Tarihten bir sayfa: Ağrı İsyanı

Araz Aza Öztürk

Blog: Kurdewarî

Baskılara, sömürüye, kötü yaşam koşullarına ve yok sayılmaya karşı bir başkaldırı. İnsanların düzene karşı isyanı. Yeni kurulmuş burjuva devletinin bölgeyi dizginlemek için halkı açlığa,yoksulluğa itmesi ve bu yeni devletin toplumsal, kültürel, ekonomik alanlarda yapılan yeniliklerin sadece demiryolu bulunan bölgelerde tanıtılması ve Türkiye Kürdistanında yapılan bu yeniliklerin yansımalarının görülmemesi, Kürt toplumuna baskı politikalarının başlanması 1920'li yıllarda isyanların patlamasına sebep olmuştur.  

Hükümet tarafından Şeyh Sait ayaklanmasından sonra ayaklanan halkın silahsızlandırılması, feodal beylerin tek tek satın alınması kendilerine karşı oluşacak yargı önlemlerinin alınmasıyla Kürtlerin var olan sorunları olduğu gibi kalmış ve katmerlenmiştir. Haksızlıklar, ulusal baskılarla Kürtler asimile edilmeye çalışılmıştır. Başta şeyhler, ağalar, reisler olmak üzere feodallerine sıkı sıkıya bağlı olan köylünün yoksullaşması, ağır cezalandırma seferleri, Kürt emekçilerinin ağır olan yaşam koşullarının daha da artarak devam etmesi, hükümetin keyfi uygulamaları Kürt sorununu çözmeye yetmedi.

Sözde demokrasinin bu sorunları çözmek adına adım atmaması ve isyanların patlak vermesi yeni hükümetin kendini ayakta tutabilmesi için bu baskılar meşruiyet kazanmıştır. Bu baskı ve politakaların artarak devam etmesiyle 1926 yılında buna karşı bir isyan başlatılmış aynı yılın sonbaharında 10 bin dolayında hükümet güçleri Ağrı, Iğdır ve Beyazıt bölgelerine saldırıya geçmişti. Bu saldırılarda hükümet güçleri çok büyük kayıplar vermiştir. İsyanın bölgeye yayılmasıyla hükümet güçleri takviye birliklerle isyanı bastırmaya çalışmıştır.

Hükümet güçleri tarafından kovalanan Kürtler Kürdistan'ın kuzey doğusundaki dağlık bölgelere kaçmıştır. Büyük ve küçük Ağrı dağına kaçan isyancılar iki dağ arasında bulunan Belen bölgesini merkez olarak belirlemişlerdir. Xoybun(Hoybun) örgütü öncülüğünde ikinci Ağrı Dağı isyanı örgütlenmeye başlanmıştır. Xoybun öncülüğünde Kürt cemiyetleri, aşiret reisleri ve Kürt yurtseverlerin bulunduğu bir bir komite 45 gün süren bir kongre düzenlemiştir. Uzun süren toplantıların ardından bir program hazırlanmıştır. Programda;

-Kürdistan topraklarında tek bir baskı unsuru kalmayana dek mücadele edilmesi
-Kürt müfrezelerinin merkezi dağlık bir bölgede olmak üzere tek bir komutanlık altında birleştirilmesi ve askerlerin modern silahlarla donatılıp eğitilmesi
-Komşu ülkelerle iyi ilişkiler içine girilmesi

gibi kararlar alınmıştır. Ordunun komutanlığına İhsan Nuri Paşa getirilmiştir. Becerikli bir askeri örgütçü olan İhsan Nuri, İbrahime Heske Teli adıyla bilinen Celali aşiretlerinin reisi emrindeki kuvvetleri yeniden düzenlemeyi ve Kürt ayaklanmasının temellerini atmayı başlamıştır.

İbrahime Heske Teli başkanlığında sivil yönetim organları oluşturuldu ve Kürtçe olarak Agri gazetesini çıkardı ve bölgede yayımlanmaya başladı. Ayaklanma bölgesinin büyümesi ve genişlemesi Türk hükümetini yeni yollar aramaya itti. İhsan Nuriy'le barış görüşmeleri önerisinde bulunan hükümet 1928 yılında TBMM 'de bir uzlaşma komisyonu oluşturdu. Hükümet komisyonu İhsan Nuri öncülüğündeki Kürt heyetiyle görüşmeler yaptı. Uzlaşma komisyonu genel af vaadi, İhsan Nuriye de devlet yönetiminde yüksek bir mevki vereceklerini ancak Kürtlerin Türk askerlerine teslim olmasını istemiştir. Ancak bu görüşmelerden bir sonuç çıkmamış ve komisyon geri çevrilmiştir.

Ayaklanma iç ve dış basında geniş yankı bulmuş özellikle Türk basınında ayaklanmanın emperyal güçlerin Türkiye aleyhinde faaliyeti olarak gösterilmiştir. Buna karşı Xoybun bir açıklama yaparak bunun Kürtlerin başkaldırısı olduğunu herhangi bir dış gücün etkisi olmadığı belirtilmiştir.

Ağrı Kürt yönetimi Türkiye, Irak ve Suriye kürtleri arasında bir çağrı yayınlayarak tüm Kürtleri mücadeleye çağırmıştır. Çağrının bir kopyası da Milletler Cemiyetine yollanmıştır. 1930’ların başında memleketin kuzey doğusundaki vilayetlerin çoğunluğunu idaresi altına alan kürtlere karşı hükümet bölgeye önemli miktarda askeri, teknik ve maddi güçlerini seferber etmiştir. Kire'de ayaklanmacılara karşı donatılan hükümet ordusu direnişçiler tarafından bozguna uğratılmıştır.

Hükümet ayrıca bölgedeki diğer aşiretleri ayaklanmaya karşı kullanmak istemiş ancak karşılık bulamamıştır. Bu başarısızlıkların ardından ağrı dağı bölgesindeki baskıyı arttıran hükümet ordusu kuvvetlerinin baskısıyla Kürtler bölgeyi terketmek zorunda kalmıştır. Aynı dönemde Türk basını İran'ı isyancılara müsamaha göstermekle suçlamış bu tür spekülasyonlarla hem ülke içinde hem dışında buna karşı tepki çekmeye çalışmış ama İran yönetimi daha öncesinde Mayıs 1930'da hükümet güçlerinin topraklarına girmesine izin vermiştir.

Türk birlikleri sınırdan ilerleyerek Kürtlerin iletişim yollarını kesmiş, uçaklar ve teknik araçlarla saldırılara başlamıştır. 5 Eylül den 15 Eylüle kadar süren çarpışmalarda Kürtler sadırıları büyük oranda püskürtmeyi başarmış ancak daha dayanamayan Kürtler Kire bölgesine çekilip Ağrı dağının sarp ve zor ulaşılabilen yamaçlarında sığınmışlardır.1931’e kadar süren bu direniş boyunca hükümet tarafından 606 yerleşim yeri, 1200 den fazla ev, Kürt askerleri ve aileleriyle birlikte yaklaşık 15 bin insan öldürülmüştür ve yok edilmiştir.

Ağrı isyanı kürtlerin siyasi olgunluk düzeyini ortaya çıkarmış çok fazla geniş çaplı olmamasına rağmen örgütlü ve sistematik bir şekilde hareket edilmesi ayaklanmanın direncini arttırmıştır. Bu bağlamda Xoybun Kürt tarihindeki ilk örgütlü yani bir örgüt tarafından yapılan isyanlardan birine öncülük etmiş bu özelliği nedeniyle Ağrı İsyanı diğer Kürt ayaklanmalarından daha farklı bir karaktere sahip olmuştur.


Katkı ve Önerileleriniz İçin: [email protected]