2015'e 'suçlu' girdik!

Ali Somel

Blog: Serbest Kürsü

Türkiye Meclisi toplantısının hemen ertesinde sıcağı sıcağına yazılanları okumayanlar önce bir okusun...

Toplantıda sevgili Korkut Boratav hocamız bu uzun yürüyüşte 'marşların yanında şarkılarımız da olmalı' arzusunu dile getirmiş, bir konuşmacı da Fazıl Say'dan Birleşik Haziran Hareketi için parça bestelemesini istemeyi önermişti... İşte bu sıcak duygularla yola koyulduk.

Araya yeni yıl girdi, uyuduk uyandık, gözlerimizi ovuşturup Ocak'ın ilk haftasındaki görevlerimize odaklanacakken... tak! Bir de baktık, Birleşik Haziran Hareketi'nin 2015 için attığı işaret fişeğini diktatör havada kapmış...

Nasıl mı?

Birleşik Haziran Hareketi Samsun Meclisi 20 Aralık'ta görkemli bir yürüyüş yapmıştı. Ellerde ayakkabı kutuları, tencereler, tavalarla Çiftlik Caddesi boyunca yapılan yürüyüşe halk büyük ilgi göstermişti. Ne de olsa Zaman gazetesinin basın özgürlüğü kahramanı, Anayasa Mahkemesi'nin adalet dağıtıcı olarak diktatöre muhalefetçilik oynamasından herkes bıkmış durumdaydı. Birleşik Haziran Hareketi halka kendi kendisini hatırlatıyordu...

Üzerinden bir hafta geçti, Türkiye Meclisi toplantısından iki gün sonra, 2014'ün bitimine iki gün kala, Samsun'da yürüyüşe katılanların kapısında emniyet mensupları bitmeye başladı. Yürüyüşte 'Hırsız var' sloganı atanlar, 'Hırsızı, katili, yobazı kovala' dövizi taşıyanlar, cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla polis nezaretinde ifade vermeye götürülüyor, jet hızıyla hakim karşısına çıkarılıyor ve tutuksuz fakat 'denetimli' -yani her an kaçma şüphesiyle- yargılanmak üzere serbest bırakılıyordu.

Herkesin aklına aynı soru geliyor: Sizin gibi hırsız mıyız ki kaçalım kardeşim?

Ama mesele başka. Diktatör sarayından talimat vermiş, polisi, hakimi, savcısı emrini yerine getiriyor. Anlaşılan bundan sonra 'hırsız' sözcüğünü aleni olarak kullanmak yasak. Aramızda yarası olanlar var, gocunabilirler...

Peki Birleşik Haziran Hareketi bu durumda ne yapacak?

Türkiye Meclisi toplantısından dile getirilen görüşlere gelelim. Herkesin gönlünde yatan bir Birleşik Haziran Hareketi var. Mesela Meclisleri birer 'yönetim organı' olarak işletmeye dönük görüşler dile getiriliyor. Kurulduğu ölçekte demokrasiyi tesis eden, AKP iktidarından yerellikleri özerkleştiren, biraz abartalım, gerektiğinde halkın polisi, savcısı, yargıcı olacak bir erk... Olabilir mi?

Birleşik Haziran Hareketi pekala dayanışmacılığın, paylaşımcılığın, sosyalizm fikrinin serpilmesine vesile olmalı. Fakat Meclisler'i birer alternatif yaşam alanından ziyade birer kavga aracı olarak düşünmeliyiz. Hırsızların yönettiği bir sistemde BHH Meclisleri bir sığınma noktası değil, sürekli genişleyen bir mücadele cephesi olarak benimsenmeli. Böyle benimsenirse BHH gerçek bir halk örgütlenmesine dönüşebilir.

Dolayısıyla 2014 sonu itibariyle Hazirancılara açılan dava bize doğru yolu gösteriyor: Birleşik Haziran Hareketi hesap soracak!

Buyrun siz bizi cumhurbaşkanına hakaretle yargılayın, biz sizi alenen memleketi soymaktan mahkum edeceğiz...

Hangisi daha ağır?