Çocukla nitelikli zamanın peşinde

Deniz Arık Binbay/Psikiyatrist

Blog: Dünyayı Verelim Çocuklara

Çocuğunuzla nitelikli zaman geçiriyor musunuz? Gerçekten?

Yorgun argın işten geliyorsunuz, zaten enerjinizin çoğunu orada tüketmişsiniz. Birkaç şarkı, bir iki oyun, yemek telaşı, yediydi yemediydi, hadi çizgi film izlesin biz sofrayı toplarken. Biraz oyun oynar gibi yapalım, eline de bir şeyler verelim, oyalansın. Ben de biraz e-maillerime, sosyal medyaya bakayım, bi dinleneyim.. E hadi uyku saati geldi, banyoydu, diş fırçalamasıydı vakit tamam. Bir bakarsınız çocuk uyumak istemiyor. Çünkü size doyamadı. Hır gür yatırırsınız, e hadi geçmiş olsun. Mutlu musunuz? Çocuklar mutlu oldu mu? Eh işte.  Yarım yamalak yenmiş bir yemekten sonraki tam doymamışlık hissi gibi…

Oysaki nitelikli zaman geçirdiğinizde öyle hissetmezsiniz. Hem siz doymuş hissedersiniz, hem de çocuklar. Üstelik şarj da olursunuz; enerjiniz azalacağına artar. Hani çok yorulsanız da enerji dolduğunuz, doyasıya eğlendiğiniz zamanları, gülmekten yanaklarınızın ağrıdığı günleri düşünün. Umarız sayıca çokturlar. Değilse de merak etmeyin çocuklarınızla birlikte bu günlerin sayısını artırmanın zamanı geldi.

Peki, nedir bu nitelikli zaman?

O anı paylaşabildiğiniz, pek de hesap kitap yapmadan, tüm ruhunuzla ve bedeninizle orada olduğunuz bir zaman dilimidir. Yaratıcılığınızın arttığı; daha neşeli ve özgür olduğunuz; derdinizi; yarınki sunumu; elektriği suyu; mutfaktaki yemeği; patronun hotzotunu düşünmediğiniz bir zaman dilimi. Böyle zamanlar yaşadığınızı hissettiğiniz, nadir ve kıymetli zamanlardır. Aslında sadece çocuklarımızla değil, eşimizle, dostlarımızla, sevdiklerimizle, bazen de sadece kendimizle böyle zamanlar yaratmanın peşinde koşmanın birçok yararı olur. Yaşamın tadını artırır, ruhsal hastalıklardan koruyucu etki yapar, ilişkilerimizi güçlendirir ve doyumlu hale getirir, kendimizi daha çok sevmemize yol açar.

İşte bu hafta size çocuğunuzla nitelikli zaman geçirmenin yollarını kendi içinde keşfetmiş (hem de ne keşif) bir anneyle tanıştırmak ve yazdığı kitabı tanıtmak istiyoruz. Belki de tanıyanlarınız vardır, ama tanışmayan kalmasın diye biz yine de yazalım dedik. Kitabın adı Oyuncu anne.

Kitap çocuğuyla nitelikli zaman geçirmek isteyen annelere rehber olsun diye yazılmış ama babaların da çok faydalanacağına eminiz. Yalnız kitaba geçmeden, kitaptan da aldığımız güçle, nitelikli zaman geçirmenin ilkelerini bir kısaca yazalım.

Biz bu blogda çocuklarımızla geçireceğimiz nitelikli zamanın sınırları içinde kalacağız ama bilin ki temel ilkeler her ilişkide aynı.

1. Ekranları kapatın. Beraber film/ çizgi film/ tv izlemek de keyifli olabilir ama beraber bir ekrana bakmak nitelikli zaman geçirmek değildir. Bunu zaten sıkça yapıyoruz.

2. Telefonu da kapatın ya da sessize alın. Her an ulaşılabilir olmak zorunda mıyız? Toplantıdayız farz edelim. Hayatımızdaki en önemli insanlarla toplantımız var. Onlar uyuduğunda yapalım telefon görüşmelerimizi. 3-4 saatçiğimiz var hepi topu iş çıkışı. Yarısından çoğu giyinme, yemek, mecburi işlerle geçiyor, kalan varsa yoksa 1-2 saat. Eğer çalışmıyorsanız da gündüz, çocuklar evde yokken oynayın oyunlarınızı, arayın arkadaşlarınızı. Farz edin en önemli misafiriniz gelmiş.  

3. Özgür düşünün ve önerilere açık olun. Fazla kural bıkkınlık getirir, keyif kaçırır. Her zamankinden farklı şeyler yapmaya çalışın.

4. Hazırlık yapın. Her güzel şey emek ister. Zihninizde bir hazırlık da olabilir bu. Ya da daha aktif şekilde oyunlar hazırlamak için, şekilli yemekler hazırlamak için ya da her ne yapacaksanız onun için bir hazırlık yapın. O gün çocuğunuzla nitelikli zaman geçirmeyi kafanıza koyduysanız kafanızda birkaç fikir, birkaç plan olsun. Sürprizleri herkes sever, hele de çocuklar. Detaylı tarifleri kitapta bulabilir, siz de çeşitlendirebilirsiniz.

Kitabın en etkileyici yanlarından biri çocuk odaklı olması. Oyuncu anne, bize yaşam alanımızı, zamanımızı, zihnimizi çocuklara göre planlamayı öneriyor. Yani aslında bir ebeveynlik felsefesi bize önerdiği. Bu nedenle devrimci bir niteliği var. Çocuklarımızı daha mutlu, daha çok düşünebilen, daha yaratıcı, daha çok sorgulayan çocuklar yetiştirmek için çalışan, araştıran, birbirine ulaşan annelere yazılmış.  Yalnızca etkinlikler önermenin çok ötesinde, çocuğumuza bakışımızı, yaklaşımımızı değiştirebilecek bir rehber kitap.

 Ebeveynlik aslında kendi çocukluğumuzda öğrendiğimiz bir şey ve birçok kültürel kodla, eskiden getirdiklerimizle uygulayıp gidiyoruz işte. Bilinçdışı süreçler de işin içinde. Geniş aile yapısının çözülmesiyle birlikte iyice yalnızlaşan orta sınıf kentli anne babalar, bu toplumsal sitemin içinde maalesef çocuklarının her şeyini kendileri düşünmek ve karşılamak zorundalar. Eski içsel kaynaklar da çok yeterli değilse bu yükün altında kalıp kolayca çocukları hırpalamak mümkün. Bu sistemin kökten değişmesi için çaba harcarken, çocuklarımızı güzel günlere hazırlamak için özellikle bu dünyadaki ilk 6 yıllarını huzurlu, keyifli, bol kahkahalı hatırlamalarına çalışmakta yarar var. Çünkü kişiliğimizin %70’i ilk 6 yılda şekilleniyor. İlk 6 yılda öğrenilen ilişki biçimlerini ve evdeki duygusal atmosferi kişi tüm ömrü boyunca arama ve o atmosferi yakın ilişkilerinde yeniden kurma eğiliminde oluyor. Yani gergin bir atmosferde yetişen çocukların, büyüdüklerinde benzer atmosferde ilişkileri oluyor genelde. Örneğin alkolik babaları olan kadınları ilginç şekilde alkolik kocalarının olması gibi… Bu nedenle diyebiliriz ki, ilk 6 yıl çocukluklarında ne kadar mutlu olurlarsa ömür boyu o kadar mutlu olurlar. O halde kolları sıvayalım. 6 yaş geçtiyse bile dertlenmeyin, ergenlikte bir temize çekme süreci olacak, oraya yatırım için bol oyuna devam.

Devir değişir, çağ değişir, anne baba ölüp gidebilir ama insan durdukça içindeki anne babayla kurduğu ilişki de devam eder. Yani bu ilişkinin kalitesini hiç değilse 6 yıl en iyi şekilde tutmak, ne olursa olsun bireysel düzlemde kişinin mutluluğuna ve sağlamlığına yapabileceğiniz en kıymetli dokunuştur. Koşulları kısa vadede değiştirmek mümkün değilse, koşulları değiştirebilecek nesilleri yetiştirmek için çabalayabiliriz.

Kitabımıza dönecek olursak, dili sade ve içten. Kırk yıllık arkadaşınıza çay içmeye gittiğinizde yaptığınız sohbetler gibi. Okuyucuya sen diye hitap ediyor örneğin. Kendi yaptıklarını, çocuklarının oyunlara reaksiyonlarını anlatıyor. Son sayfada babaları da işin içine kattığını belirtiyor, anneye de babaya kolayca uygulayabilecekleri yıllık etkinlik ödevleri veriyor.

Kitapta “Hiçbir zaman organik besinler, organik kıyafetler, oyuncaklar peşinde olmadım. Derdim sohbetin, insanın, sevginin, hayalin, hayatın en doğalını bulup gösterebilmek oldu. Bunu bulmak diğerini bulmaktan daha zor” diyor, çok da haklı.

Çocuk büyütmeyi bir meslek olarak gördüğünü belirtiyor Oyuncu anne. İşyerinde her gün görüştüğümüz bir müşterimize kızsak da nasıl sesimizi yükseltmiyor, onunla toplantıları aksatmıyorsak evde de çocuklarla olan kıymetli zamanımızı aksatmamamızı, yorgunluğumuzu gerginliğimizi yansıtmamamızı, acısını çocuklarımızdan çıkarmamayı öneriyor. “Her akşam 19:00-21:00 arası çocuklarla toplantım var. Aksatmıyorum, aksatacaksam önceden bilgisini verip, telafisini yapıyorum. Bu toplantılara hazırlanıyorum. Aynen sunum hazırlamak gibi. Dolayısıyla planlı da olmak zorundayım” diyor. O toplantı sırasında başka şeylerle ilgilenmemek gerektiğini de biz eklesek sanırım itirazı olmaz.

Her ebeveynin okumasını, hatta ebeveyn olmadan okumasını önerebileceğimiz bu kitapta neler yok ki? Buzun içine saklanmış penguenleri kurtarma operasyonları, bulgurdan çöller, kumsallar, yaratıcı hikayeler, su oyunları, çocuklar hastayken oynanacak oyunlar, korku oyunları, boyalar, yemek oyunları, çarşaf ve kırlentlerden kardan adamlar, korsan gemileri, daha neler neler…

Önce kendimiz dönüşecek, sonra çocuklarımızı dönüştüreceğiz.

Hadi sıvayın kolları, mutlu çocuklar yetiştireceğiz: Hayallerinin peşinde koşan çocuklar…