Sinem'in ardından...

Atakan Boyoğlu

Blog: Serbest Kürsü

Sinem, masmavi gözlerinin ışığı söndü mü şimdi?

İnsan hiç inanmak istemiyor biliyor musunuz?

Hiçbir zaman kötü bir şeylerin başımıza gelebileceğine inanmak istemiyor.

Gerçi bu aralar ülkede henüz tanıdığı bir insan ölmeyenler ve ölenler olarak iki gruba ayrılıyoruz.

2013 Haziranıydı…

Sokaklardaydık!

Kol kola, omuz omuzaydık!

Sinem yoldaş da aramızdaydı..

Aylarca yürüdük İkitelli-Atakent sokaklarında...

Ali İsmail için, Berkin için ve daha niceleri için birlikte söz verdik hesabını soracağız diye!

İkitelli ışıklarda soL gazetesi satarken “çapulcuların gazetesi” sloganını o bulmuştu, “boyun eğmeyenlerin gazetesi” diye en çok o bağırırdı.

Sinem yoldaş da aramızdaydı.

Bu lanet düzen bir taş daha oturttu yüreğimize…

Bir gencecik insanı daha vicdansızca söküp aldı aramızdan.

2013 Haziranı’nda, gecenin köründe sloganlarla hesap soracağız diye birlikte aşındırdığımız sokaklarda Sinem’i yitirdik.

Aynı sokaklarda eski eşinin tabancasından çıkan kurşunlarla can verdi o aydınlık insan!

Aile içi şiddet dediler, dehşet diye duyurdular flaş haberlerinde, gazetelerin 3. sayfalarına konu oldu.

Yüreğinin acısıyla sormadı kimse, nasıl olur da daha dün bizim olan sokaklarda bugün teker teker öldürülüyorduk?

Parti  üyelik formunu kendi ellerimle doldurduğum canım yoldaşım, mavi gözlü yoldaşım yok artık, aramızda değil.

Emekçiydi, cefakardı, kardeşlerinin annesiydi.

Ablası işte yorgun argın hasta düştüğünde gidip yerine çalışırdı.

Evini geçindirebilmek için günde 16 saat ayakta çalışırdı.  

Son 2 senedir görmedim gülen yüzünü, ayrıştık, mücadeleyi hayat önceliklerinde geriye attı Sinem yoldaş.

Onun gibi yaşasa, yüzünde tebessüm göremeyeceğiniz onlarca insana inat aklımda yok hiç gülümsemediği bir çehre.

Haziran’dan Eylül’e kadar ne zaman bir eylem geç bitse yatacak yerimiz olurdu Sinem yoldaşın kanepesi ve karnımızı doyuran çay, ekmek, sohbetli zengin sofralarımızdı.

Haberi geldiğinde işten yorgun düşmüş evde boşa vakit geçiriyordum.

Boşa geçirdiğim her dakika için cinayetin faili sayıyorum kendimi!

Kaybedecek bir dakikamız bile olmadığını bu haberle daha iyi anladım.

Haber sayfalarında Sinem’in gülen yüzü…

Acısı, eylemi, cenazesi derken kendimize  şu soruyu sorma zamanı geldi;

Sinem’i kim öldürdü?

2017 Ocak ayında yaşanan 38 kadın cinayetinin faili kim?

Geçtiğimiz yıl aynı mahallede, aynı gün öldürülen Nurcan’ın katili kim?

Aynı düzen, aynı koşulları kadın erkek ayırt etmeksizin hepimize dayatmıyor mu?

En az 3 çocuk diyen zihniyetle, işçilerin grev hakkını engelleyen akıl aynıdır farkında değil miyiz bunun?

Somada işlenen cinayetle Mehmet Akif mahallesinin Pazar yolunda işlenen cinayetin azmettiricisi aynı değil mi?

Sizce tek neden erkek şiddeti mi?

Mesela eylemlerde erkekler kadınlardan ayrı yürüse biraz yol kat edebilir miyiz?

Ya da kadına şiddete son sloganını sadece kadınlar atsa?

Sahi , bu olayın yaşanmasının tek nedeni Sinem’in kocası mı?

Şayet öyleyse iş kolay; tüm erkekleri toplayıp bir kafese kapatsak mesela...

Bence yanlış hedefe işaret eden her tepki, tepkisizlikle aynı suçluluğu paylaşmalı.

Hikayesi malumunuz, tanırsınız Sinem’i.

Gazetede okumuşsunuzdur , haberlerini görmüşsünüzdür.

Tokatlıydı , aleviydi genç emekçi bir kadındı.

Evlendi, şiddet gördü, öldürüldü.

Ben de Sinem’i tanırım.

Henüz yeni partiliyken büyük bir heyecanla ve inançla çıkıyordu alanlara.

Sonra hayat biraz daha sıkıştırdı o genç kadını, her ne sebepten mücadeleye çağırdıysak gelemez oldu.

Güçsüz de değildi üstelik koca ailenin yükünü sırtlanmıştı.

Masmaviydi gözleri ve umut doluydu…

Her ne yüzünden mücadeleye gelemez olduysa o nedenler biraz daha işgal etti hayatını, biraz daha çaldı ömründen.

Hep aynı devinimle devam eden bir çaresizliğe teslim oldu.

Çalışmaktan fırsat bulamadığı için, hiç okuyamadı mücadelesini verdiği geleceği yazanları.

Ve sonunda Sinem yoldaşı mücadeleden uzaklaştıran her ne varsa hayatına mal oldu.

Acısı yüreğimizde, içimizde.

Unutamayız.

Cenazesinde dağıtılan resmini göğsümüze iliştirdik yüreğimizi yakıyor.

Adını yumruklarımıza yazdık, hesabını da soracağız!

E şimdi dağılabiliriz öyle mi, hepimiz evlerimizde rahat bir uyku uyuyabiliriz.

Bu sefer değil!

Bu kadar kolay değil.

Bir kere bırakın artık nedenler üretmeyi harekete geçmek için, bu sizin en somut haliyle hayatınız.

Eylemde bomba patlar diye korkmayın, eylemde bombayı patlatanla, kafanıza seviyorum diye silah dayayan aynı politik aklın ürünü…

Siz de bu aklın karşısına dikilin.

Sanıyorsunuz ki evinizde güvendesiniz.

Sanmayın artık.

Yeter!

Yapıyormuş gibi yapmaktan vazgeçin.

Ya siper olun Sinem’e ya da dik duruyormuş gibi yapıp boyun eğmeyin!