Ebeveynler için nefes alma vakti: Okul çağı ya da gizlilik dönemi

Gülperi Putgül Köybaşı/ Psikiyatrist

Blog: Dünyayı Verelim Çocuklara

Çocuğun varlığını kabul ettirme hallerinden cinselliği keşfine kadar geçen süreci geçtiğimiz haftalarda konuşmuş idik. Bu hafta ise altı yaştan ergenliğe dek sürecek olan “Gizillik Dönemi”nden bahsedeceğiz. Çocukluk çağına ait önemli ve zorlayıcı gelişim dönemlerinin ardından hem çocuk hem de ebeveynler için biraz nefes alma zamanı.

Bedensel ve zihinsel açıdan hızla gelişen çocukta, duygusal anlamda belirgin bir rahatlama gözlenir bu dönemde. İnatçılık, hırçınlık, çocuksu ağlamalar, cinsel meraklar, bitmek bilmeyen sorular bir anda kesiliverir. Artık kendi iç dünyasının gereksinimlerinden çok dış dünyanın gerçekleriyle ilgilenmeye başlar çocuk. Daha önceki haftalarda bahsettiğimiz yaşamın ilk dönemlerine ait hazların (oral, anal, cinsel) yerini okul, öğretmenler, arkadaşlar, oyun ve başka uğraşılar alır. Aslında daha önceki dönemlere ait çatışmalar tamamen çözülmez, ergenlikte geri dönmek üzere askıya alınır. Baş edemediği bu çatışmalar, sorunlar nedeniyle çocuk için bir mola sayılır bu dönem. Anne baba ile barış içinde dünyayı anlamak, öğrenmek, zihinsel açıdan gelişmek için bir fırsat aynı zamanda.

Tüm bu gelişmelerin eşliğinde çocuk artık hem duygusal hem de bilişsel açıdan okula hazır sayılır. Örneğin gizillik dönemindeki bir çocuk öfke ile kısa süreli baş edebilir, oyun kurabilir, arkadaş edinebilir ve sürdürebilir. Kurallara uyum sağlayabilir (kısmi de olsa) ve sırasını bekleyebilir. Tuvaletini ve kişisel temizliğini kendisi yapabilir, giysilerini kendisi giyip çıkarabilir. Eşyalarına sahip çıkabilir, çantasını toplayabilir. Zaman kavramı gelişir, neden sonuç ilişkisi kurmaya başlar.

Ülkemizde maalesef okul öncesi eğitim çocukların doğal gelişim süreci gözetilerek yapılandırılmış değil. Kısmen bunu karşılayan kurumlar da sadece belli bir kesimin ulaşabileceği şekilde paralı hizmet vermekte. Zaten kötü işleyen sistem 4+4+4 eğitim modeli ile daha da karışmış durumda.  72 ayını doldurmamış bir çocuğun bilişsel, duygusal ve motor gelişimi henüz tamamlanmadığından okula (hele ki ülkemiz koşullarında) hazır olması beklenemez. Oyun çağındaki bir çocuğun sınıfta uzun süreli oturma, dinleme, okuma/yazma gibi dikkat gerektiren işleri sürdürmesi mümkün değil.

Aslında sadece yaşının gereği becerileri ile hareket eden çocukların sistemin beklentilerini karşılamaması nedeniyle başarısız/ sorunlu damgası yemeleri kaçınılmaz.  “Çocuğum hala okuyamıyor, sınıfta oturmuyormuş, öğretmen dikkat eksikliği var dedi” diyerek psikiyatri polikliniklerine başvuran anne/baba sayısı az değil.  Kreşe gönderilemeyip bari okula gitsin diye kaydı yapılmış, kalabalık sınıflarda eğitim vermeye çalışan tükenmiş öğretmenlerin baş edemediği çocuklar. Günde yüz hasta bakmak zorunda kalan ve hastayı bir iki dakika görebilen tükenmiş doktorların dikkat eksikliği ilacını reçete ettiği çocuklar.

Yeni sistemle aynı sınıfta 5 yaşını henüz doldurmuş ve 7 yaşına basmamış çocukların olduğunu biliyoruz. Devlet büyükleri için önemsiz bu yirmi küsur aylık fark, bir çocuğun büyüme süreci için çok önemli. 60 aylık bir çocuk diğerlerinin başardığı ancak kendisinin “başaramadıklarından” ötürü nasıl hissedecek?

Bu dönem çocuğun temel bakım vereninden ayrılması nedeniyle bunaltı yaşaması beklenir.( Kreşe giden çocuklarda bu daha erken yaşta gözlenir). İlk kez anne babasından, güvenli evinden uzun süreli ayrılık yaşayan çocukta endişe, anne babayı kaybetme korkusu gelişmesi doğal. Ancak bu durumun uzaması ve şiddetinin fazla olması mutlaka yardım almayı gerektir. (4 haftadan uzun, hemen hergün okula gitmek istememe, yoğun tepki verme, hastalık belirtileri gösterme gibi). Ayrılık kaygısı dediğimiz bu durumla başa çıkmada ilk önerimiz anne babanın süreci sakin ve doğal karşılaması. Ebeveyninin gözlerinde “benim minik kuzucum ne yapacak şimdi” bakışını yakalayan çocuk endişelenir (hepimiz bunu hissedebiliriz önemli olan bunun farkına varmak ve elimizden geldiğince çocuğa yansıtmamak) . Anne baba korkarsa çocuk da korkar. Çocuğunuza mutlaka okula neden gittiğini ve ayrılığın ne kadar süreceğini anlatın. Mutlaka sözünüzde durun (okuldan seni alacağım dediyseniz alın), kararlı ve tutarlı olun ( okula gitmek istemediğince acıyıp/baş edemeyip pesetmeyin, sakin bir şekilde okula gitmesi gerektiğini anlatın). Okula gitmediği her an işi daha da zorlaştıracağından en kısa zamanda okula dönemsini sağlayın. “ne var bu kadar korkacak, hasta olmadığını biliyorum, numara yapıyorsun, bak herkes gitti sen kaldın” gibi küçümseyici sözler söylemeyin. Korkusu ve endişesini anladığınızı ama zamanla okula alışacağını ve hoşuna gideceğini, hep yanında olduğunuzu, sabah uğurlayıp akşam karşılayacağınızı söyleyebilirsiniz.

Tabii bu aşamada çocuğun gittiği yerde nasıl karşılandığı da önemli. Öğretmenin sabrı ve anlayışı, sınıfın uygunluğu, yaşıyla uyumlu bir öğrenim programı içinde olması bu sürecin diğer belirleyenleri . Erken yaşta okula başlamanın bir diğer sakıncası da zaten çocuk için kaygı verici olan bu durumu daha da zorlaştırması. Gelişim düzeyine uygun olmayan koşullara zorlanan çocuklarda ayrılık kaygısının çok daha şiddetli yaşanması kaçınılmaz.

6 yaşını doldurana dek bir çocuk oyun çocuğudur, oyunun ön planda olduğu okula hazırlık sınıflarında yakın ilgi ve özene ihtiyaç duyar. Gelişimsel farklılıklar nedeniyle okulun gerekliliklerinin üstesinden gelebilen çocuklar için bile bunlar oyunun yerini alamaz, almamalı. Öğrenmeye en açık oldukları ,zihinsel ve motor gelişimlerinin pik yaptığı bu evrede çocuklar için yapılacak en büyük kötülük,  yanlış bir eğitim sisteminin içinde “yetersiz” ve “başarısız” damgası yemelerine göz yummaktır.

Katkı ve öneriler için; [email protected]