Emperyalizmin Truva atı: Kürdistan

Ramazan Avesta

Blog: Kurdewarî

Kabaca hem hikâyesini hem de tanımını içeren açıklamasını yapmak gerekirse, Truva Atı:

Bir ‘armağan’ gibi görünüp, aslında Troya Kenti’ni ele geçirecek Yunanlı askerleri taşıyan at şeklindeki tahtadan yapılmış heykel.

Tam da buraya oturuyor günümüzden tam 105 yıl önce (7 Kasım 1910) batan Emperyalizmin Kürt halkına bir ‘armağanı’ olan Kürdistan Gemisinin de hikâyesi.

Evet, Kürt tarihinde Kürdistan adını taşıyan bir geminin varlığı ve onun 7 Kasım 1910 tarihinde batmış olması pek bilinmese de bugün için önemli veriler sunmakta bizlere. 

Yapılış amacına ve yaptırıldığı devlete dair öne çıkan farklı tezler olsa da döneme dair elde edilen veriler ve sonuç nettir: parçalanmış ve batmış bir Kürdistan.

Öncelikle birinci teze göz atmak gerekirse; geminin dönemin padişahı II. Abdülhamid tarafından yaptırılmış olduğudur. I. Meşruiyete son verip 30 yıllık İstibdat(Baskı) dönemini başlatan Abdülhamid, donanmanın içindeki Meşrutiyet yanlısı askerlerin sarayını boğazdan kuşatma ihtimaline karşı donanmayı Haliç’e zincirleyerek çürümeye terk etmesi sonrası artan dış baskılara ve yenilgilere karşı yeni bir donanma kurma ihtiyacı üzerine  donanmayı yeniden inşa eder. 

Kurulan Donanma-ı Hümayun adlı kuruluşun aracılığı ile İmparatorluk topraklarında yaşayan halklardan vergi toplandığı belirtilir. Bu vergiler arasında Diyarbakır, Van, Elazığ, Bitlis ve Erzurum gibi Kürt illerinden toplananlardan yapılan gemiye ‘Kürdistan’ isminin verildiğidir.

Ancak daha Kürdistan ile Osmanlı’nın en yakınlaştığı dönemlerden biri olan 1891 yıllarında Hamidiyeler için bölgeden toplanmak istenen vergilere karşı bile 1891 yazı ve sonbaharından başlamak üzere Irak Kürdistan’ında, 1892-93 yıllarında başta Dersim olmak üzere Kuzey Kürdistan’ında büyük isyanlar patlak vermişti. Süreç içerisinde ise zaten kendilerine askeri rütbeler verilen Hamidiye alaylarına katılmış Kürt feodal aşiret reisleri dönemin İstanbul Rus Büyükelçisi İ.A. Zinoviev’in aktarımıyla ‘Anadolu’nun mutlak efendileri gibi davranmaya’ başlayacaklardır. Abdülhamit’in ise Çarlık baskısı ve Ermenilerin örgütlenmesine karşı Kürtleri tutmak için vergilerden vazgeçtiği, sadece alaylara katılmalarını talep ettiği biliniyor.

Diğer tez ise; Belgelere dayanarak öne sürülen İngilizlerin Ortadoğu ve Osmanlı üzerindeki politikalarına ilişkindir. Aslında daha tarihe 93 Harbi olarak geçen 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonrası Osmanlının yenilgisi üzerine imzalanan Ayastefanos  anlaşmasının ilgili maddesindeki Ortadoğu’daki Kürtler ve Ermeniler üzerindeki etkisinden rahatsız olan İngiltere’nin, diğer emperyalist devletleri de yanına alarak Rusya’ya 1878 Berlin anlaşmasını imzalattırması bölgeye dair kaygılarını gösteriyor bizlere. 

93 Harbi bölgedeki özellikle Ermenileri Rusya’ya yakınlaştırmış ve cesaretlendirmiştir. Bölgedeki Rus yanlısı bir Ermenistan veya Kürdistan, İngiliz ve Fransız emperyalizminin sömürgeleri ve yolları için büyük bir tehlike anlamına geliyordu. Bölgedeki Ermenilerin Rusya’ya yakınlaşması üzerine hem İran’a hem Osmanlı’ya hem de Rusya’ya karşı savaşan Kürtler özellikle İngiltere’nin çok işine yarıyordu. Bu yüzden Kafkaslarda yaşayan 200 bine yakın Kürdün ve Kürdistan’daki isyancı Kürtlerin İngilizler tarafından kışkırtılması ile Rus-Japon savaşı sırasında Rusya’nın zor durumda kalması İngiltere ile Japonya’yı askeri ve siyasi işbirliğine(1902) götürüyordu, İngilizler bir taşla kuş sürüsü avlıyordu. 

Yine Kürt liderlerinden biri olan Bedirhan Bey’in yeğeni bir dönem Osmanlı sarayında merasim başı olarak da görev yapan Abdürrezak  Kürt ulusal kurtuluşunda müttefik olarak gördüğü Rusya ile 1898’de yakınlaşmaya çabalıyordu. Tüm bunlara karşı Kürt halkı ile yakın temaslar kurma çabası içinde olan İngiliz Emperyalizmi bir ‘armağan’ olarak Kürt halkına Kürdistan gemisini yaptırıyor. Ve bir süre ‘dost’ oluyor. 

Ancak 1. Emperyalistler arası paylaşım savaşına ilişkin taraflar netleşip, bloklar oluşunca yani Kürdistan Gemisinin batmasından 6 yıl sonra (16 mayıs 1916) Sykes-Picot Gizli Anlaşması ile Kürdistan önce İngiltere ve Fransa arasında ardında da Çarlık Rusya da dahil edilerek paylaşılıyor. Bunun Dünyaya deşifre edilmesi ise bugün aynı zamanda kuruluşunun 98. yıl dönümü kutlanan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin yayınladığı ‘Sarı Kitap’ ile oluyor. 

Bundan 100 yılı aşkın süre önce kendilerine muhtaç hale getirdikleri Ortadoğu halklarının sempatisini almak için yaptırdıkları geminin adını Kürdistan koyanlar, halkaları sömürenler 100 yıl sonra da aynı işe yaramak üzere bu sefer semalarında uçaklarını gösterir oldular.

100 yıl önce gemileri ile akıllarını çelmeye çalıştıkları halkı dörde bölen para babaları, bugün semalarında gezdirdikleri uçaklarla başka yok oluşların habercisi oluyorlar.  

Dün gemi bugün uçak ya da başka bir şey... Fark etmiyor.

Hepsinin sonu aynı oluyor-olacak.

Batacaklar!