Nâzım’ın Evinde Vera’nın Sofrasında

Arzu Sakarya

Blog: Serbest Kürsü

Nâzım’ın sokağına girdiğinde rüzgâr bir türkü fısıldar kulaklarına. “Toprak çanaklarda güneşi içenlerin türküsüdür” bu türkü, kavga kokar, sevda kokar. Kadim duvarlar selâmlar sonra, parmak uçlarınla dokunup asırlık gizemi çözmek istersin. O canım bahçeye vardığındaysa başka bir mevsimdir artık, başka bir dünya.. Sevdalı bulutlar, hür ağaçlar ve yüzyıllık hasret sarıp sarmalar, öper usulca yanaklarından. O iklimi soluyanlar bilir, sığınaktır Nazım Hikmet Kültür Merkezi, memlekettir, evdir, özlemdir…

Yolunuz düşerse eğer, asırlık görkemiyle bir bina durur Sanatçılar Sokağında. 1980 darbesiyle sessizliğe gömüldükten sonra Nâzım Hikmet Kültür Merkeziyle yeniden hayata dönmüştür. Anarat Hıggutün Ermeni Katolik Rahibe Manastır ve İnan Mektebi Vakfına aittir. Sanat kokan odalarıyla, yazlık sinemasıyla, Piraye Kafe’de demlenen güleç yüzlü çayıyla, sadece Kadıköy’ün değil tüm İstanbul’un gözbebeğidir, aydınlığa açılan penceresidir. Yıl boyunca, bilimden sanata çeşitli atölyeler düzenlenir Nazım Hikmet Kültür Merkezinde. Kapısından giren bir daha çıkmak istemez. Büyüsüne kapılmıştır bir kez, artık Nâzım insanıdır. Konserlere, tiyatro oyunlarına, filmlere sergilere de ev sahipliği yapar Nâzım Hikmet Kültür Merkezi. Bu günlerde görülmeye değer bir sergiyi daha ağırlıyor. Adı “Nâzım’ın Evinde, Vera’nın Sofrasında”  Nâzım’la saman sarısından izler taşıyan bir sergi.

Nâzım’a tutkuyla bağlıydı Vera. 31 yaşındaydı onu toprağa verdiğinde. Kimseye acısını göstermedi, her sabah mezarına gidip toprağını okşadı Nâzım’ı okşar gibi, saatlerce konuştu boşluğuyla. Her günün sonunda “Yarın görüşmek üzere Nâzım” diyerek ayrıldı yanından. Kimse engel olamadı Vera’ya. Evdeki eşyaların yerini bile değiştirmedi o gittikten sonra, gözü gibi baktı hatıralarına. Ona tanıklık etmiş her şeyi titizlikle toplayıp sakladı. Çünkü günün birinde mutlaka Nâzım müzesi kurulacağına inanıyordu. Nâzım’ın fotoğraflarından oluşan 1977 ve 1978 yıllarına ait iki duvar takviminden müze ziyaretçi defteri yaptı. Yıllar boyunca Nâzım’la yaşadıkları evde ağırladığı konuklarına imzalatıp anılarını ve duygularını yazmalarını sağladı. Bu konuklardan Arif Keskiner ve M.Melih Güneş belgelemek istediler bu anıları. Takvimde imzası bulunanlara ve Vera’nın ağırladığı diğer konuklara ulaşarak onların hatıralarından, Nâzım’la Vera’nın gün ışığına çıkmamış fotoğraflarından oluşan “Nâzım’ın Evinde Vera’nın Sofrasında” isimli bir kitap hazırladılar. Şimdi Nazım Hikmet Kültür Merkezinde sergileniyor bu anılar. Nâzım’la Vera’nın gülümseyen yüzleri, ziyaretçiler tarafından imzalanmış takvim sayfalarının fotoğrafları süslüyor kışlık bahçenin duvarlarını. Görüp unutacağınız bir sergi değil bu.  Ayrılırken Vera’nın kızı Anna Stepanova’nın sözleri asılıp kalıyor göğsünüze.

“Nazım Hikmet’in üstü açık tabutta yattığı Merkez Edebiyatçılar Evindeki törende, annemin Nâzım’ın yanağını okşamak istediğinde Antonina Sverçevskya’nın onun kulağına bir şeyler fısıldadığını, Vera’nın “Hayır, o hâlâ sıcak, hayır!” diye çığlık attığını anımsıyorum…. 3 Haziran günleri hep en zor günümüzdü. Vera, tıpkı 1963’teki cenaze günü olduğu gibi donar kalırdı. Nâzım Hikmet’in vefat ettiği eşikte durur donar kalırdı.”

“Son günü yaklaştığında Nâzım Hikmet’in hediyesi olan altın yüzüğü parmağından çıkardı ve Türkiye’den gelen gümüş bir yüzük taktı. Yüzüğün üstüne Nâzım’ın imzası işlenmişti. Annem öldüğünde bu yüzük parmağındaydı. Yatağının başucuna Paris’te çekilmiş üç fotoğraf koymuştu. İkisi de neşe içinde bakıyorlardı fotoğraflardan. Ölmeden üç gün önce annem hiç konuşmaz olmuş, algısı kapanmıştı. Yanına yaklaştığımda acıyla ağladığını gördüm. “Unuttum!… Unuttum!..” diyordu. Nasıl olduysa unuttuğu şeyin ne olduğunu anladım. “Adını mı unuttun? Nâzım Hikmet!” dedim. Bir anda aydınlandı yüzü. Bu annemle son konuşmamız, onun da son gülümsemesiydi.

Ve biliyorum ki gülümsemesi bana değil Nâzım’aydı.”

Sergi 15 Mayıs’a kadar devam edecek. Giderseniz o eşsiz bahçeye.. Piraye Kafe’de bir bardak çay ya da Güneşin Sofrası’nda bir kadeh rakı.. Nâzım için, saman sarısı için… Bin selâm ile…

Nâzım Hikmet Kültür Merkezi
Ali Suavi Sokak No:7 Bahariye-Kadıköy

Kaynak :
Nazım’ın Evinde, Vera’nın Sofrasında- Arif Keskiner, M.Melih Güneş
Bahtiyar Ol Nâzım- Vera Tulyakova Hikmet