Dodo Kuşu yaşıyor, haydi eve dönelim!

Emre Falay

Blog: Dünyayı Verelim Çocuklara

İlk ve ortaokul yıllarımın fıkralarını hatırlıyorum: Bir İngiliz, bir Alman, bir Fransız bir de Temel, birlikte uçağa, gemiye, balona, arabaya biner ya da ıssız bir adaya düşerlerdi. Karakterlerinin her bir ülke insanına atfedilmiş belli özellikleri sunduğu bir kurguya sahip olan fıkralar, mutlaka Temel'in uyanıklığını kanıtlayan bir sonla biterdi. Hep birlikte gülerdik Temel'in uyanıklığına. Hepimiz, en az Temel kadar uyanık olduğumuzu düşünürdük. Seksenlerin sonu, doksanların başıydı. Çernobil felaketi taze sayılırdı. Açılan ve açılacak olan daha nice yaramız vardı.

Bir İngiliz, bir Alman, bir Fransız bir de Temel, bir gün...

Bugün benzer fıkralar hâlâ anlatılıyor mu, bilmiyorum. Anlatılıyorsa, bütün bu karakterleri bir araya getiren fıkralar bugün de aynı doğallıkla karşılanıyor mu, çocuklar bu fıkralara hâlâ gülüyor mu, ondan da emin değilim. Ama size bir sorum var: Bir kutup ayısı, bir panda, bir orangutan ve bir fil neden aynı kayığa biner?

Elimizde gülmemiz için yazılmış bir fıkra değil, yok edilen evlerinden ayrılan dört hayvanın yeni birer ev arayışını anlatan bir kitap var.

Hikâyemiz, küresel ısınma nedeniyle buz denizinin erimesi sonucu besinini sağlayamaz hale gelen bir kutup ayısının kendisine yeni bir ev bulmak için bir kayığa binmesiyle başlıyor.

Kutup ayısının ilk uğrağı gri, soluk, gökyüzünün görünmediği bir liman kentidir. (Yeri gelmişken, kitabın hem yazarı hem de çizeri olan, The Sendak Fellowship ödüllü Frann Preston-Gannon'un çizimi ve renk seçimi de bence övgüye değer.) Bambu ormanını yok edecek denli büyüyen şehirde artık yaşayamayacağını anlayan panda da kutup ayısı ile yolculuk yapmaya karar verir. Bu iki arkadaşın yolları, denize kavuşan bir nehirde bir orangutan ile kesişir. Ne var ki, orangutanın yaşadığı nehrin etrafındaki orman, artık yok olmak üzeredir. Orangutan da kutup ayısı ile pandanın yeni bir ev arayışına katılmaya karar verir ve o da kayığa biner. Üçü birden yollarına devam ederken, bir kayanın arkasında dişlerini çalmak isteyenlerden saklanmakta olan fil ile tanışırlar. Pandanın önerisi ile fil de kayığa biner ve yolculuk devam eder. Aniden patlayan fırtına, kayıklarını çok uzaklara sürükler. Fırtına dindiğinde, koca denizin ortasında yalnızdırlar. Artık kaybolduklarını düşündükleri ve umutsuzluğa kapılmaya başladıkları yolculuklarının sonunda bir adaya ulaşırlar. Adada onları nesli asırlar önce tükenmiş olan bir Dodo kuşu karşılar. Dört arkadaş, Dodo kuşuna evlerine dönmek istediklerini söyler ve Dodo kuşu da onlara evlerine dönebileceklerini. Ne zaman mı?

“Ağaçlar tekrar yetiştiğinde, deniz tekrar donduğunda, şehirler büyümez olduğunda ve avlanma sona erdiğinde evinize dönebilirsiniz.”

Dört arkadaşın vardıkları adada bir Dodo kuşu ile karşılaşmalarını karamsar yanıyla yorumlamak isterseniz, evlerine hiçbir zaman dönemeyeceklerini, onların da sonunun Dodo kuşu gibi olacağını düşünebilirsiniz. Ya da ne olursa olsun, bir yerde bir Dodo kuşunun daha var olacağını ve bunun mutlaka bir şeyleri başlatacağını...

Onların evi, bizim de evimiz: Dünya. Evimizi, kendimizi onlarla birlikte yok ediyoruz. Peki evimize dönebilecek miyiz?

Dodo kuşunu duyar gibiyim:

“Tabii ki evinize dönebilirsiniz.”

“Ne zaman?”

“İnsanlık doğrulup ayağa kalktığında, çocuk aklı özgür kaldığında ve o çocuklar 'ölümsüz ağaçlar' diktiğinde evinize dönebilirsiniz.”

Bir Dodo kuşu, bir kutup ayısı, bir panda, bir orangutan, bir fil ve bir insan, bir gün ıssız bir adaya düşmüşler. Sonra da demişler ki, bu bir varoluş mücadelesidir, dünyamızı hayata düşman olanlara bırakamayız. Ve eve dönmeye karar vermişler...

Eve Yolculuk

Özgün Adı: The Journey Home

Yazan ve Resimleyen: Frann Preston-Gannon

Çeviren: Eda Serdaroğlu Daş

Yaş grubu: 6+

32 sayfa

Pötikare Yayıncılık

Katkı ve öneriler için; [email protected]