Kürt sinema tarihinin ilk ürünü: Zare

M. Agit Duman

Blog: Kurdewarî

20. yüzyılın ilk çeyreği. Çarlık İmparatorluğu Hegemonyasındaki Kafkasya’da bir ülke Ermenistan... Ve o ülkenin dağlarında kıl çadırlarıyla mevsimine göre umudunun peşinden giden göçebe bir halk. Kafkasya Kürtleri. İşte bu halkın hikâyesidir Zare’nin hikâyesi. Bu halkın fukaralığının, acılarının, esaretinin, umudunun ve aşkının hikâyesidir Zare’nin hikâyesi.

İşe koyulur göçebe Kürt köylüsü sabahın ilk ışıklarında. Çalışkandır hani. Ve üretkendir. Çocuk bakar Kürt kadını. Yayık sallar. Koyun sağar bir taraftan. Gün içerisinde sırtına bağladığı bebenin ağırlığını hissetmez bile. Kilim dokur diğer taraftan başka bir Kürt kadını ve yine bir bebek vardır sırtında. İçinde bulunduğu karanlığın dünyasına getirdikleri çocukları eksik olmaz Kürt kadınının sırtından. Sırtında olmayanlarda yalın ayaklarıyla yoksulluğun resmidir artık. Ve onlar da köy meydanındadır. Habersizdir. Habersiz olduğu kadar biçaredir.

Ruhani işlere de en çok yoksullar kanar. İneği buzağı doğursun diye güneşin doğuşuyla duaya başlar Zare’nin anası Nano. Ve gebe ineğin sırtına binen oğlu Hîdo (Xido)’ya ineğinin gebeliğine zarar gelmesin diye gösterir o set tepkisini. Ataları öğütlemiştir. Belki kendisi gebeyken bile ineğine dikkat ettiği kadar dikkat etmemiştir kendine. Köylünün kıymetlisidir çünkü. Evladından da hayırlıdır bazen. Sermayesidir. Korunmalıdır. İşte bu yoksul halkın ve kadınlarının hikâyesidir Zare’nin hikâyesi.

Zare güzeldir. Paralı fistanıyla alımlı bir Kürt kızıdır. Namusludur . Çoban Seydo Zare’ye vurulmakta haksız değildir. Bir subaşında görür Zare’yi Seydo. Testisinden su içmek ister. Zare uzatır testiyi. Belli ki Zare’de sevmiştir çoban Seydo’yu. Bu hikâyenin birde yılanı vardır elbet. Temur. Temur Ağa’nın oğludur. Yani tüm o yoksulluğun, fukaralığın sebebi olan Ağalık sisteminin sürdürücüsüdür. Gücüne kudretine güvenmektedir. Bu cesaretle çıkar Zare’nin karşısına. Evlidir. Zare’yi de istemektedir ‘’Ulan Temur her istediğini alabileceğini mi sanıyorsun?’’der Zare. Bu bir karşı çıkıştır. Zare meydan okur ağanın oğluna ve aslında ağalığa. Üstüne kuma geleceğini öğrenen karısının ne dediğini umursamaz bile Ağa. Ağadır. Zalimdir. Gericidir. Kötülüğün sebebidir nasıl olsa.

Zare’nin hikâyesinde zengin ile yoksulun çatışması vardır. Bu tarihsel bir çatışmadır ve Kürtlere ağalık üzerinden tezahür etmektedir. Kürtlerden oluşan bir gönüllü müfreze birliği kurulması istenir. Kendi zenginliklerine zeval gelmesin diye yoksulun kanı istenmektedir bu zengin sınıfın bürokratlarından. Üniformalılar gelir. Bu iş için ayrılan parayı da kendi aralarında pay etmişlerdir. Yoksulun cebine girecek paraya tahammülleri yoktur. Temur ağanın misafiridirler. Temur ağada payidardır. Onlardandır. Ama Kürt misafirperverliği ile ağırlanırlar. Ayakları yıkanır. Köylüden sakınılan yemekler yedirilir. Sıra müfrezeye alınacak gençlerin seçimine gelir. Birliğe alınacak Kürt gençlerini seçerken bir de Çoban Seydo meydan okur. ‘’Zenginlere dokunmuyorsunuz. Sadece fakir çocuklarını seçiyorsunuz’’ der. Bu da Seydo’nun karşı çıkışıdır. Zare ile Seydo’yu birleştirende aslında bu karşı çıkışlarıdır. Fakir köylü şeyhe rüşvet verir polis şefine vermesi için.

Ve koyun verir Temur’a. Çocuklarını göndermek istemezler. Göçebe hayat zordur. Çocukları giderse kim bakar koyunlara. Kim toplar yollara düşecekleri vakit o eşyaları ve kim kurar yeni yerlerinde kıl çadırları. İşin sonunda payidarlar fakirin parasını bölüşülür. Ve yola düşer ‘gönüllü’ müfreze birliği. Seydo bu savaş yolculuğundan kaçar. Kaçar ve bir kez daha meydan okur. Temur birkaç kazak askeri ile Seydo’nun peşine düşmek için rüşvet verir Şef’e ve istediğini alır. Seydo’yu evden çıkarken yakalarlar ve zindana atarlar. Zare’yi almak için Temur’un önünde bir engel yoktur artık. Şeyhi gönderir Zare’yi istemesi için. Gerici temsiliyet gene hizmetinde olduğu sınıfın çıkarının peşindedir. Zare’nin babası kızının ağa için uygun olmadığını söyler. Nasıl uygun olsun ki yoksuldurlar ne de olsa. Layık değildirler zenginliğe. Kendilerine bile kıymet vermemektedirler. Ağa neden kıymet versin ki. Şeyh Temur’a Zare’nin babasının cevabını iletir. Temur öfkelenir. Bu arada müfreze birliğinden ilk yaralı grup geri döner. Seydo ise zindandan kaçar ve bir mağarada saklanır. Temur adamlarından Zare’yi kaçırmalarını ister. Zare’yi kaçırırlar. Zare’nin kardeşi Hıdo ağadan kız kardeşini geri vermesini ister. Aksi takdirde kan döküleceğini söyler. Ağanın kaç koyun istiyorsun demesi üzerine Hıdo ‘’Koyunlarını istemiyoruz. Şerefimiz bizim için daha önemlidir’’ der ve o da meydan okur ağaya /ağalığa. Çeker silahını vuru ağayı. Ağanın adamları da Hıdo’yu vururlar. Ağanın yarası ciddi değildir. Şeyh düğün gününü belirler. Ağanın karısı Seydo’ya düğün gününü haber eder.

Düğün günü gelir. Koyunlar çevrilir, sofralar kurulur, şerbetler ikram edilir. Bütün bu işler için gene kadınlar iş başındadır. Misafirlerin arasında fukaranın parasını bölüşen bürokratlar, polis şefi, şeyh ve imamda vardır. Düğün devam eder. Temur içeri girer. İstediğini alma vakti gelmiştir. Zare dokundurtmaz kendine ve ağaya çok sert tepki gösterir. Ağaya ‘’Beni öldür. Bir kadın olarak sana bir erkeğe vurdum’’ der. Ağa istediğini alamayınca halkın gözünde ölümden daha beter bir cezaya başvurur. Namus cezası. İffetine düşkündür burada insanlar. Söz söyletmezler. Kan sebebidir. Bir kez dile düştü mü namus, yüzüne tükürürler ve kara çalarlar eşeğe ters bindirip köy meydanında gezdirirler. Rezil ederler. İşte Temur bütün bunların Zare’nin başına gelmesine sebep olur.

Zare namusludur. Zare şereflidir. Karşı çıktığı için, meydan okuduğu için. Seydo cesaretlidir. Seydo onurludur. Gelir ağayı öldürür. Zare’yi o zor durumdan kurtarır. Zare’nin ve Seydo’nun yaşadığı coğrafyada kendi hikâyelerine benzer bir durum yaşamaktadır. Kan emici, gerici, zengin sınıflar dünyayı paylaşmaya çalışmaktadır. Ama buna karşı, geleceği sahipsiz bırakmayanlar da yoksul sınıflar için mücadele etmektedir. Seydo’nun Zare’ye kavuşması ağanın ölümüne bağlıydı. O topraklarda yaşayan insanların kendi geleceklerine kavuşması ise tüm o eziyetlerin, yoksulluğun sebebi olan sınıfların kesinkes ortadan kalkmasına. Seydo, Zare’nin yüzüne çalınan karayı temizler. At sırtında güzel bir geleceğe kaçırır Zare’yi.  O topraklarda yaşayan insanların yüzündeki karayı temizleyende kendi bağırlarından çıkan, geleceğe kızıl rengi çalan Seydo’lardı.  Zare’nin ve Seydo’nun yaşadığı bölgenin adı artık Kızıl Kürdistan’dır.