Bir düş ve anı toplayıcısı: Balıkçı Osman

Emre Falay

Blog: Dünyayı Verelim Çocuklara

Her gün ne çok şey yitirir olduk: Çocukluğumuzun geçtiği sokaklar, kulağımızı dolduran sesler, tanıdık yüzler, kahkahalar, hayal dünyamızı büyüten renkler, oyunlar, oyuncaklar, hepsi bir bir silinip gidiyor. Yaşadığımız kentlerle birlikte grileşiyor anılarımız da.

Çocuklarımızın ya da çocukluğumuzun ellerinden tutup da yıllar önce bize çok büyük, esrarengiz, ilham dolu, büyüleyici gelen sokaklarda içimiz buruk dolaşırken rastladığımız bir koku, bir rüzgâr gülü, bir topaç ya da misket bizi o mutlu, umutlu günlere geri götürüveriyor bir an. Sonra, yıllar önce top peşinde koştuğumuz arsada artık bir rezidansın ya da AVM’nin dikili olduğunu görüyoruz. Şarkıda olduğu gibi, denizlere çıkmıyor artık sokaklar.

Bütün bunlar ne zaman oldu, bu olan bitene nasıl karşı koyamadık, ne oldu da hiçbir şeye yaşam hakkı tanımayan bir arsızlık gelip varlığımızı dayandırdığımız her şeyi yok etti, şaşkınlıkla izliyoruz çoğu kez.

Anne Hofmann’ın pek az sözcükle ve iki martının gözünden bizlere ulaştırdığı rengârenk bir İstanbul masalı Balıkçı Osman. Büyükler için belki de nostaljik denebilecek bir yana sahip. Gün boyunca iki martının takip ettiği, elinde oltasıyla kâh Galata Köprüsü’nde kâh bir iskelede, sonra birden viran evlerin çatılarında ya da eski, bakımsız sokaklarda gördüğümüz Balıkçı Osman’ın hikâye boyunca balık yerine yakaladığı ıvır zıvırın arasında neler yok ki: Eski oyuncaklar, bisiklet tekerleri, kuş kafesleri, müzik aletleri, sandık anahtarları… Belleğimizden ve yaşantımızdan uzun zaman önce çıkardığımız, kentler ve hayatlarımız değişirken artık gerek olmadığını düşündüğümüz, attığımız, terk ettiğimiz pek çok şey…

İki martı, Balıkçı Osman’ın peşinde gün boyunca onun tutacağı balıkları beklerken, bu döküntüler ile Osman’ın ne yapacağını anlamaya çalışıyor. Derken, iki martının şaşkın bakışları arasında, Osman elindekileri onarmaya, birleştirmeye, hatta onlardan yeni eşyalar üretmeye başlıyor.

Akşam olduğunda, Balıkçı Osman’ın yanından geçen insanlar, onun kentin gizli köşelerinde tuttuğu hayallerini ve anılarını yeniden sahipleniyor. Beni en çok etkileyen kısım da, insanların kucaklarında büyülü ışıltılarla evlerine döndükleri anın resmedildiği sayfalar.

Balıkçı Osman, geçmişte kalan güzelliklere özlem olduğu kadar, çoğu kez artık pek geride kaldığını düşündüğümüz, oysa kentin, yaşantımızın unutulmaya bırakılmış kuytularından biraz zahmetle yeniden çıkarabileceğimiz, hatırlayabileceğimiz, yeşertebileceğimiz umutlu anlara oltamızı sarkıtma, hayatımızı yeniden kurma çağrısı.

Aklımda eski bir Metin Kemal Kahraman şarkısı:

“Yalnız değilsin eskici
Bir sabah güneş doğar
Sevgiden tuğlalarla
Yeniden kurarız bu kenti”


Balıkçı Osman
Özgün Adı: Osman, der Angler
Yazan ve Resimleyen: Anne Hofmann
Çeviren: Şeyda Öztürk
Yaş Grubu: 3+
Yapı Kredi Yayınları, 32 sayfa

Katkı ve öneriler için; [email protected]