Okullar açılırken okulsuz kalan çocuklar

Gülperi Putgül Köybaşı/ Psikiyatrist

Blog: Dünyayı Verelim Çocuklara

Son yıllarda neler gelmedi ki bu ülkede yaşayan çocukların, gençlerin başına. Bırakın çocukları eğitimcilerin bile anlamakta zorluk çektiği pek çok değişiklik hızlıca girdi gündemimize. Çalınan sorular, iptal edilen sınavlar, 4+4+4 dedikleri yanlışlarla dolu bir eğitim sistemi ve son olarak bir gecede kapatılan okullar.

Büyüme çağındaki çocuklar için ne kadar zordur “belirsizlik”. Okul, pek çok çocuk için evlerinden sonra emanet edildikleri yeni bir yuva olarak algılanır. Öğretmenler, ikame ebeveyn olurlar. Bu nedenle çocuk için atılan önemli ve anlamlı adımlarımdan birisidir okul bahçesine attığı o ilk adım. O günlerde iç dünyasında gelişecek duygular, ileride yaşanacakların da habercisidir aslında. Nasıl bir evden ve bağlılık ilişkisinden geldiği kadar önem taşır karşılaştığı yeni ortamın havası. Kocaman bir binanın bahçesinde kalabalıklar içindeki ürkek ve yalnız çocuk, zamanla ısınır yeni mekanına. Kapısına alışır okulunun, bahçesine, gölgesinde oynadığı ağaca, sınıfına doğru koştuğu koridora, sırasına, öğretmenine, arkadaşlarına. İyi deneyimleri kötüleri geçmeye başladığında, alışkanlıkları sevgiye dönüşür sonunda. Her sabah nereye gideceğini, kimlerle karşılaşacağını, neler yaşayabileceğini aşağı yukarı kestirebiliyordur artık çocuk. Doğduğu andan itibaren yakın çevresiyle etkileşimi sonucu oluşmaya başlayan temel güven duygusu, sağlıklı gelişimini sürdürür böylelikle.  Okul yaşamı, dış dünyanın ilk provası olur çocuk için. Pek çok ilk orada yaşanır.

Peki bu ülkenin çocukları nasıldır bugünlerde acaba? Bir şeylerin ters gittiğini hissettiler önce, evlerinin de ötesinde bir yerlerde. O kadar hızlı oldu ki her şey, anne babalar yüzlerinde ki korku ve endişeyi bile saklayamadılar çocuklarından. Sorulara nasıl yanıtlar üreteceklerini bulmakta zorluk çektiler. Darbe ne demek anne? Baba bomba ne demek? Neden sürekli ezan okunuyor, neden bağırıyor insanlar? Çocuklar uzaktan izlerken olan biteni, bir anda kendilerini de içinde buldular karmaşanın. Yeni eğitim ve öğretim yılının başlamasına az bir süre kala okullarının kapatıldığını öğrendiler. Artık tanıdıkları, bildikleri okullarına gidemeyeceklerini, bağlandıkları öğretmenlerini, sevdikleri arkadaşlarını göremeyeceklerini öğrendiler. Neden sorusuna verilen yanıtlardan tatmin olmadan sindirmeye çalışıyorlar olan biteni. Yukarıda bahsettiğimiz güven duygusunun gelişimine dair süreç, ciddi bir engelle karşılaştı. Hem de anlamaları çok ama çok zor olan nedenlerden dolayı. Kimisi tam da alışmışken okuluna, kimisi ise onca emeğinin meyvesini alacakken kalıverdi ortada. Çatısız bir ev gibi bu günlerde ülke, çocuklar da en kırılgan yapılar. Savruluyorlar oradan oraya.

Çocuk, kötü bir olayla ya da travmayla karşılaştığında, güvendiği büyüklerin tutumları önemli olur. Çocuğun eski rutin yaşamına hızlıca dönmesi, büyüklerin güven veren, telkin eden yaklaşımı çocuğun süreci atlatmasını oldukça kolaylaştırır. Ancak bugünün şartlarında sadece çocukların değil erişkinlerin de yoğun kaygı yaşamasına sebep olabilecek düzeyde bir belirsizlik hakim her alanda. Anne babaları, öğretmenleri gibi güvendikleri erişkinlerin çaresizliğini gören çocukların, kendilerini yeniden güvende hissetmeleri çok kolay olmayacak.

Tekinsizlikler ülkesinin anne babaları olarak çocuklarımız için iyi bir gelecek dilemenin ötesinde yapabileceğimiz bir şeyler olmalı. Son yaşadıklarımız bize bir kez daha gösterdi, çocuklarımızı iyi yetiştirmenin, iyi bir okula göndermenin ya da geleceklerini garanti altına almanın yeterli olmadığını. Sadece kendi çocuğumuz için değil, tüm çocuklar için daha iyi bir dünya istemedikçe bizler, savrulmaya devam edecek küçükler. Hayal kırıklığına uğrayacak, çaresiz hissedecek, diğerlerine güvenemeyecekler. Birileri kendi çıkarları uğruna yönetmeye ve hatta yok etmeye devam ediyorlar bizim yaşamımızı. Eşit, adil, insanca yaşayacağımız bir düzen için mücadele etmedikçe de devam edecekler.