Okulsuz bir eğitim mümkün mü?

Ezgi Karataş

Blog: Dünyayı Verelim Çocuklara

Ezberci eğitim sistemi ve çoklu seçeneklere hapsedilmiş çocukluk ne çok zarar verdi ruhlara, bedenlere… Başarı odaklı sistem hep daha çok çalışmayı, rekabetçi düzen arkadaşlarımızla dayanışmayı ve paylaşmayı değil basamakları birbirinin üzerine basarak çıkmayı öğütledi. Hırs, başarı, kariyer, statü sahip olunması gereken değerler olarak ezberlediğimiz bazen gizliden bazen açıktan tarih notuna, Türkçe paragrafına, matematik işlemlerine işledi. Resim, müzik, beden gibi zihinsel ve bedensel gelişimize katkı sağlayacak eğitimler karnede öylesine bir beşin yerleştirildiği ders adı olmaktan öteye gidemedi.

Çoktan seçmeli hayat hiçbirini okumadığımız ama yazarlarını ezberlediğimiz edebiyat eserlerini listeye tiklerken, yaptığımız her fizik, kimya işlemi popüler mesleklere adım atmak için aşılması gereken basamaklar olmaktan öteye gidemedi. Hepimiz en iyi üniversitelerin, en çok para getiren bölümüne ‘kapak atmak’ için yarışırken arkadaşlarımızı yüzdelik dilimi ile tanır olduk. Sonra en iyi kampüslerde, en iyi hocalardan dersler aldık ve üniversitelerin kariyer günlerinde kendimizi gösterdik. Plazalara sıkışıp, statü satın alırken ve her gün daha fazla harcamak için çalışırken çocuklarımızı da bu döngünün içine sokmak için elimizden geleni yaptık.  Di mi?
 
Ama sessizce ilerleyen ve çocuklarını rekabetçi ve ezberci eğitim sisteminin çarklarına teslim etmek istemeyen ebeveynler son zamanlarda epeyce çoğalmaya başladı. Artık çocuğunu okula göndermeme en bilindik hikayeyle Erkin Koray’ın tekelinden çıktı. Artık pek çok ebeveyn evde eğitimin yollarını zorluyor, başka alternatifler için bir araya geliyor. İşte bu sözünü ettiğimiz ebeveynler arasında bir kitap kısa sürede popüler oldu.
 
Ben Hewitt’in Sinek Sekiz Yayınevi etiketiyle basılan “Okulsuz Büyümek” isimli kitabı yaşamlarını eğitim, zenginlik, tutku veya başarı gibi konularda kültürel beklentilerin uzağında tutmaya çalışan Hewitt ailesinin ilginç yaşam deneyimini içeriyor. Kitap başka bir yaşam biçimi arayışıyla bir çiftliğe yerleşip, çocuklarını okula göndermeden büyüten Hewitt çiftinin gündelik pratiklerini ve çocukların bu deneyim içinde nasıl büyüdüğünü anlatıyor. Ben ve Penny Hewitt, kurumsal Amerikan eğitiminin çocuklarının çocukluklarını yaşamasına, duygularının ve zihinlerinin tam bir olgunluğa ulaşmasına izin vermediğine inanıyor ve çocukların hayatın akışından izole mekânlara, öğretme işini tekeline alan uzmanlara karşı çıkıyorlar. 

En büyük argümanları ise çocukların kendi yollarını çizebilmek için gerekli olan tüm bilgiyi gönüllü olarak öğrenebilecekleri. Dolayısıyla Ben Hewitt, çocuklara verilmesi gereken bilgilerin resmi eğitimle verilmesine gerek olmadığını söylüyor.  Kendi deneyimlerinden çıkardıkları sonuç ise bunu destekler biçimde. Çocuklar kendi tutkularını takip ettiği sürece anlamaya hazır ve kendi terimlerini öğrenmeleri için ne kadar özgürlük ve özerklik sahibiyse o kadar öğrenmeye hevesli. Penny ve Ben eğitimin amacının performans bazlı değerlendirmelere, gelecekte kazanılacak paraya dayandırılamayacağını, eğitimin bunlarla ölçülemeyeceğini, eğitimin amacının çocuklarımızın sadece insanlarla değil, ağaçlarla, hayvanlarla, toprakla, ay ve gökyüzü ile birbirlerine bağlı oldukları hissini aşılamak olduğuna inanıyor. 

Hewitt çifti, çocukların okulda geçirdikleri binlerce saate değecek bir şey öğrenmediklerini, burada geçen her saatin onların doğa, toplum ve dünya ile bağ kurma, bu bağı geliştirme özgürlüğünün elinden alındığı saatler olduğunu düşünüyor ve okulun, çocukların kendi zamanları üzerindeki hâkimiyetlerini ellerinden almasına,  okul dışında kalan az bir zamanda ise aktivitelerin yetişkinlerce yönlendirilmesine, evin okula, ebeveynlerin öğretmene dönüşmesine karşı çıkıyorlar. Çocukların, iradelerini ve ehliyet hislerini zamanları üzerindeki hâkimiyetlerinden, karar verme özgürlüklerinden elde ettiklerini kendi deneyimlerinden görüyorlar.

Çocukların dünyasının sürekli yeni fırsatlara doğru genişlemesinin, onlara sınırsız olanaklar sunulmasının gerekmediğini, büyüklerin çocuklara yapabilecekleri en büyük iyiliğin onların rahat bırakmaları, kendileri olmalarına engel olmamaları gerektiğini savunan Hewittler,  her şeyi öğretme rolünü yüklenmiş büyüklerin, çocukların kendi dünyaları ile kurdukları ilişkinin değerini bilmediklerini,  büyük olanaklarla, koca bir dünyada sonsuz ihtimaller kovalamak yerine, ellerinin altındaki dünyada doyuma ulaşabileceklerinin farkında olmadıklarını savunuyor.

Ben Hewitt, kitabın girişine düştüğü notu kitap boyunca tekrarlıyor: Okuyucuyu ikna etmek niyetinde değilim ve bizim deneyimlediğimiz yöntemler en iyisi olmayabilir.  Bu kitap başka bir hayat pratiğinin peşinde olan bir ailenin yaşam ve eğitim üzerine keşif notları ve Hewitt ekonomik düzenin insanların çocukları ve kendileri için farklı bir yol izlemeleri için gerekli özgürlüğe izin vermediğini de sıklıkla vurguluyor.

Kapitalizmde eğitim sisteminin bireyin gelişimi ile ilgilenmediği, sadece sermaye birikimine katkı koyacak işgücünün yetişmesini sağlamaya çalıştığı, kişinin yeteneklerini parçalayıp, kendi gerçekliğine yabancılaştırdığı koşullarda, kitaptaki deneyim, bir çözüm arayışına denk düşmesi, sisteme kafa tutması açısından önem kazanıyor.

Sosyalizmin eğitimde hedeflediği; öğrenme süreciyle çalışma süreci arasındaki mesafenin kısaltılması, bireyin üretim sürecinin basit bir parçası olmaktan çıkıp, bütün üretim sürecine ve bilgiye egemen olması, bunun bir uzantısı olarak çok yönlü gelişiminin sağlanması, kolektif koşullarda öğrenmeyi ve çalışmayı sevmesi, işçiliğe saygı duyması, öğreniminin toplumsal planda doğal yaşam koşulları içerisinde anlamlandırabilmesi gibi başlıklar için de kitaptaki yaşam deneyimi önemli ipuçları sunuyor.

Bütün bunların yanında Kapitalizmin eğitim sisteminin kapitalizmin kendisiyle birlikte ortadan kalkabileceği gerçeği ile birlikte kapitalizm koşullarındaki farklı eğitim deneyimlerinin, sisteme kafa tutuşların yeri ve önemi konusunda tartışmak gerekiyor. Her ne kadar bazı eğitim girişimleri “politeknik eğitim” adı altında kendini ortaya koyuyor ise de kapitalizm koşullarında başka bir eğitimin ne kadar mümkün olduğunu, bu tür girişimlerin olanaklarını ve sınırlarını tartışmamız gerekiyor.

Kapitalizm çürüyor ve çürütüyorken, yeni bir ülke ve yeni bir insan arayışımızda kitabımızdaki deneyimin bütün geçmiş deneyimler ile birlikte ön açıcı bir yanı bulunuyor.


Okulsuz Büyümek

Ben Hewitt

Çeviri: Şule Seda Ay

Sine Sekiz Yayınevi,2016

Katkı ve öneriler için; [email protected]