Dünden bugüne Êzidiler

Önder Demiraslan

Blog: Kurdewarî

IŞİD (Irak-Şam İslam Devleti) adlı İslami terör örgütünün saldırı ve katliamlarıyla tekrar gündeme gelen Êzidiler, bizlere insanlığın vahşete karşı nasıl da direnebileceği gerçeğini gösterdiler yine. IŞİD tarafından yapılan saldırılar, yüzyılların başka bir gerçeğini de hatırlamamızı sebep oldu. Êzidiler sadece IŞİD saldırıları ile değil, bundan önce de uzunca bir süredir katledilip sürgün ediliyorlardı. Êzidiler, tarih boyunca inançları nedeniyle sürekli olarak saldırılara ve katliamlara tabi tutuldular.

Peki, Êzidiler kimdir ve inanç sistemleri nasıldır?

Êzidilik, 11. ve 12. yüzyıllarda tarikat şeklinde örgütlenen bir yapı olarak ortaya çıkmış inanç biçimidir. Şeyh Adîy ve onun felsefesiyle hareket eden bu yapı, bir süre sonra o kadar güçlendi ki, Mezopotamya'nın birçok bölgesine yayıldı ve etkisini hissettirdi. Hatta Êzidilik bir dönem Cizîre Beyliğinin resmi dini olarak kabul edildi.

Çoğu araştırmacı, Êzidileri Kürt tarihi çerçevesinde değerlendirir. Çünkü bu dini benimseyenlerin büyük bir çoğunluğu Kürt olduklarını iddia edenlerdi ve inançlarını da büyük oranda Kürtçe gerçekleştirmektedirler. Ancak bazı araştırmacılar da Êzidilerin Asur kökenli olduğunu söyleyip onların Kürtler tarafından asimile edilmiş Asurlular olduğunu iddia etmektedir. Bu araştırmacılar Asurlardaki bir topluluğun kuş şeklindeki bir figürü tanrı olarak kabul edip ona taptıklarını ve bunun Êzidilerin inançlarıyla büyük oranda benzerlik gösterdiğini iddia etmektedirler. Bu yüzden Êzidilerin Asur kökenli olduğu iddia edilmektedir. Ancak şunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor ki Êzidi inanç sistemi sadece Asurlular değil, aynı zaman da eski bir Kürt inanışı olan Zerdüştlükten de etkilendiğine dair veriler mevcuttur. Bunun yanı sıra İslam’ın da Êzidilik üzerinde büyük bir etkisi vardır. Bu anlamıyla Êzidiliğin bir yönüyle Ortadoğu’daki inanç zenginliğinin bir toplamı olduğu söylenebilir.

Moğol saldırıları sonucunda Ortadoğu’daki siyasi istikrarsızlık ve yönetim boşluğu, Êzidilere inançlarını rahatça yaşama imkânını sundu. 12. ve 15. yüzyıllar arasında rahat bir yaşam sürdüren Êzidiler, Osmanlı devletinin Mezopotamya’ya hâkim olmasıyla ve Safevi Devleti'nin de bölgede büyük topraklara sahip olmasından sonra bu iki İslam devleti arasında sıkıştılar ve birçok katliama tabi tutuldular. Sadece bu devletler değil, aynı zamanda Kürt Beylikleri de Êzidilerin sürgünlerine ve katliamlarına dair emirler verdi. Tüm bu sürgün ve katliam fermanlarının arkasındaki sebep Êzidilerin dini inanışlarıdır.

COĞRAFYA

Êzidilerin yaşadığı bölgeler; Irak’ta Musul, Şeyhan, Şengal (Sincar), Behsane, Beşika; Suriye’de Afrin ve bağlı köyleri; Türkiye’de Urfa, Mardin, Batman ve bağlı köyleri; Ermenistan’da Aragotsan ve Armavir ve köyleridir. Bunun dışında Avrupa’da da büyük bir Êzidi nüfusu vardır. Bahsi geçen ülkelerin muhtelif yerlerinde de yaşayan Êzidiler, yoğun olarak yukarıda yazılmış olan bölgelerde yaşamaktadırlar.

Sürgünler ve katliamlar Êzidi nüfusunu büyük oranda etkilemiştir. Örneğin 1980’lerde Türkiye’deki sayıları 25 bini bulan Êzidiler 2007 sayımında sadece 377 kişi kalmışlardır. Katliam ve sürgünlerin en çarpıcı örneklerinden birisi de kanımca budur. Bugün ise yapılan IŞİD saldırıları sonucu Türkiye’deki Nüfusları tam olarak bilinmemektedir.

DİN

Êzidiler inançlarını mıshefa reş (Kara Kitap) ve Kitab-ul Cilwe ye dayandırırlar. Şeyh Adîy’in yazdığı iddia edilen Mıshefa Reş, Êzidi dininin temelidir ve Êzidilik bu kitap üzerinde şekillenmiştir. Kitap-ul Cilwe de Êzidi yaşam biçimi ve temel öğretilerin olduğu kitaptır.

Melek Tavus, Êzidi inancının simgesidir. Êzidilere göre Melek Tavus Kutsal yedi meleğin en başında gelen melektir. "Tanrı insanları yarattı ve meleklerin insanlara itaat etmelerini istedi. Ancak Tanrı meleklerini sınıyordu. Melek Tavus insanlara itaat etmeyerek bu sınavı başarıyla geçti ve tüm dünya işlerinin başına geçmeye hak kazandı" inancı vardır. Êzidilere göre Tanrı yeryüzünün yaratıcısıdır ancak sürdürücüsü değildir. Bu işi Melek Tavus’a vermiştir. Bu yüzden dünyanın yönetimi Melek Tavus’tadır. Êzidiler, Melek Tavus’u affedilmiş Şeytan olarak da adlandırırlar. Bu nedenle Êzidiler Şeytana tapan halk olarak da bilinirler, ancak böyle olmadığı Êzidilerce de defalarca dile getirilmiştir.

Kuşlar ve yılanlar, Êzidiler için önemlidir. Kuşlar Melek Tavus'tan ötürü önemlidir, yılan ise "Şeyh Adîy’in bir vaazını dinlediği" için önemlidir ve değerlidir. Bu yüzden Êzidi tapınaklarının girişine yılan resimleri çizilmiştir.

Namaz, zekat, oruç ve hac Êzidiler de de vardır. Günde iki kez namaz kılarlar. Sabah güneş doğarken ve akşam güneş batarken namaz kılınır. Bu nedenle güneşe tapan halk olarak da adlandırılırlar. Aralık ayının 24 ‘ü ve Haziran ayının 24’ünde başlamak üzere senede iki kez 40’ar gün oruç tutarlar. Bütün ibadetlerini yerine getiren bir Êzidi, Laleş Vadisindeki Şeyh Adîy türbesini ziyaret ederek hacı olur ve zekâtını verir.

Êzidilerin kutsal bayramları da vardır. Kürtlerin Çarşema Sor (kızıl Çarşamba) olarak adlandırdığı bu gün, eski takvime göre Nisan ayının ilk çarşambasına denk gelmektedir. İnanışa göre Tanrı her yılın bu gününde bütün kötülüklerden kurtulmamız için yeryüzüne bir Melek gönderir. Bu yüzden Êzidiler bu günü bayram olarak kutlarlar. Êzidiler, düğünlerinin de bu günde yapılmasına özen gösterirler.

Êzidiler, kimliklerini din üzerinden belirlerler. Bu nedenle Êzidiler etno-dinsel bir topluluktur. Başlarına gelen her türlü sıkıntının temelinde de kimliklerini din üzerinden belirlemeleri etkili olmuştur.

Din yapısında da gördüğümüz gibi Eski Mezopotamya din biçimleri ve İslami inanç sisteminin etkisi yoğundur. Kapalı bir yapıdadırlar ve bu yüzden Êzidiliğe dair bilgiler sınırlıdır. Êzidiliğe dair şöyle bir yorum da yapılabilir: Bu kadar kapalı bir yapıda oldukları için Êzidi olmayanların gözünde "Şeytana tapan", "güneşe tapan" ya da "Muaviyenin oğlu olan Yezid’in soyundan olan" halk olarak adlandırılmaktadırlar.