımda kamuoyunu meşgul eden ve etmeye devam edecek olan bir sahne gözüme ilişti. Bir televizyon kanalının kapısında polislerin gaz ve copla içeri girmeye çalıştığını ve bu televizyon kanalının yayınlarını tamamen karartmaya çalıştığını gördüm. Sosyal medyada sanki Türkiye’de hiç yaşanmamış veya olmamış bir olay gibi lanse edilerek, ‘basına sansür’ yazılarını gördükçe acı ile gülümsedim. Zira şöyle bir geçmişe döndüm ve ülkenin bu girdaba yıllar öncesinden girdiğini hatırladım.

NAMAHREM'E GİRİLELİ ÇOK OLDU!
Bahsettiğimiz televizyon yani Fethullah Gülen Cemaati’ne desteği ile bilinen Akın İpek’e ait Koza Grubu’nun yayın organı olan Bugün TV’de yaşanan polis baskını canlı yayında verilirken, kanal yöneticileri ve görevlilerinin bazı ilginç açıklamalarını dinledim. Özellikle polis ve Koza Grubu için atanmış kayyumun ‘reji odası’na girme suretiyle kendi namahremleri ve namuslarına müdahale olduğunu tekrarlayıp duruyorlar. Dedim ya kendi hatıralarım canlandı diye; üniversite yıllarımda AKP iktidarının özellikle 2007’den itibaren arttırdığı otoriterliğine eleştirilerimi dillendirmek amacıyla Kanal B’de yayınlanan Genç Düşünce programına katılıyordum. AKP iktidarının özellikle şimdi Bugün TV’ye çıkıp tepkilerini gösteren liberal cenah tarafından demokrasi havarisi ilan edildiği dönemde, amiyane tabirle kelle koltukta yayın yapmakta ve eleştirilerimizi özgürce ifade etmekteydim. Bu programlardan bir tanesinin akabinde, Nisan 2009’da Kanal B aynı bugün olduğu gibi polislerle çevrelenerek baskına uğramış, Bugün TV’nin namahremine baskın verildiği gibi reji odasına ve diğer bütün odalarına girilmek suretiyle basın özgürlüğü ayaklar altına alınmıştı. Hatta katıldığımız programın konuk şemasını eline alan polislerin, ‘örgüt şeması mı bu’ şeklindeki abuk suçlamalarını dün gibi hatırladım, bir gün dahi unutmadım. Lakin şu anda yapılan yayında Bugün TV’ye çıkan liberal aydınların veya gazetecilerin Kanal B’ye yapılan baskında bu rezilliğe en ufak bir tepki dahi vermediklerini de dün gibi hatırlarım onu da bir gün bile unutmadım. Yine 2009 yılında, Ergenekon soruşturmasının çeşitli dalgaları bahane gösterilerek KanalBiz’in ve Avrasya TV’nin canlı yayını polis tarafından hukuksuz bir biçimde kesilirken, Fethullah Gülen Cemaati’ne yakın yayın organlarının tepkisizlikten ziyade mutluluklarını ekranlarından anlattığını unutmadık. Veya tamamen düzmece olan Oda TV davasında içeri alınan gazetecilerin tutuklanmasını bildiren mahkeme kararlarını bahse konu Cemaat kanallarından büyük bir şevkle anlatan gazeteci görünümlü şahıslarını unutmamız da kolay değil.

PENGUEN'İ AĞZINA ALACAK SON İNSANLARSINIZ
Bugün TV’nin yayınını izlerken, ilgimi çeken bir husus daha oldu, o esnada rejide diğer ana akım medyanın tepkisizliğini, ‘işte Penguen medyası bize yapılan zulmü göstermiyor’ diye şikayetçi olanları ibretle izledim. İbretlik nokta, bahse konu Penguen medyası Gezi hareketini ‘en azından görmezden’ geliyorken, bugün yayında feveran edenler Gezi hareketine katılanları provakatör hatta terörist ilan etmekten kaçınmıyordu. ‘Camide içki içtiler’ veya ‘Kabataş’ta başörtülü bacılarımıza saldırdılar’ yalanlarını televizyonlarından veya gazetelerinden büyük bir iştahla anlatan Gülen Cemaati yayın organları şimdi hangi yüzle ‘Penguen’ medyasından bahsedebilir? Ağızlarından havuz medyasını düşürmeyenler, Gezi’den önce kendilerine ‘yandaş’ medya denildiği zaman şiddetle köpürürken, şimdi hangi yüzle mağduriyet oyunu oynamaya çalışıyor?

Elbette bu sorular, Bugün TV’ye yapılan bu sansürü bir ‘oh olsun’culukla temize çıkarmaya yol açmaz. Lakin bu yaşananları, Türkiye’de bir ilkmiş gibi göstermek veya bu yaşananlardan ötürü Gülen Cemaati’ni eleştirilemez bir noktaya getirtmeye çalışmak abesle iştigaldir. Şu çok açıktır ki, ana akım medyalar ne kadar özgürse Gülen Cemaati’nin medyası o kadar özgürdür! Yaşanan bu vahim olaylar esasında bir güç mücadelesinin yıllarca etkilediği ve çarpıklaştırdığı Türk hukuk sisteminin tezahüründen başka bir şey değildir. Bugün TV’ye yapılan bu baskınları basın özgürlüğüne darbe olarak yorumlayıp isyan edenler; bu isyanlarını 2009 yılından itibaren yapsalardı belki bugünleri yaşamayacaktık. 2012 yılında, Gülen Cemaati’nin yayın organlarının büyük  bir iştahla destekledikleri Ergenekon ve KCK soruşturmaları yüzünden Türkiye gazetecilerin hapiste olduğu ülkeler sıralamasında Rusya’dan sonra 2.sıraya yükseldiğinde tepki vermeyenler, bugünkü tablonun mimarlarından birisidir. Geçmişte basın özgürlüğüne yapılan bütün bu darbelerde payı olanlar, özür dilemekten bile imtina edip, ‘kandırılmışız’ kibri ile aslında yaptıklarını hala sahiplenmektedir. Bu sahiplenme süreci devam ederken; hangi yüzle hangi hakla hangi onur ve gururla bugün yaşananlara tepki gösteriyor? Bu ülkede basının üzerinde iktidarın tahakkümü 17-25 Aralık’tan sonra bir anda gerçekleşmemiştir, dolayısıyla bu süreci geçmişten itibaren sahiplenmediği müddetçe, Gülen Cemaati’nin bu hezeyanları gerçek anlamda mağduriyete dönüşemeyecektir!..