Bir cumhuriyet hayali: Türkiye'nin kalbi Ankara

Efe Gönenç

Blog: Kent Kültür Sanat

“Rüya Alemi ve Felaket” kitabında Susan Buck Morss, sinema ve radyo rastlantısal kalabalığı kendi yazgısını gerçekleştirme potansiyeline sahip amaçlı bir kalabalığa çevirebilir der. Kamera bu açıdan halk yığınlarını çerçeveleyerek ve kurgulayarak kitlesel bir topluluk yaratabilir, hayal edilmiş bir ulusu ete kemiğe büründürebilir.

Mustafa Kemal’in Lenin’e emperyalizme karşı ortak mücadele amacıyla 26 Nisan 1920’de yazdığı mektuptan İkinci Dünya Savaşı’na kadar geçen sürede, SSCB ile Türkiye Cumhuriyeti arasında, emperyalizme karşı mücadele ekseninde siyasi, askeri ve kültürel bir çok alanda işbirliğine gidilmesi, iki ülkenin de ortak bir rüyasıyla açıklanabilir ancak. Eski ve köhnenin üzerine yeni bir toplum inşasına yönelik, bir tarafta sosyalist karakterde, diğerinde burjuva merkezli ancak çağdaş ve antiemperyalist unsurlar içeren iki devrimin ortak rüyaları, sinemada güçlü şekilde kendini ifade şansı bulabilir, bu devrimler beyazperdede kendini yeniden üretebilirdi. Türkiye’deki emperyalizm karşıtı savaşla beraber kurulan yeni cumhuriyeti, bu cumhuriyetin 10. yılı kutlamalarını bu 10 yıldaki ilerlemesini konu edinen bir filmin, Rusya’daki Ekim Devrimi ile gerçekleşen sosyalist bir toplumun sinemacıları tarafından gerçekleştirilmesinin istenmesi ve bu on yılın bu yolla belgelenmesi ardındaki sebep bu ortak ruh olsa gerek.

Bu amaçla hazırlanan “Türkiye’nin Kalbi Ankara”, yönetmen Sergey Yutkeviç’in ekibiyle beraber Ankara’da, İstanbul’da ve İzmir’de çektiği ve daha sonra kurgu, seslendirme vb. post produksiyon aşamalarını SSCB’de gerçekleştirdiği belgesel niteliğinde bir film.

Kurguda ve plan tercihlerinde dönemin ruhunu belli bir amaçla ortaya koymak gayesini gizlemeyen, bunu yaparken saptırma veya hileye başvurmadan, sözünü direkt söyleyen bir dili var filmin. Filmdeki yoksul insanlar yoksulluğu, kutlamalardaki coşku yeni cumhuriyetin kuruluş coşkusunu, eşek-tren karşıtlığı ilerlemeyi, modern binalar moderniteyi, Gençlik Parkı’nın havuzunda oynayan çocuklar ve onların anneleri ise modern kent hayatını temsil ediyor, aslında her şey olduğu gibi. Filmde Ankara şehri ortak bir ütopya, cumhuriyet ütopyası için tek bir beden gibidir. Modernleşme hamlesi, dar sokaklarla geniş caddelerin, yerel yapılaşmayla çağdaş mimarinin zıtlığında daha çok göze çarpar. Kentsel mekan, ilerleme, aydınlanma ve laikliği kendine amaç edinmiş cumhuriyet rejiminin kendini ifadesi için en uygun alandır. Bu alanın yarattığı sahnede kimi yurttaş zeybek oynarken kimisi çocuklarıyla gezebilmekte, ancak hepsi modern kentin “görme ve görülme” üzerinden kurguladığı kamusal mekanı özgürce kullanabilmektedir. Filmde gözümüze çarpan bir nokta da Augustus Tapınağı kalıntılarının görüntüleridir. Ankara’nın merkezinde yer alan bu antik kalıntılar, uzun sekanslarla seyirciye yansıtılır, genç başkent Ankara’nın geçmişle bağları bu yolla güçlendirilmeye çalışılırken, yeni cumhuriyetin de bu bağlarla ilişkisi vurgulanır. Verilen mesajdan anlamamız istenen şudur ki, yeni cumhuriyet bu antik mirasa gösterdiği saygı ve geçmişten aldığı güçle geleceğe bakmaktadır.

Döneminin anlayışı ve olanaklarıya sınırlı, belgelemekle amaçlı görsel niteliğine ve tek boyutlu anlatımına rağmen, bütün bunları izlemek bugünün Türkiyesi’nde özellikle medyada ve ekranda binbir türlü hilekarlığı, ikiyüzlülüğü kanıksamış bizler için bir ruh arınması sağlıyor. Bu filmi izlerken insanın yaşadığı yoğun duygular, o zamanlara öykünmekten, bundan nostaljik bir his çıkarmaktan, ikinci cumhuriyetin dayatıldığı bugünlerde, “ah nerede o birinci cumhuriyet” diye yakınmaktan kaynaklanmıyor. Bireysel ütopyaların yüceltildiği, herkesin kendi gerçekliğini yaratmasının teşvik edildiği günümüz dünyasında Türkiye’nin Kalbi Ankara belgeseli bir ulusun imgesi olabilecek, “biz”in mümkün olduğunu söyleyen güçlü bir belgesel. Bir “biz” hayalini gerçekliyor, bu hayali ete kemiğe büründürürken de geleceğe dair kitlesel bir ütopyayı muştuluyor.   

Türkiye’nin Kalbi Ankara belgeseli, Mustafa Kemal’in nutkunun da yegane görsel kaynağını oluşturuyor. O tarihlerde çekilmiş denizden İstanbul ve havadan Ankara manzaraları, kentle ilgili çalışan herkes için önemli bir kaynak ve  görsel keyif sunuyor.

***

Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilmeye başlanan Kent Söyleşileri kapsamında her ay bir kent filmi gösterilecek. Bu ayki ilk gösterim ise Türkiye’nin Kalbi Ankara filmine ayrıldı. Zamanın ruhunu bütün çıplaklığıyla ortaya koyan bu eseri türkçe altyazılı olarak 12 Nisan Pazar saat 15’te İstanbul NHKM’de izleyebilirsiniz.

Film gösterimiyle ilgili videoya erişmek için: https://www.youtube.com/watch?v=A0mqeadPwFE&feature=youtu.be