Kapitalizm ve 'sıradan' psikoloğun paramparça düşleri

Bora Yaman

Blog: Serbest Kürsü

Üniversitede Psikoloji Bölümünü okumaya karar vermiş olanlar üzerindeki “hollywood etkisi” (hollywood effect) müthiştir. Psikoloji bölümünde okuyan hemen hemen bütün öğrenciler ve onların yakınları, onların ileride “filmlerdeki gibi” bireysel psikoterapi yapacaklarını zannederler.

Bu hayallerde klasik psikanalizin uygulaması olan divanın da etkisi büyüktür tabii.  Her psikoloji öğrencisi kendisini  ileride divana uzanmış “hastasını” büyük bir vakarla dinleyen bir psikanalist, ya da şık mobilyalarla dizayn edilmiş bir ofiste  “hastasını” gören bir psikiyatrist gibi görebilir.

Hayal kurmanın kötü bir tarafı yok tabii. Ancak gerçeklikten uzak olmanın, gerçekliği bilmemenin bir yararı da yok.

Türkiye’de özellikle son 10-15 yıldır psikiyatri, psikoloji, rehberlik psikolojik danışmanlık gibi mesleklerin çok popüler olması, devlet ve özel sektörde istihdamın artması bu hayalleri körükledi. Bu alanlarda piramidi hızla tırmanan, bu işten çok paralar kazanan, televizyona çıkan, popüler ve zengin olan pek çok insanın olması da cabası.   

Ancak psikoloji öğrencilerinin bu hayalleri gerçekleştirmelerinin önündeki engelleri görmeleri fazla zaman almaz. “Psikoterapi” yapabilmeleri için “klinik psikolog” olmaları gerektiğini öğrendiklerinde ilk büyük hayal kırıklığı başlar. Klinik psikoloji yüksek lisans programı açan devlet üniversitesi sayısı ve bu üniversitelerin kontenjanları o kadar azdır ki bu, piyangoda yılbaşı çekilişi kazanmak kadar zordur. Özel üniversitelerde klinik psikoloji yüksek lisansı yapabilmek ise ateş pahasıdır. Sıradan bir emekçi psikoloğun bunun maliyetini karşılaması mümkün değildir.

Psikoloji bölümünden mezun olanların büyük çoğunluğu okuldan mezun olana kadar yapmayı hiç düşünmedikleri “devlet okulunda rehber öğretmenlik”, “özel eğitim merkezinde psikologluk”gibi işlere yerleşirler.

Ancak çok iyi üniversitelerden mezun olmuş, kendini geliştirme imkanı bulmuş küçük bir azınlık psikoterapi merkezlerinde çalışma imkanı bulur.

Öğrencilik yıllarında gerçekleri farkedecek kadar alan stajı yapmayanlar bu safdilliği mesleğin ilk yıllarında da sürdürürler. İstemedikleri işleri yaparlarken birtakım “uzmanlardan” sürekli eğitim alırlar ve kendilerini sömürtürler.

Özellikle alanda sivrilmiş olanlar, akademisyenler, “uzmanlar”  bu kitleye sürekli “pahalı” eğitimler verirler. Bu eğitimlerin ücretini karşılamak psikologlar için çok zor, neredeyse imkansızdır. Çünkü bu eğitimlerin her zaman bir üst modülleri vardır. Bütün modüllerini alsanız da bir eğitimi tamamlamak yetmez. Mutlaka birkaç psikoterapi modelinin eğitimini almak gerekir. Teorik eğitimi tamamlayınca süpervizyon gerekir.

“Sıradan bir psikolog” uzmanlardan ücretini ödeyerek bütün bu eğitimleri alabilir, bunda hiç bir sakınca yoktur. Ancak “klinik psikolog” ünvanı almadan “psikoterapi” yapamaz. Bu yüzden aldığı bütün eğitimler, sadece kendi mesleki ve kişisel gelişimi içindir. Onu mesleki hiyerarşide bir üst basamağa taşımaz. Bu işi büyük bir piyasaya dönüştürmüş olan “uzmanlar” bu işin tek kazananıdırlar. Para alarak eğitim verdikleri kişilerin kendi rakipleri olmasının önünde “klinik psikolog” olma engeli bulunur.

“Uzmanlar” alanın sömürücüleridirler, kapitalistleridirler. Bütün gücü ellerinde tutarlar. Hem bir iktidar aracı olarak “bilgi” onların ellerindedir, hem de “bilgi” aracılığıyla “para”. Sıradan, mutsuz psikologları sömürerek gelişirler, palazlanırlar, zenginleşirler, popülerleşirler. Böylece daha çok sömürebilirler.

Bir uzman da çıkıp “bilgi”sini “para” karşılığı olmaksızın psikologlarla paylaşmaz. Alandaki psikologların bu alanda bilgiye ihtiyacı vardır diye bir incelik içinde ücretsiz bir eğitim açmayı hiç düşünmez. Ancak kendi popüleritesini arttırmak için kendi “yaklaşımının” tanıtımı amacıyla bir seminer verebilir ki bunun amacı da sadece reklamdır.

“Bilgi” nin para ile alınıp satılan bir “meta” haline dönüşmesi psikoloji camiasında çok iyi gözlemlenebilecek olan bir olgudur.

Elbetteki bu yazının amacı psikoloji alanında “piramidin tepesindeki” “uzman”lara savaş açmak değil. Kapitalizmin ve serbest piyasanın çarkları her alanda olduğu gibi bu alanda da işliyor. Kimisi çarkın altında eziliyor, kimisi tepelere doğru tırmanarak iktidarı elde ediyor. Kişisel yeteneklerini, olanaklarını, maddi gücünü, çevresini, ilişkilerini ya da her ne ise kullanarak üste çıkabilenler alana hükmediyor.

Hiç şüphesiz her alanda olduğu gibi psikoloji alanında da kapitalizm ve serbest piyasa her yanımızı kuşatmış durumda. Pahalı eğitimler yüzünden hayallerimizi gerçekleştiremiyor ve hiçbir doyum elde edemediğimiz işlerde ömrümüzü çürütüyouz.

Hiç şüphesiz amerikanvari hayallerde de samimi mesleki arzuların gerçekleşememesinde de sorun var. Eğer gerçekten öğrenmek ve gelişmek için değil, “uzman” olup sömürmek için bu eğitimler alınıyorsa  orada da sorun var.

Alanımızda psikologların sınıf bilinci içinde hak arayışı içinde olması önemlidir. Psikologların mesleki örgütlenmesini kendilerine hükmeden “uzmanlar” üzerinden değil,  emekçi oldukları bilinciyle kendi elleriyle gerçekleştirmeleri büyük bir ihtiyaçtır.