Görülene ve gerçekleşecek olana dair

Ahmet Çapar

Blog: Serbest Kürsü

Fotoğraf yaklaşık iki yüzyıldır insanın ilgi odağı. Bir ânı kayıt altına almak, anlam yüklenen bir objenin tüm ayrıntılarını ortaya çıkaran yakın plan çekimler yapmak, kadrajında sevdiklerinin olduğu fotoğraflar çekmek vs. İnsan hayatta kayda değer bulduğunu unutmak istemez. İnsan o ânın hep görünür kalmasını ve hep yaşanmasını ister.

John Berger, Bir Fotoğrafı Anlamak kitabında "Fotoğraf görülmüş olanı kaydederken, daima ve doğası gereği görünmeyene de işaret eder. Sürekliliği olan bir bütünün içinden aldığı bir ânı yalıtır, korumaya alır ve sunar" der. Fotoğrafı gizemli ve ilgi  çekici  yapan şey, o anı korunaklı kılarken bir yandan da, devam eden hayata dair  merak uyandırıyor olması da denilebilir.

Geçtiğimiz aylarda bir fotoğraf düştü ajanslara. Suriye'de Palmira Antik Kenti'ni  islamcı çetelerden temizleyen Suriyeli askerlere ait. Ellerinde orak-çekiçli kızıl bir bayrak. Söylendiğine göre, gönüllülerden oluşan bir taburun askerleriymiş onlar. Anlaşılan o ki içlerinde inanmış komünistler de var. Ülkelerini bir batağa sürükleyen, emperyalizmin tetikçisi gerici çetelere karşı ülkelerini savunan yiğit insanlar.

Bu fotoğraf akıllara 2 Mayıs 1945 tarihinde Berlin'de  çekilen bir fotoğrafı getiriyor. Fotoğraf savaş yılları boyunca milyonlarca insanını kaybeden ancak buna rağmen faşizmi yenen Kızılordu'nun, dünya işçi sınıfına bir armağan vermek için 1 Mayıs'a yetiştirmek istediği ancak, savaşın çetin koşullarından dolayı 2 mayısta ele geçirebildiği Reichstag binasına diktiği orak-çekiçli kızıl bayrağın fotoğrafı. TASS’ın (Sovyetler Birliği Telgraf Ajansı) genç fotoğrafçısı Yevgeny Khaldey'in objektifine yansıyan bu fotoğraf, yiğit üç Kızılordu askerinin omuzlarında yükseldi ve o günden beri sömürenlere karşı mücadele edenlerin bir simgesi oldu.

İki fotoğraf sadece; ilki 1945'te çekildi. İkincisi ise 2017 yılının başlarında. İki farklı kare. İki ayrı an. Ama benzerlikleri  bir o kadar  fazla. Fotoğrafın gizemi; sürekliliği olan bir bütünün içinden aldığı bir ânı yalıtıp korumaya alırken, görünmeyene de işaret etmesiyse eğer. İşte bu iki fotoğraf da bunun kanıtı niteliğinde olsa gerek.

Tarih ilerlemeye devam ediyor…

Ezene karşı mücadele kimi zaman zaferle, kimi zaman yenilgiyle sonuçlansa da ezene karşı verilen mücadele devam ediyor. Evet 2 Mayıs 1945'te Reichstag'a Kızıl Bayrak’ı diken Sovyetler Birliği artık yok. Bugün ise Suriye'de yaşanan süreç bir hayli farklı. Fakat  o kızıl bayrak ve temsil ettiği ideoloji ezilenler için bir umut olmaya devam ediyor hâlâ. 

“Zaferi bekliyoruz!!

Merihe uçacak zaferi!!

Bu zafer ne? Diye mi soruyorsun

Bunu sana anlatmak gayet basit

Bir krank’ın hareketi kadar basit”

Son söz ise; bir Nâzım dizesindeki gibi “krank” milinin hareketi kadar basit, sürekli ve zaferi müjdeleyecek kadar sabırlı ve bir o kadar da umut ve gerçekle örülü. Gelecek ise bugün görünen ânın ötesini gören ve   gerçekleştirmek için mücadele edenlerin olacaktır.