Kanlı cumartesinin ardından: Çocuk ve yas

Gülperi Putgül Köybaşı/ Psikiyatrist

Blog: Dünyayı Verelim Çocuklara

Kanlı Cumartesinin ardından yaşıyor olmak. Bazılarımızın aklından geçip giden,  bazılarımızın ise aklından hiç çıkmayan bu suçluluk duygusu ile harmanlanmış düşünce.  O güzel yeşil gözlerin artık bakmadığını bilerek yaşamanın burukluğu.  Son aylar içinde o kadar çok kayıp yaşadık ki, ne ağlayabildik doyasıya ne kabullenebildik gittiklerini. Her seferinde çocuklar düştü aklıma, onların yas süreci üzerine yazmak istedim, yapamadım.  Bugün geride kalanlar için de yazmak zamanıdır artık, yazmanın ve okumanın zorluğunu bilerek.

Geride kalanlar, yakınlarını bu patlamada ya da önceki katliamlarda kaybeden çocuklar. Bizler bile sağlıklı bir şekilde sürdürmekte zorlanırken günlük hayatımızı, bir anda yaşamı altüst olan çocuklar. Çocukluğun temel ihtiyaçlarından birisi olan “dünyanın güvenli bir yer olduğu” algısı bir bomba ile sarsılan çocuklar. Onlar neler yaşar, nasıl baş eder küçük yürekleri yaşadıklarıyla?

Peki, biz büyükler kendimize ve onlara nasıl yardımcı olabiliriz?

Çocuklar yaşı ve gelişim düzeyine göre algılar yaşamı. 2-3 yaşındaki bir çocuk için ölüm, hep etrafındaki birinin artık olmadığını fark etmesidir yalnızca. Her an geri gelebileceğini düşünür dolayısıyla. Okul öncesi çağdaki çocuklarda somut düşünme gelişmediğinden ölümü, ölümün bir son olduğunu kavrayamazlar. Okul çağındaki çocuklar ise yavaş yavaş bir yetişkin algısına sahip olurlar. Kendileri dâhil tüm insanların bir gün ölebileceğini ancak bu yaşlarda anlayabilirler. Özellikle bir arkadaşını kaybetmiş çocuklar için bu kavrama çok daha hızlı olur ve ardından “ya ben de ölürsem” kaygısı gelebilir. Sanıyorum pek çok çocuk bu durumda şu an ülkemizde. Bu nedenle çocuğa ölüm haberini nasıl verdiğimiz ya da çocukla ölüm hakkında nasıl konuştuğumuz önemlidir.

Çocuklara ölüm haberi vermek erişkin için kolay olmadığından bazen yanlış, durum kurtarıcı bilgiler verilir. Oysa çocuğa karşı dürüst olmak, gereksiz ayrıntıya girmeden açık bir şekilde konuşmak gerekir. “Sana …. ile ilgili üzücü bir haber vereceğim” başlamak için uygun bir giriş olabilir. O kişinin öldüğü, geri gelmeyeceği çocuğa anlatılmalı. “O öldü ve artık bizim gibi yaşamayacak”. Uzaklara gitti, cennete gitti, derin bir uykuya daldı gibi toplumumuzca sık başvurulan yöntemler kesinlikle önerilmiyor. Bu cümleler çocukta, ölen kişinin bir yere gittiği ama geri geleceği gibi bir beklenti oluşturabilir. Aynı zamanda çocuğun bundan sonra yaşayacağı ufak ayrılıklarda, uykuya dalarken ya da diğer yakını uyurken yoğun kaygı yaşamasına neden olabilir. Tabii tüm bunların yanında çocuğa güvende olduğunu, yanında olduğumuzu sık sık söylemek, daha çok sarılmak iyi hissetmesine yardımcı olur

Çocuklar kayıplar karşısında erişkinden çok daha farklı tepkiler verebilirler. Öfke patlamaları, ağlama nöbetleri olabileceği gibi derin bir sessizliğe bürünebilir ya da olay hiç olmamış gibi ilgisiz bir tavır sergileyebilir. Endişeye kapılmadan çocuğun kendince yas tutmasına izin verin. Konuşmaya zorlanmayın ancak istediği zaman konuşabileceğini hissettirin. Çocukların yoğun duygusal anlara tanık olmaması, olaya ilişkin fotoğraf ya da söylemlere maruz kalmaması önerilir. Ancak istiyorsa cenazeye katılması, ölen kişinin mezarını ziyaret etmesi, o kişinin artık yaşamadığı ve geri gelmeyeceğini anlamasını kolaylaştırır. Kaybedilen kişiye ait anıların konuşulması, fotoğraf ya da videolara bakılması çocuğa sıklıkla iyi gelir.

Çocukların karmaşık ilk günlerin ardından günlük rutinine bir an önce dönmesi uyumunu kolaylaştırır. Özelikle hayatta olan yakınlarının sürekli yanında olması kendini güvende hissettirir. Okuluna bir an önce geri dönmesi, evinde, odasında olması zihninde dünyanın yeniden güvenli bir yer olarak inşasına yardım eder. Ölüm haberini verecek kişi çocuğun tanıdığı güvendiği bir kişi (eğer ebeveyn kaybı varsa ve bu konuşmayı yapabilecek durumdaysa hayatta kalan ebeveyn) olmalı ve mümkünse bildiği bir mekânda ( evinde) verilmeli.

Çocuklara ölümü anlatmak, bir yetişkinin vereceği en zorlu sınavlardan birisi olsa gerek. Hele ki anlatmak zorunda olduğunuz ölüm, bir katliamın eseri ise. Çocuğunuza yol gösterirken onun hep size baktığını unutmayın. İnsan olduğunuzu, canınızın yandığını da. Çocuğunuzla hissettiklerinizi paylaşmaktan korkmayın. Değer verdiklerimizin kaybı ardından yaşadığımız yas, yeni açılmış bir yaraya benzer. Yara ne kadar derinse, ne kadar kirliyse iyileşmesi de bir o kadar zor olur. Kirli yaralar açtılar ruhumuzda ardı ardına. Öfke kaçınılmaz ancak öfkeye tutunmak düşündürmeli bizi. Anlık tepkilere mahkûm olmuş öfke, iyileşmemiş yara demektir. Öfkemiz, güçlü ve örgütlü bir mücadeleye evrilsin ki iyileşelim. İyileşelim ki artık çocuklara artık katliamları anlatmak zorunda kalmayalım.

Katkı ve öneriler için; [email protected]