Büyüklere Miyazaki: Çocuklar ile ütopyalar ve çocukluklar ile ütopyacılar

Evrim Gökçe & Neslihan Şen

Blog: Dünyayı Verelim Çocuklara

Miyazaki filmleri için anahtar kelimeler girmemiz gerekseydi şöyle olurdu: kahraman kız çocukları, korsan, uçak, gökyüzü, doğa, nineler, ağaçlar, orman… Bu bölümde anlatacağımız tüm filmler için de, hiçbir yaş sınıflandırması yapmadan, ilgili kelimelerden ve yönetmenin doğaya olan hassasiyetinden tutarlı bir şekilde söz etmek mümkün.

Öte yandan neredeyse her filmi için “sevecen” diyebileceğimiz Miyazaki, pek çoğumuz için tanıdık bir hissi, ırmakları, dağları, denizleri, gökyüzünü; insanlıktan bir adım daha ötede sevmeye göz kırpan bir sanatçı. Sahiden de, yüzyılımız insandan sıtkımızı sıyırırken, yüzümüzü doğaya döndürdü desek abartmış olmayız. İnsan savaş çıkaran, zehir saçan, yıkım getiren iken; doğa ağırbaşlılığıyla buna maruz kalan değil mi? Peki yanlış mı biliyorduk; insanlık, doğaya karşı kazandığı, yıkıcı olmayan zaferleriyle özgürleşmeyecek miydi?

Yanlış bilmiyorduk ama yanlış işler yaptık. Emek ve doğayı önce birbirinden kopardık, ardından ilkinin ikincisini yıkıma uğratmasına ve beraberinde onu da yıkıcı hale getirmesine vesile olduk. Peki bu ikilinin, insanlığın yükselişine izin verecek bir şekilde bir araya gelmesi neden mümkün olmasın? Doğanın ve emeğin,  bunu kotaracak biçimde buluşma ihtimali var. Ve aslında Miyazaki, doğayı kayırdığı filmlerinde dahi,  bu iyi ihtimale göz kırpmaktan vazgeçiyor denemez.

Japon yönetmenin filmleri, bir çocuğu doğaya hayran kılmak, ona ihtimam gösterme konusunda rehber olmak için  tartışılmaz bir kıymet barındırıyor. Filmlerden geçen neşeli ve iyi insanlar ise, “insanlığın eşref saati” de olabileceğine bir kanıt olarak anlaşılmaya açık. Belki yalnızca, altını daha kalın çizmek gerekiyordur. Çünkü ütopyaların yalnız çocuklukta yaşayacağına inanmıyorsak*, eşref saatine vurgu önemli!

Kurak diyarlardan rüzgarlı vadilere doğru uçan prensesler

Rüzgarlı Vadi 1984 yapımı, film süresi 118 dakika, 9 yaş ve üzeri.

Rüzgarlı Vadi, yönetmenin doğayla tutkulu münasebeti, insandan vazgeçmeyişi ancak doğayı insana karşı kayıran tutumunu göstermesi açısından çarpıcı bir film. Endüstriyel devrim doğanın iyi yüzünü yok etmiş ve ortaya ‘kurak diyar’lar çıkmış. Zehirli sarmaşıklar, dev ve öfkeli böcekler, ciğerlerinizi söndüren bir atmosfer koca alanları kaplarken, geride rüzgarların ardına sığınan küçük bir vadide yaşayan bir avuç insan var. Kahramanımız yine bir kız çocuğu. Prenses Nausicaä bildiğiniz, tütüler içinde ve yatağının onlarca kat altındaki bezelye tanesini hissedebilen şu rahatına düşkün prenseslerden değil. Yelkenkanatı andıran rüzgar kayağına binip göklerde süzülürken, vadiyi ve insanları korumak, ormanı eski haline getirmek için mücadele ediyor.  Prensesin karşısına çıkan bir de insanlar var, vadiyi kuşatıp böceklerle savaşmayı planlayan, sebep olacağı kıyımı gözetmeyen işgalciler…

Nausicaä’nın sevgiyle yaklaşımı, sinirleri bozuk böcekleri ikna etmeye yararken, işgalcilere sökmüyor. Onlar “kara” sevdalarından vazgeçmek için bir felakete illa ki ihtiyaç duyuyor, böceklerin ve prensesin gücünü açıkça görmeden çekip gitmiyorlar. Burada Miyazaki’nin sır tutmadığı bakışını sezmek zor değil; saf iyilik öfkelendiklerinde korkutucu yok edicilere dönüşen böcekleri ikna etmeye yarıyor, doğayı sakinleştiriyor ama kifayetsiz muhterislere sökmüyor.

Filmi izleyen çocuklar, insanlığın doğayı sürükleyebileceği yıkımı açıkça görecekler. Ama iyilik ve cesaretin yıkımı durdurabileceğini, kız çocuklarının kahramanlığa ne kadar yakıştığını ve Miyazaki’nin tüm ninelerinin aynı tatlılıkta olduğunu da.

Korkutucu robotlar savaşmak dışında bir şey bilmez mi?

Gökteki Kale 1986 yapımı, film süresi 125 dakika, 9 yaş ve üzeri.

Gökteki Kale, Sheeta adlı kız çocuğunun bir grup kötüden kaçarken işçi çocuk Pazu’nun kollarına süzülerek inişiyle başlıyor. Başlarında geçkince bir ninenin bulunduğu korsan grubu hazineler, ordu ise büyülü güçleri ele geçirebilmek için gökyüzünde uçan Laputa adasını arıyor. Sheeta, Laputa’nın yeryüzünde kalan prensesi ve bu yüzden herkes onun peşinde. Üstelik biz dünyalıların ısrarcı argumanı “barışı tehdit ediyor” suçlamasını, Laputa için yapmayı ihmal etmeyerek. Filmi yakın zamanda izlerseniz çocuğunuz değil ama siz ordu içindeki saflaşmayı gülerek ve “yine mi ve burada da mı” diyerek karşılayabilirsiniz. Ama çocuklar, madencilerin yaşadığı bir köyü, madencilerin kötülere karşı Sheeta’yı korurken bir an olsun duraksamayışını, korsanlar iyilerin safına geçerken, ordunun bir türlü iflah olmayışını görecekler. Laputa’ya ait korkutucu robotlar ise, insanların tahmininin aksine savaş için değil, bahçıvanlık için varlar. Ve son hatırlatma; korsanların uçağını müthiş bir kıvraklıkla kullanan kişi, yine bir kadın!

Seçimini yap: Faşist mi olacaksın, domuz mu?

Kırmızı Kanatlar 1992 yapımı, film süresi 124 dakika, 9 yaş ve üzeri.

İnceden hüznünü yetişkinlere hissettirirken, çocuklara neşe saçacak bir Miyazaki filmi: Kırmızı Kanatlar. Filmin orijinal adı, Kızıl Domuz olarak uyarlanabilecekken, Türkiye’de bu isim tercih edilmiş. Kırmızı bir uçağı olağanüstü bir ustalıkla kullanan pilotumuz Marco, bir domuz. Birinci Dünya Savaşı sonrasında İtalyan ordusundan atılmış ve nedeni açıkça söylenmeyen bir şekilde lanetlenerek domuz olmuş. Miyazaki, lanetin sebepleri üzerine kafa yormayı size bırakırken, faşist İtalyan ordusuna dönmeyi reddeden Marco’ya, “Faşist olmaktansa domuz olmayı tercih ederim” dedirtecek kadar da sözünü budaktan sakınmamış. Marco, gökyüzünden hiç vazgeçmemiş ve korsanları avlayarak yaşamını sürdürüyor, yani artık bir ödül avcısı. Korsan avına çıkmadığı zamanlarda, deniz uçağını indirdiği adasında, şezlongunda güneşlenerek, aklını yitirmemiş hemen herkesin aşık olacağı Gina’yı düşünerek vakit geçiriyor. Marco’nun peşinde hem şöhretine şöhret katmak isteyen Amerikalı bir pilot hem de İtalyan Ordusu var. Uçağı Amerikalı tarafından parçalanan Marco, biraz tedirgin ve “Ama bu bir kız”  nidalarıyla da olsa, onu 17 yaşındaki genç kız Fio’ya emanet ediyor. Bir uçağı en baştan beceriklice inşa eden Fio’nun tüm ekibi kadınlardan oluşuyor. Sonuç yine göklerde süzülen kızıl kanatlar, ağzının payını alan budala bir yanki ve uçaklar gökyüzünde dönüp dururken karnınızda havalanan kelebekler.

Birlikte yeni bir hayat kurulacak

Prenses Mononoke 1997 yapımı, film süresi 134 dakika, 12 yaş ve üzeri.

Mononoke, yine bir prenses ama bu sefer insanların prensesi değil. İnsanlar kötü. Nasıl inanacağız ki iyi olabileceklerine, bunca kötülüğün sebebi oldukları ortada iken? Zaman zaman Miyazaki’nin doğayı mahvetmekteki ısrarından ötürü insandan yana umutsuz olduğunu söylesek kimse itiraz etmek herhalde. Peki umudunun varolduğunu hayal etsek kim kızabilir? Kendisinin de umudu varmış gibi yaptığını inkar etmek mümkün mü? Zaman zaman bütün naifliğiyle bu umudu taşıyan inatçı prensesler ve küçük kızlar başka türlü nasıl yer bulacaklar kendilerine. Birlikte yeni bir hayat kurulacak, Mononoke’nin yaşadığı diyarda. Ve orada insanlar ve hayvanlar barış içinde yaşayacaklar. Bu barış için mücadele etmekten başka seçenek ise yok.

Paranın satın alamadıkları ve satın alınan tüketiciler

Ruhların Kaçışı 2001 yapımı, film süresi 125 dakika, 12 yaş ve üzeri.

Hiçbirini duymayan Ruhların Kaçışı’ndan haberdardır mutlaka. Miyazaki, bu anime ile tüketim kültürünü acımasızca yerden yere vuruyor. Krizle birlikte iflas eden bir eğlence parkı yıkıntıları arasında tüketimin kölesi oldukları için domuza düşen ebeveynlerin tek şansı, teslim alınamayan özgür bir kız çocuğu. Köleleştikçe insanlıktan çıkıyorlar çalışanlar. Yalnızca köleleri satın alabiliyor, Yüzsüz. Satın alındıkları altın, köleliklerinin devamlılığının garantisi oluyor. Kölelik zincirinin taktığı ünvanın adını unutturmasına izin vermeyen Chihiro yalnız kalmaktan korkan küçük bir kız çocuğu yalnızca. Bu yetmiyormuş gibi ailesini kendisinden başka kurtarabilecek kimse yok. Sıradan bir kızçocuğu cüssesinden büyük bir kahramanlığı sırtlanıyor. Tıpkı gerçek hayattaki gibi. Adınızı unutmayın. İnsanlığınızı adınız gibi unutmayın.

Kalp ağır bir yüktür

Yürüyen Şato 2004 yapımı, film süresi 119 dakika, 9 yaş ve üzeri.

Kalbini ellerinin arasında tutan güzel bir genç adam. Çok savunmasız. Güzel olmadıktan sonra yaşamanın anlamı yok diyor Howl, hiç ömründe güzel kabul edilmemiş şapkacı kıza. Sophie, Howl’un güzelliğine mi vuruluyor yoksa çaresizliğine mi seçmek mümkün değil. Savaşın tükettiği sadece Howl’un bedeni değil. Nereye yağıyor bombalar? Nereye gidiyor bu savaş gemisi? Şehirleri ve insanları yakmaya. Düşmanı mı yoksa bizi mi? Farkeder mi?

Miyazaki yine çocuklarla yaşlıları aynı çuvala koyup, birbirine karıştırmaktan vazgeçmemiş. Üstelik bu sefer ikisini aynı bedene tıkıştırmış da. Büyülü güçlere bürünen savaş yorgunu güzel adamı, çelimsiz ama kalbinin gücüyle yaşayan ve yaşlanan küçük kızın ellerine teslim etmeyi ihmal etmeden. Peki bu bir aşk hikayesi mi, yoksa savaşı mı anlatıyor? Siz karar verin. Çocukların kafasını aşk mı karıştıracak en çok, savaş mı? Nasıl sonsuza kadar sürer aşklar ve sonu gelir savaşların? Haydi korkmayın ve atlayın o nasıl hareket ettiği şaibeli, her adımda değişerek yol alan yürüyen şatoya, keşfedelim.

Ne savaş ve para, güzel rüyalardır uçaklar

Rüzgar yükseliyor 2013 yapımı, film süresi 126 dakika, 12 yaş ve üzeri.

Miyazaki, önce periyodik bir yayında manga serisi olarak yayımlanan ve daha sonra yönetmenliğini yaptığı bu son animede, en karakteristik özelliklerinden biri olan kahraman kız çocuklarının hikayesini anlatmayı bir kenara bırakıyor. Tüm eserlerine sonsuz saygı bir kenara yaratılan kadın karakterlerin zayıflığı moral bozucu denebilir. Savaş yıllarının Japonya’sında kadının hapsedildiği kutuyu açmaya yeltenmemiş bu sefer yönetmen. Evet, Nazi karşıtı bir Alman var. Fakat öte yandan gelenekselcilik zaman zaman Japon milliyetçiliğinin sınırlarında gezinmiş. Savaşı masaya yatırmış yatırmasına ancak sınırlarında gezindiği milliyetçilik üzerini örtüvermiş alışık olduğumuz naif barışçıllığının. Yine de dünyayı savaşın kavurduğu yıllarda, havacılığa ve uçaklara hayran olup da savaşsız bir dünya düşlemek imkansız mı diye sormadan edememiş. Savaşa ayrılan bütçe yoksulluğu bitiremez mi? Tarihin başka bir kesitindeki savaş, deprem ve yoksulluk var bu filmde. Oysa teknoloji ile yoksulluk arasındaki mesafe sanıldığı kadar büyük olmayabilir, öyle değil mi?

*http://www.animationxpress.com/index.php/latest-news/hayao-miyazaki-plan...