Sezuan'ın iyi insanı: Muharrem İnce

Burhan Özalp

Blog: Serbest Kürsü

Sezuan’ın İyi İnsanı Bertolt Brecht’in en çok bilinen ve hâlâ tüm dünyada sık sık sahnelenen oyunlarından biridir. Oyun temel bir insani meseleyi ele alır: Her şeyin paraya göre belirlendiği bir dünyada insan nasıl iyi insan olur? Bu oyunda Çin’in Sezuan eyaleti, insanların insanları sömürerek hayatlarına devam ettikleri bütün ülkeleri simgeler. Oyunun konusu kısaca şudur:

“Bir masal havasında Çin’in Sezuan eyaletinde geçen oyunda üç tanrı, dünyada hâlâ emirlerini uygulayan, tanrılara olan inancını kaybetmemiş iyi bir insan bulmak amacıyla yeryüzüne inerler. Sezuan şehri, tanrıların buyruklarına uyarak da bu dünyada yaşanabileceğinin ispatı için son şanstır. Tanrılar, geceyi geçirebilecekleri bir yer ararlar. Eğer onları, karşılık beklemeksizin evinde ağırlayacak biri bulunabilirse, iyi insan da bulunmuş demektir. Uzun bir arayışın sonunda tanrıları evine kabul eden tek kişi kötü yanlarına rağmen Shen Te olur. Tanrılar, yaptığı bu iyilikten ötürü Shen Te’ye aradıkları iyi insan olduğunu söylerler ve iyiliklerine devam edebilmesi için ona bir miktar para verirler. Shen Te, aldığı parayla bir tütüncü dükkanı açar, böylece hem iyilik yapabilecek hem de daha huzurlu bir hayat sürecektir. Ancak yoksulluk çekenler o kadar çoktur ki, Shen Te’nin tek başına bunlarla başa çıkabilmesi mümkün değildir. Bu yüzden, amcaoğlu Shui Ta kılığına girer ve girişimci bir iş adamı kimliğiyle gerektiğinde zorbalıkla sorunları çözer. Artık Shen Te olarak iyiliklerine devam edecek, Shui Ta kimliğiyle de dükkanını koruyacaktır. Yani hem bir yandan iyi insan olmaya çalışacak hem de diğer yandan düzenini korumak için kötü insan olacaktır. Oyunun sonunda Brecht’in seyirciden cevaplamasını beklediği soru ise şudur: Dünyayı mı değiştirmeli yoksa insanı mı?”

Peki Sezuan’ın İyi İnsanı ile Muharrem İnce arasında nasıl bir bağlantı var? Buraya geleceğiz ama önce bir hat çizmemiz gerekiyor.

Düzen değişim istiyor ama düzen içi. Ve bu tezgahtır

Recep Tayyip Erdoğan’ın (RTE) 2011’den beri hatta açık açık 2013’ten beri istenmediği bilinmektedir. Ancak hem RTE’nin yerine alternatif birinin bulunamamasından hem emperyalizm zincirinde oluşan siyasi boşluklara (ABD-Rusya) RTE’nin oynamasından hem de muhalefetin basiretsizliğinden dolayı siyasi ömrünü ve iktidarda kalma süresini RTE uzatabilmiştir. RTE aslında hem emperyalizme hem de Türkiye sermayesine çok ama çok faydalı olmuştur. Birinci cumhuriyeti bitirmiş, ülkeyi sermayenin talanına açmış ve onlara müthiş kârlar sağlamıştır. Ancak tüm bunlara rağmen Erdoğan istenmeyen adam noktasına gelmiştir. Çünkü 2010 yılına kadar süren siyasi ve ideolojik üstünlüğünü kaybetmeye başlamış ve günümüzde ülkeyi ikna yoluyla değil zor yoluyla yöneten adam konumuna dönüşmüştür. Aslında da yönetememektedir. İdeolojik ve siyasi üstünlüğü kaybetmeye başlaması sonrasında RTE ve AKP’yi itibarsızlaştırmaya yönelik hamleler gelmeye başlamış ve zayıflatarak iktidardan düşürmeyi hedeflemişlerdir. En belirgini 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonu ile olmuş akabinde Suriye konusunda yalnızlaştırılmış ve dışarı atılmıştır. 15 Temmuz darbesi ile tüm mekanizma dağıtılmış ve arkasına ekonomik kriz derinleştirilmeye başlamıştır. Ve düzen açısından RTE eskimiş ve eskitilmiştir. RTE ise barutun tükenmeye başladığını net olarak gördüğü için erken seçim kararı almıştır. Düzen ise, 2017 yılından itibaren muhalefeti yeniden ısındırmaya başlamıştır. 2017 yılında Filli Boya 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için yaptırdığı reklamda AKP’nin yarattığı Türkiye toplumunu kadınlar üzerinden tartışmaya açmış, Kemal Kılıçdaroğlu 2017 yazında Adalet Yürüyüşünü yapmış (bu arada ABD Sarraf’ı tutuklamış), Man Adası belgeleri ortaya çıkmış, son olarak da TÜSİAD çok uzun süre sonra yaptığı son açıklamayla RTE’ye ve AKP’ye net bir mesaj vermiştir. Böylelikle düzen içi değişiklik için tüm koşullar olgunlaşmaya başlamıştır. Gelinen noktada ideolojik ve ahlaki bir birlikten çok para ve rant birliği olan AKP tabanı ekonomik kriz ile dağıtılmaya çalışılmakta, AKP’den bıkanların ve bunun içindeki CHP tabanının geçmişleri belli faşist, gerici, piyasacılardan kurulu İyi Parti, Saadet Partisi ile CHP’nin kurduğu ittifaka ses çıkarmamakta, bu açıdan da toplumun düzen içi değişim konusunda rızası alınmaktadır. AKP’yi istemeyen sosyalist sol ise net olarak ikiye bölünmüştür. Birincisi doğru, haklı, olması gerekeni yapmakta, düzen içi değişime karşı çıkmakta ve net olarak "bu düzen değişmeli" diyerek insanları buraya örgütlemektedir. İkincisi ise RTE-AKP’yi yenmek için ve milletvekilliği hesapları yaparak düzen içi değişime evet demekte, sol ve sosyalizm ile alakası olmayan HDP’yi desteklemektedir. RTE’yi devirmek için ise düzen aradığı profili bulmuştur: Muharrem İnce…

Sezuan’ın İyi İnsanı Muharrem İnce, RTE’ye karşı

Türkiye yolsuzluklarıyla, işçi ve kadın cinayetleriyle, tecavüzleriyle, hukuksuzluklarıyla ve daha niceleriyle Sezuan’dan daha beter hale gelmiştir. Ülkeyi yeniden yönetilebilir hale getirmek diğer ifadeyle insanları sömürü düzeninde yaşamaya ikna edebilmek için düzen “iyi insanı” aramış ve aradığı “iyi insan” profilini bulmuştur: Muharrem İnce… Öncelikle, neden böyle? Genel olarak Türkiye seçmeni kapitalizm içindeki yönetme-yönetilme ilişkileri devam ettikçe doğrunun yanında durmaktansa gücün yanında durmayı tercih eder. Muharrem İnce ise şimdiye kadar RTE’nin karşısına çıkarılmış bütün pasif rakiplerden farklıdır. Güçlü durmaktadır, ağzı laf yapmaktadır, lafını sakınmamaktadır, korkusuz görünmektedir. Bunları geçmişten bugüne yaptıkları ile göstermiş ve kendisini kendi parlatmıştır. Örneğin, Mecliste yaptığı konuşmalarıyla alkışları toplamıştır, kaybedilmiş Yalova seçimlerini geri kazandırmıştır, Kılıçdaroğlu’nu uluorta hep eleştirmiş, karşısına rakip olarak çıkmaktan çekinmemiş, Cerrahpaşa’ya gitmiş, iddialı olduğunu hep göstermiştir. Ülke ekonomisi, dış politika, eğitim, mütevazı yaşam, Kürt sorunu vb. konularda meydanlarda ve ekranlarda anlattıklarıyla insanları heyecanlandırmakta, “iyi insan” profili çizmekte ve umut olmaktadır. Bakın Fazıl Say ne diyor sosyal medya paylaşımında:

“Bravo İnce... Dürüst, ikna edici, zeki, uzlaşmacı, ilerici, iyi bir Türkiye hayali oluşturan bir umut yeşeriyor…”

Fakat tüm bunlara rağmen Muharrem İnce bir düzen insanıdır. Sömürü düzeniyle bir derdi bulunmamaktadır. "ABD müttefikimizdir" demektedir. İkinci tur hesapları yaparak muhafazakar kesime ve Kürt halkına kelimenin tam anlamıyla “mavi boncuk” dağıtmaktadır. Sermaye ise Muharrem İnce trenine binmeye niyetlenmiştir. Çünkü RTE’nin kendisi düzen için de bir tehdit unsuruna dönüşmüştür. İktidarda kalması ülkeyi daha da yönetilemez hale getirecektir. Bu ise sermaye açısından hiç hesap edilemeyecek ve istenmeyecek sonuçlar doğuracaktır. Bu yüzden RTE’den kurtulmak için hazır düzen içi değişim koşulları da oluşmuşken Muharrem İnce fırsatını değerlendirmek isteyeceklerdir. Bir de düzenin RTE’nin karşısına Muharrem İnce gibi bir rakibi 16 senede çıkarabildiği göz önüne alındığında daha fazla beklemenin düzen için hayırlı olmayacağı ortadadır.

Muharrem İnce’nin iktidara gelmesiyle para muslukları tekrardan açılacak ve Türkiye’de kısa vadede ekonomik ve toplumsal rahatlama yaşanacak. Toplum üzerindeki baskı mekanizmaları gevşetilecek. Ancak Sezuan’ın İyi İnsanı Muharrem İnce’nin iktidara taşınmasının, Türkiye emekçileri açısından iyi olmayacağı kısa süre sonra ortaya çıkacak. Sonuçta Muharrem İnce sömürü düzeninin adamı, sömürü düzeni için siyaset yapacak, yoksa iktidar olamaz ve iktidarda kalamaz. Muharrem İnce bir yandan Sezuan’ın İyi İnsanı Shen Te gibi birtakım iyilikler yani makul politikalar yaparak iyi görünecek ama aynı zamanda sömürü düzeninin devamı için Shui Ta gibi kötüleşecek, tütüncü dükkanını yani kapitalizm dükkanını korumaya çalışacaktır. Kısacası emekçiler aleyhine politikalar hız kesmeyecektir. Hadi be oradan diyenlere, güncel bir örnek olması dolayısıyla Çipras’ı hatırlatmak isterim. Kısacası Muharrem İnce “RTE’ye Tamam Sömürü Düzenine Devam” demektir.

Bu düzeni değiştirelim ve biz Bolşevik olmaya devam ediyoruz hâlâ

Tüm bunlar düzen içi bir değişim için bir tezgahın ve projenin olduğuna işaret etmektedir. Sosyalistlerin komünistlerin görevi bu tezgaha-projeye yedeklenmek değil, bunu afişe etmek ve insanları düzen değişikliği talebiyle sosyalizm mücadelesine örgütlemektir.

İktidarı kim alırsa alsın 24 Haziran sonrası rüzgar düzeni değiştirmek isteyen sosyalistlere, komünistlere dönecektir. Bu düzen bitmiştir. Tarih bizim lehimize açık açık işlemektedir. Şimdi daha çok, daha fazla bu düzen değişmeli, sosyalizm demenin zamanıdır.

Muharrem İnce, "Fethullah Gülen’i vermezlerse Amerikan askerleri Noel’i ABD’de kutlar" der. Biz "İncirlik üssünü de kapatacağız, NATO’dan da çıkacağız" deriz.

Özelleştirme karşıtı olmayan CHP oy toplamak için "şeker fabrikalarını kamulaştıracağız" der. Biz "Tüpraş’ı da geri alacağız, Koç’u da, Sabancı’yı da, Eczacıbaşı’nı da, tüm burjuvaziyi def edeceğiz" deriz.

HDP’den milletvekili olanlar “Sosyalizmin yükü tamamen HDP’nin omzunda artık” der. Biz "Kerenski hükümetine katılan Menşevikleri, Sosyalist Devrimcileri, Bağımsız Sosyalistleri unutmadık" deriz.

Ve Biz Bolşevik Olmaya Devam Ediyoruz Hâlâ! Bu Düzeni Değiştirelim…