Çocuklar hayata engel değil: Çocuklu kamp deneyimi

Psikiyatrist Cem Taylan Erden

Blog: Dünyayı Verelim Çocuklara

Geçtiğimiz haftasonu acaba gerçekten yapabilir miyiz sorusuna yanıt aradığımız bir gece geçirdik. İki çocukla birlikte tamamı genç ve bekar insanlardan oluşan bir toplulukla Van Gölü kıyısında kamp yaptık. Sadece bir sırt çantasıyla kampa katılan arkadaşlar bizi ellerimizde bavullar ve çocuklar ile görünce oldukça şaşırdılar ama azmimizi tebrik etmekten de geri durmadılar. Sağolsunlar.

Hepyapmakistenilenamaaslayapılmayan listemiz çocuklarla birlikte oldukça kabarıyor. Hele bir sütten kesilsin, hele bir yürüsün, hele bir büyüsün okula başlasın filan dedikçe listedeki maddeler alıp başlarını gidiyorlar. Bu durumu tamamen tersine çevirmek, o çocuklarıyla birlikte tekneyle, bisikletle dünyayı dolaşan insanlar gibi olmak hepimiz için çok kolay değil. Hem öyle olsa o blogları okuyup iç çekecek insan kalmazdı. Ama kendimizi çocuklu rutinimizi delecek, konfor alanımızın birkaç adım da olsa ötesine taşıyacak maceralardan da alıkoymak zorunda değiliz. Biz de böyle düşünerek attık kendimizi tur otobüsünün içine.

Tabi o kadar kolay olmadı bu kararı vermek. Acaba üşütür müyüz, börtü böcek yer mi, hastalanırsa en yakın sağlık kuruluşu nerededir, birlikte yürüyüş yapabilir miyiz, ufacık çadıra nasıl sığarız soruları kafamızda bir hafta boyunca dönüp vazgeçsek mi diye düşünmedik değil. Daha önce çocuklarıyla kamp yapan insanların yazdıklarını okuyup, gerekli hazırlıkları yapıp (güneş kremi, yedek kıyafetler ve ayakkabı, kışlık montlar, bebek için taşıyıcı, el feneri, çeşitli oyuncaklar, termoslarda çorbalar, ilaç, bolca torba, yastık vs.) beklentilerimizi de oldukça değiştirerek yola koyulduk. Beklentilerimizi değiştirdik çünkü bu diğer arkadaşlar gibi doğa içinde huzurla dinleneceğimiz, güneşin doğuşunu kamp ateşi etrafında türküler ile karşılayacağımız, ayaklarımızı uzatıp kahvemizi yudumlarken kitabımızı okuyacağımız bir kamp olmayacaktı bizim için. Nitekim öyle de olmadı.

Ama burada bizi yapmak istediklerimizden alıkoyan kritik nokta bu beklenti meselesi sanırım. Çocuksuz zamanlarımızdaki gibi bir tatil, bir gezi, bir sinema , tiyatroya gitme özlemimiz bizi çocukla bunları yapmaktan alıkoyuyor, gittikçe evde daha çok vakit geçiren, sadece çocuklu ailelerle görüşen ve ritmini çocukların hızına indirgeyen ve sabitleyen insanlar haline getiriyor. Elbette çocuklar yaşam stilimizi belirleyen faktörler ama indirgeyen olmak zorunda değiller. Beklentiyi çocuklu halimize göre modifiye etmeyi becerebilirsek kamp da yapabiliriz, gezintili tatiller de.

Kamp olayına dönecek olursak; uzun süren yolculukta epeyce eziyet çektik, çok da düz olmayan bir zemindeki kamp yerinde sürekli çocukların peşinde dolaştık, gece kamp ateşini bırakıp erkenden yattık, üşüdüler mi acaba deyip sık sık uykudan uyandık, trekking yaparken uyuyakalan bebeyi kucağımızda taşıdık filan ama iyiydi be. Çocuklarla birlikte doğada varolabilmek, birlikte odun toplayıp ayaklarımızı suya sokabilmek, kuş sesleri dinleyip çiçekleri sayabilmek, onların yeni insanlarla sohbetini izlemek güzeldi. Bir an yalnız kalabildiğimizde denize, dağa bakmak, mis gibi kokuları solumak, çimenlere dokunmak, yeni insanlarla tanışıp onların gündemlerine sokulmak, evin rutinin dışına çıkabilme yeteneğimizi sınamak ve cesaretimizle gururlanmak da güzeldi ama.

Yapmayın bunu kendinize, önümüz yaz hadi çıkın o güzelim konforlu evlerinizden ...