Bir sözcük emekçisi: Tuğrul Keskin

Mehmet Barış

Blog: Kent Kültür Sanat

Tuğrul Keskin usta bir sözcük emekçisi. Sözcükleri kendi anlamlarının da ötesinde çağrıştırdıklarıyla alıp işliyor ve onları kardeş sözcüklerle buluşturuyor. Hangi sözcüğü hangi sözcükle yan yana getirdiğinde kıvılcım çıkartacağını çok iyi biliyor. Bazen arkaik sözcükleri bulup çıkarıyor, onların yüklü çağrışımlarından egzotik tınılar sunuyor. On beşinci kitabının adını koyarken de yalnız başına kıvılcım çıkartabilecek güçte bir sözcüğü seçmiş; Kavil.

Haksızlığa uğramış ve unutulmuş bir sözcük “Kavil”. Söz verme, sözleşme, anlaşma anlamında kullanırdık biz o sözcüğü. Kutsanmış bir değeri vardı; öyle kolay kolay cayamayacağımız bir anlaşmaydı o. “Kan kardeşi” gibi, “onur” gibi, “namus gibi...

Tuğrul Keskin’i yalnızca bir sözcük işçisi olarak değerlendirmek ona haksızlık olur; bir sevgi ustasıdır o, bir aydın, kocaman bir yürek.

“Kavil” üç bölüm ve kırk altı şiirden oluşuyor. Daimi’den alınan iki dizeyle açıyoruz kitabın duvağını:

“Kainatta bir zerreyim ben kendimi bilmez miyim

Zerre içinde zerreyim ben kendimi bilmez miyim” (s.7)

“Yeni Umutlar” kitabın ilk şiiri. Sanki “Geleceğimizi, ancak sevgiyle örebiliriz; vicdan, aşk ve umutla kurabiliriz” der gibi:

“kederle anımsayacağız kimi yılları

kimi yıllar damağımızda hep akide tadı

kapanmış kitapların kapağını açacağız usulca

tozunu alacağız derinlerde unutulmuş şiirlerin

 

yeni harf, yeni okunuş, yeni sözcükler…”  (s. 9)

Birinci bölüm, “Aşk’la Sen” üst başlığıyla verilmiş. Bu bölümde Tuğrul Keskin’in sesini duymakta zorlandığım on beş şiir yer alıyor. “Öznel Bir Sevinç” bu bölümün en etkileyici şiiri. Evet, bu Tuğrul Keskin’in sesi:

“yolu çamur tarlamızın, fakat

zeytinler silkelenmeli yine de

yaşıyoruz bak birlikteyiz hatice

avlu ıslak ve sonbahar kapıda” (s. 30)

İkinci bölümün adı “Kavil”. Turgut Uyar’dan iki dizeyle açılıyor bu bölüm ve yirmi bir şiir içeriyor. Hepsi güzel, hepsi Tuğrul’ca.

Kitaba adını veren şiir Kavil’den son iki dize:

“annen var o şiirlerin içinde ne de olsa, ışıklı günlerini çoğaltan

unutma kavlimizi bir de, ay ışığının altında! ay ışığının altında!  (s.42)

"Eskimeyen Tayfun"dan da tadımlık iki dize:

“adı fırtına, adı kasırga, adı tayfun, düştü

ve merceği paramparça, eski bir kameranın” (s. 43)

Kitabın en sarsıcı şiiri olan, “Sivas’a Nefes”ten şu beş dizeyi vermezsem haksızlık olur:

“madımak’tan aşağıya can benim

tut elimden o yangına gidelim

yolcuydun san, o ateşe her zaman

dur deme hiç durmak olmaz gidelim

 

yanık gidelim can, gidip yanalım.” (s.61)

Kitabın üçüncü bölümü, “Nehir Akıp Giderken”, İlhan Berk’ten iki dizeyle açılıyor ve on şiirden oluşuyor. “Asya; Vatanım”, Tuğrul Keskin’in şiir işçiliğini, sesini, özenini, coşkusunu ve ustalığını ele veren önemli bir şiir:

“çorak toprağı andıran ömrümün

sakalar, kırlangıçlar, son demine

uçup kondu daha envai çeşit kuşlar

erciyes’ten kar, süphan’dan rüzgar

bizim oralardan ılık bir sonbahar

sökün etmiş geliyor bu yana doğru

ağla’dan ışık, kafkaslar’dan bulut

derin en derinden bir karaşın çocuk

kopmuş yardan seviden, ah geliyor

şer sinmiş karanlık sönmüş ekim’de

 

de ki; o ışıktan o seviden o yardan

izmir’e yol düşüren güle; merhaba!  (s. 86)

O güzel etkinliğimizde İzmir’den İstanbul’a gelerek “Hiç Boyun Eğer mi İnsan” adlı şiirini okuyan o kırmızı atkılı delikanlıyı sevdik; Babek’in destanı söyleyen şairi sevdik, Kurtuluş Savaşı’nda “Biz İngiliz emperyalizminin suçuna ortak olmayacağız” diyen Yunan komünistlerinin yüreğini seslendiren vicdanı sevdik. Şimdi de bize kavlimizi anımsatan o aydını sevdik.

Kavlin, künyemize kazılıdır Şair. Kavlimiz bir başka âlem için…

Kavil  – Tuğrul Keskin, Everest Yayınları, Birinci Baskı, Kasım, 2018