Yeşili gökte değil yerde aramayı öğrenmek

Ece Demir

Blog: Kent Kültür Sanat

AKP döneminin ekonomik sistemine sırtını yasladığı inşaat sektörü, ülke tarihinde şimdiye kadar görülmeyen bir hızla ve hiç olmadığı kadar yoğun bir şekilde ekolojik tahribata sebep olarak büyüyor.

Bu betonlaşma süreci, hükümetin kendini pazarlamakla övündüğü hız ve en büyüklük vurguları ile, o hıza yetişemeyen bedenleri ve ruhları tahrip ederek, güvencesiz, güvenliksiz çalışan işçilerin sonunu normalleştirerek  kendini var ediyor.

O projelerin üretim sisteminde yer alan ne plaza emekçisi kalıyor insanca çalışan, ne de inşaat emekçisi. İnşaatlar işçilerin kanıyla yükseliyor.

Bizlere ise kapitalist sistemin arkasını kollayan reklam saçmaları isabet ediyor. İskelede beklerken, vapurda, otobüste seyahat ederken kentte bakabileceğimiz her noktayı istila eden billboardlarla kaçınılmaz bir şekilde maruz kaldığımız reklamlar, bu projeleri tanıtırken sözde yeşil, doğa dostu gibi kavramları şişirerek bir dizi yalan rüzgârı estiriyor.

Bu noktada kavramamız gereken bir şey var: çevresel sorumluluğa sahipmiş imajı çizip toplumun algısını yönetmeye çalışan bu gibi saçma projeler bir yana, çevresel duyarlılığa gerçekten sahip tekil ölçekli projelerin İstanbul gibi bir megakentte üst ölçekli planlarla bütüncül olarak ele alınmadığı taktirde iyi niyetli naif girişimlerden öteye gidemeyeceği. Neoliberal hegemonyadan kurtulamayan projeler ne kadar büyük ölçekli ne kadar yeşil çatılı olursa olsun kentlerimizi kurtarmaz. Biz başka kenti düşlerken, çölde yaşayıp vaha aramayı değil, vahayı gündelikleştiren bir kenti düşlüyoruz.

KAMUSAL YEŞİL ALANI DÜŞLERKEN KENDİNİ YEŞİL ÇATIDA BULMAK
Tam da bu noktada güncel bir etkinliğe bakarak bir okuma yapmak mümkün. Yeşil bina ve çatıların önemine dikkat çekmek amacıyla tüm dünyada düzenlenen Uluslararası Yeşil Çatı Kongresi'nin dördüncüsü bu yıl 20-21 Nisan'da İstanbul’da gerçekleştiriliyor. Bir yanda nefes almamızı zorlaştıran yoğunlukta, son yeşil kaleleri bir bir yok edilen bir kent portresine sahip İstanbul; diğer yanda aynı kentte düzenlenen, yeşil çatılar sayesinde bahçelerin binaların çatısına taşındığı ve bu sayede yeşili görebileceğimiz bir perspektif sunan, hayallerimizi zorlamayı teşvik eden konunun uzmanlarının bir araya geldiği bir konferans.

Avrupa’da bu uygulamalar 70’li yıllardan bu yana yapılıyor. Yeşil çatı sistemleri, çatı malzemesinin özellikle de betonun oluşturduğu ısı adası etkisini azaltıyor, yağmur suyu depolamasına olanak sağlayarak geri dönüşüme katkı sağlıyor, bahçemizdeki yeşilden sıkılıp yeni mekân arayışlarına(!) girersek de alternatif bir soluklanma mekânı sunuyor. Bahçemizdeki yeşilden sıkılma vurgusu, henüz bahçemizde hatta bahçemizi geçelim yakın çevremizde kısıtlı olan kamusal yeşil alanlara ulaşmanın zorluğu da düşünülecek olursa, tam olarak bir ironiye işaret ediyor.

Konferansı düzenleyen Uluslararası Yeşil Çatılar Derneği (IGRA) konuşmacıları Almanya’dan geliyor. Konferans çağrısında bu yüzden model alınan kentler Avrupa’dan. O zaman İstanbul’a yeşil çatı biçmeden bir kıyaslamaya gitmekte fayda var. Kentlerdeki karbondioksit salınımı, enerji, yapılaşma, ulaşım, su kullanımı, atık ve arazi kullanımı, hava kalitesi ve çevresel yönetim konularının değerlendirildiği Uluslararası Yeşil Kent Endeksi’ne göre, endekste değerlendirilen Almanya kentlerinin ikisi dışında, Berlin, Bremen, Frankfurt, Hamburg, Hannover, Leipzig, Mannheim, Munich, Nuremberg ve Stuttgart kentleri ortalamanın üstünde kriterlerle, Avrupa’da değerlendirilen kentler arasında birinci en iyi kategoride yer alıyorlar [1]. Aynı endekste İstanbul ise ortalamanın altında kriterlerle toplam dört kategori içinde üçüncü kategoride yer alıyor.

Avrupa’daki başlıca kentlerde kişi başına düşen aktif yeşil alan sıralamasında ise İstanbul 1 m² ile en son sırada [2].  Bu oran bazı Avrupa kentleri ile kıyaslandığında ise çok düşük. Örneğin; 2008 yılı verilerine göre Roma’da kişi başına düşen yeşil alan 131,7 m², Milano’da 16,2 m² [3], Berlin’de ise kişi başına düşen yeşil alan 2014 yılı verilerine göre 39 m², Londra’da ise 36 m² [2].  Kısacası, Avrupa kentlerine bakacak olursak yeşil çatı uygulamaları, halkın erişimine açık yeşil alanların oranının yüksekliği sayesinde daha iyi bir yapılı çevre arayışı için bir olanak sunuyor. İstanbul gibi bir megakentte yaşayanların hafta sonu soluklanmak için sıklıkla kuzey ormanlarına yol aldığını ve kuzey ormanlarının İstanbul’un aktif yeşil alanı kapsamında olmadığını da göz önünde bulundurursak İstanbul için durum epey kritik. Kaldı ki, kuzey ormanlarının 3.Köprü, 3. Havalimanı projeleriyle talanını da durumun vahameti için bir kenara not düşelim.

Gerçekleşecek olan Kongre, Avrupa’nın 72 bin metrekarelik yeşil alanı ile en büyük (birileri yine en büyük mü dedi?) yeşil çatısına sahip olduğu belirtilen Zorlu Center teknik gezisi ile başlıyor. Bu alan alışveriş merkezleri ile donatılmış durumda, birileri yeşili pazarlarken neoliberal ekonominin lokomotifi tüketim kültürünü güzelce paketlemiş yine. Bu durumda sistemin allayıp pulladığı her şeyi sorgusuzca kabul edersek, kuş cıvıltıları eşliğindeki kamusal yeşil alanı düşlerken, kendimizi yeşil çatıdaki yeşille yetinirken bulabiliriz.

VAHAYI GÜNDELİKLEŞTİRİRKEN...
Aşağıdaki cümle bahsi geçen kongrenin çağrılarından biri:

‘’Uçsuz bucaksız, bakmaya doyamadığınız yeşil bir manzara hayal edin… Eğer büyük bir şehirde yaşıyorsanız muhtemelen bu sadece bir hayal olarak kalacak. Şehirlerin gri manzarasında, beton yapıların içinde sıkışıp kalmış günümüz insanı, yeşili yerde aramaktan vazgeçip, gökyüzünde bulmayı tercih ediyor.’’ [4]

Tam olarak bu söylem, kamusal yeşil alanlarımıza sahip çıkarken ne yapmamız gerektiğine tersi bir açıdan işaret ediyor. Gözlerimizi kapayıp güne yeşili ve canlılığı ile uyandığımız bir kare düşleyeceğiz her bir gün, sadece manzara olarak kalmayan, içinde yaşadığımız hayatımızın içinde ve gerçek. Kongre çağrısının ‘’hayal olarak kalacak’’ telkinine inat bu düşe daha da sahip çıkacağız. Düşlerimizdeki vahayı gündelikleştirirken, yeşili hiç bir zaman yerde aramaktan vazgeçenlerden olmayacağız.


[1] Unit, E. I. European Green City Index - Assessing the environmental impact of Europe’s major cities. Germany: Siemens.

[2] LSECities. (20. November 2014). Erişim 10 Nisan 2015, Key statistics on Delhi from Urban Age research sitesi üzerinden: http://lsecities.net/archives/key-statistics-on-delhi-from-urban-age-res...

[3] Fratini, R., & Marone, E. (2011). Green-space in Urban Areas: Evaluation of Ficiency of Public Spending for Management of Green Urban Areas. International Journal of E-Business Development, 1 (1), pp. 9-14.

[4]https://www.facebook.com/igrc2015/photos/a.1391429527824710.1073741828.1...

@konrad langer - instagram.com/konaction

***

Katkı ve öneriler için: [email protected]

Blogumuzu sosyal medyadan da takip edebilirsiniz:

facebook: https://www.facebook.com/baska.1.kent

twitter: @BaskaKent