Bedelli askerliğin Sümerbank'la ne ilgisi var?

Metin Tülü

Blog: Kent Kültür Sanat

İzmir’de Gezi direnişinden sonra eylem ve basın açıklamaları Kıbrıs Şehitleri Caddesine kaymadan önce, düzenlenen eylemlerin ortak adresi Konak meydanı Eski Sümerbank önü olurdu. Yakın zamana kadar bütün eylem çağrıları Konak meydanında Eski Sümerbank’ın önünde yapılır, basın açıklamaları, sloganlar burada atılırdı.

Bugün İzmir’de yaşayan pek çok kişi belki de Eski Sümerbank önünün eski olmadan önceki zamanını, yani Sümerbank’ın giyim mağazasının açık olduğu zamanı hatırlamaz. Mağazanın Sümerbank özelleştirildikten sonra kapatılmasının üzerinden yaklaşık 20 yıl geçmiştir ancak İzmirliler için orası hala Eski Sümerbank önüdür. Kendiliğinden bir refleksle özelleştirildikten sonra parça parça dağılan Sümerbank’ı belleğinden silmeyi reddetmiştir İzmirliler.

Çizgili pijamalarıyla kültür hayatımıza kendi çapında damgasını vurmuş olan Sümerbank  bir işçi ailesi olan bizim için de önemli bir yerdi. Giyim ihtiyaçlarımızı ekseriyetle oradan karşılardık. Mağazada görece ucuz ve eli ayağı düzgün giysiler satılırdı. Markaların bugünkü kadar ayrıştırıcı olmadığı o günlerde sınıflar arası eşitsizliğin (en azından dış  görünüşlerimizde) artmamasını sağlardı Sümerbank mağazaları.

Özelleştirmesi sırasında yürüyen tartışmaları pek hatırlamıyorum. Hatırladığım Özal’ın başbakan olmasından sonra Sümerbank’ı sürekli zarar eden bir kurum olarak anlatıldığı. 1995’te Hayyam Garipoğlu’na satıldığında bedeli o dönem için yeterli bulunmuş muydu yoksa bedelinin altında mı satılmıştı bilmiyorum açıkcası. O günlerde “paranın ne önemi var, mühim olan insanlık” dönemi sona ereli biraz olmuştu ama Türkiye kapitalizmi henüz “paranın satın alamayacağı şeyler vardır geri kalan herşey için Mastercard” ı keşfetmemişti. Dediğim gibi Sümerbank’ın bedeli yeterli görülmüş müydü bilmiyorum ama gerçekte Sümerbank, çizgili pijamalarıyla birlikte bir dönemin ruhuydu bizim için ve paha biçilmezdi.

Bedel meselesi ve rejimin niteliği

Bedel meselesi önemli tabi. Şimdi bedelli askerlik de çıktı ve bedelli askerlik üzerine hararetli bir tartışma dönüyor. Bedelli askerliğe karşı olanlarla bedelli askerlik yapacak olanlar birbirlerine girdiler. Bedelli askerlik yapacak olanlar, bir senelerini devletten 18 bin TL’ye satın alacak olmanın mutluluğunu yaşıyorlar. Malumunuz, bir önceki bedelli 30 bin TL civarındaydı. Belli ki şimdi ucuza kapattıklarını düşünüyorlar ve bunun sevinci bu. Öte yandan bedelliye karşı olanlar, her ne kadar vatan - millet deseler de, asıl olarak 18 bin TL verebilecek durumda olamamanın ya da haybeden askerlik yapmış olmanın öfkesini taşıyorlar.  Devletin daha zengin olanla fakir olan arasında bir ayrım yapması haklı olarak eşitlik ve adalet duyguları incitiyor.

Tuhaf bir tartışma bu. Tuhaf, çünkü bu iki kesim birbirine karşı konuştukça asıl tartışılması gereken şey hiç tartışılmıyor: Sümerbank ve bedelli askerlik arasındaki ilişki. Bir başka deyişle, yurttaşların refahı ve mutluluğu için var olan bir organizasyon olarak devletin niteliği ve görevleri.

Tartışmanın merkezinde durması gereken devlet aradan çekilince ne bedelli askerlik yapacak olanlar bir senelerini 18 bin TL karşılığında devletten satın almanın garebetliğini fark edebiliyor ne de bedelliye karşı olanlar, yurttaşların devlet karşısında eşitliği ilkesinin aslında uzun zaman önce tedavülden kalmış olduğunu.

Bir tarihlendirme hassasiyeti gösterecek olursak, 80’li yılların sonunda başlayan özelleştirmeler ve sosyal devletin tasfiyesiyle birlikte, tıpkı Sümerbank’a olduğu gibi parça parça buharlaştı bu kavramlar. Eğitimin giderek özelleştirilmesini düşünmek bile yeterli bunu görmek için. Eğitim piyasalaştıkça, fırsat eşitliği de piyasaya düştü ve parayla satın alabilme fırsatında eşitlik haline geldi. Sümerbank’ın daha açık olduğu yıllarda işçi babam benimle birlikte üç çocuğunu üniversitede okuturken, bugün devlet okullarında okuyan aynı aileden üç kardeşi bekleyen en parlak gelecek ara eleman olarak köleliğe yakın koşullarda hayatlarını sürdürmek.

Biz en başta Sümerbank’ın satılmasına izin vermeyecektik

Oysa ki 2005 yılında dönemin Ekonomi ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan çok da açık konuşmuş, bunun bedel meselesi değil prensip meselesi olduğunu söylemişti.

Yakında Sümerbank tarihten siliniyor artık, bitirdik. Elinde bir şey kalmadığı gibi ismini de kaldırıyoruz. İsim hakkını satarız o başka. Sümerbank, Karadeniz Bakır, Seka gibi işletmeler bir ad altında bitirilecek. Kar edeni de satacağız, zarar edeni de satacağız. Neden? Devlet sanayici olmaz... Bu bir prensip meselesidir, ilke meselesidir, politika meselesidir. Bizim hükümetimizin politikası bu. Sevenlere de söylüyorum, sevmeyenlere de söylüyorum. Herkes hesabını buna göre yapsın.

İşte bu prensipler gereği yapılan özelleştirmelerin son halkası olarak da bugün alicenap devletimiz aslında kendisine ait olmayan bir şeyi özelleştiriyor. Yurttaşların bir senelerini 18 bin TL'ye onlara geri satıyor. Hatta bunu öyle ustalıkla yapıyor ki, aynı zamanda fiyat kırmış görüntüsü bile verebiliyor. Gerçekte kendisine ait değil, çünkü yurttaşlar ile devletin arasına yabancılaşmanın girmediği bir rejimde (ki biz buna halk arasında sosyalizm diyoruz) yurttaşların ülke savunmasına katkı koyması gayet doğal bir durumdur ve bireyle devlet arasında bir gönüllü sözleşmedir. Ve eğer bir ülkede zorunlu askerlik diye bir tartışma varsa tartışması gereken askerlik değil rejimin kendisidir.  

Demem o ki, #BedelliAskerliğeYorumum başlığı altında söylenebilecek bir şey varsa o da meşhur fıkrada olduğu gibi: “Biz en başta Sümerbank’ın satılmasına izin vermeyecektik”

Meselenin vatani görev kısmında ise bugün için tek bir gerçeklik var. Yatağan Termik Santralinin özelleştirilmesine karşı direnen Yatağan işçileri. Nasıl ki Sümerbank yalnızca bir işletme olmasının ötesinde anlamlar taşıyorduysa bugün de Yatağan direnişi Türkiye'de yurttaşlık hakları açısından aynı önemi taşıyor. Bedelli askerliğe karşı vatan görevini öne sürenlerin bu taraf bakmasında sonsuz fayda var. 

Bu arada bir de son not olsun: Sümerbank’ı tarihten siliyoruz diyen Unakıtan’ı pek az kimse anıyor artık, üç beş yıla kadar hatırlayanı bile kalmaz. Ama yazının başında da dediğim gibi tarihten sildiğini söylediği Sümerbank mağazasının olduğu yer İzmirli için hala Eski Sümerbank’ın önü. Çünkü paranın satın alamayacağı şeyler vardır ve geri kalan her şey değil ama temel yurttaşlık hakları ve ihtiyaçlarınız için devrim tuşuna basabilirsiniz.