Bereketli Topraklarda Umudu Örgütlüyorlar

Ali Doğan Karacık

Blog: Serbest Kürsü

Baştan söylemekte fayda var, bu yazı Umut Sarıkaya karikatüründeki insanın enerjisini sömüren “il övenleri” hatırlatabilir. Fakat amacım enerjinizi sömürmek değil, bir kolektif, bir şehre nasıl enerji katabilir, nasıl umut olabilir ve bunu her yerde nasıl hissettirebilir, ondan bahsetmek.

Hayatınızın bir bölümünü Adana’da geçirdiyseniz, şehri sevmemek gibi bir şansınız yok, sadece sıcaklardan şikayet edebilirsiniz bir miktar. Kapınızın önündeki limon ağacını her gördüğünüzde Bereketli Topraklar Üzerinde olduğunuz için kendinizi şanslı hissedersiniz. Narenciyenin en tazesini çok ucuza tüketebildiğiniz tek şehirdir orası. Dedik ya bereketli topraklar. Kavgası çoktur bilinir. Ama Adana’da yaşasaydınız en çok, Abdi Ağalara karşı isyan bayrağını yıllardır tereddüt etmeden taşıyan İnce Memed’leri görürdünüz. Kimi zaman İnönü Parkı’nda bildiri dağıtırlarken, kimi zaman gazete satmak için kapınızı çaldıklarında. İşsizdir çoğu. Üstelik faşistlere vermiştir birçoğu reyini. Ama gözünüzle görürsünüz Umut edenleri, yöntemleri yanlış olsa da bir çıkış arayanları… Bahsetmeden olmaz, işçi tulumu giymiş umudun takımı Demirspor’dan. Tribüne bir kez girdikten sonra edilen küfür bile ahenkli gelmeye başlar.

Son birkaç senedir İstanbul’dayım, tıpkı ülkenin benim dışımdaki beşte biri gibi. Etrafımda hep Adanalılar var. Yanlış anlaşılmasın bir tarikat değiliz. Ortak yaşanmışlıklarımız var. Seyhan nehrinin kenarında oturup kitap okumuşuz, yılın sadece birkaç haftası Adana’ya gelen oyunlara bilet bulabilmek için sabahın kör saatinde kuyruklara girmişiz, senfoni orkestrasının ücretsiz konserlerine gitmişiz, Amsterdam Çıkmazı’nda bira içip coşkuyla marşlar söylemişiz, aylardan Haziran olduğunda barikatta beraber direnmişiz… Bir araya geldiğimizde gündemimize girer mutlaka Adana. En çokta Orhan Kemallerin, Yaşar Kemallerin, Yılmaz Güneylerin Adana’sından bugünün çoraklığına getiren süreçten dem vururduk. Bir gün Adana’ya tekrar dönmek istesek bizi en çok düşündürecek şey bu çoraklıktı, ta ki bir haber alana kadar.

Adana’da Nâzım Hikmet Kültür Merkezi açıldı. Onlarca hatta yüzlerce insan katkı koydu. İnşaatta çalışanından, kitap bağışı yapanına kadara yüzlerce insanın dâhil olduğu bir kolektif. Amaçları o kadar net ki, Adana’yı çoraklaştıran karanlığı tarihin çöplüğüne atmak, Adana’yı layığına, aydınlığa çıkarmak. Nasıl olacak demeyin. İki ayrı günde yapılan açılış etkinliklerine katılan yüzlerce insana bakın. Kim küçümseyebilir Adana’nın aydınlanma birikimini. Onlarca yazarı, sanatçıyı bağrından çıkarmış topraklarda, bence tam zamanında atılmış bu adımın karşılık bulmama ihtimali var mı? Nasıl heyecanlanmaz insan, gördükçe umutlanmaz?  Türkiye’nin en büyük şehirlerinden birinde, genç yaşlı yüzlerce insan yobazları, patronları kudurtan ve nihayet onları yenecek gücü örgütleyen bir iş yapıyorlar. Sadece bir bina değil kurdukları, umudu örgütlüyorlar.

Adana’dan çıkan bu irade, yükselen bu ses buralarda yankılanıyor, tıpkı ülkenin ve dünyanın farklı yerlerinde olduğu gibi. Biliyoruz daha da yükselecek bu ses, farklı yerler de ses vermeye başlayacak.

Adana’ya gitmek için bir sebebimiz daha var artık. Ve son olarak; selam olsun umudu büyütenlere ve örgütleyenlere…

 

[email protected]

@adk1940