Bağımlılıkla özerklik arasındaki uçurumda bir köprü: Ergenlik

Deniz Arık Binbay- Psikiyatrist

Blog: Dünyayı Verelim Çocuklara

Gizil dönemin ardından akıllı uslu küçük çocuğunuz oflamaya, size kızmaya, yaptıklarınızı beğenmemeye, neyi nasıl yapmanız gerektiğini bilgiç bilgiç söylemeye başlar. Kapılar çarpılır, “ben büyüdüm, ben karar veririm, ben öyle istiyorum”lar başlar. Süs püs, kıyafetler, arkadaşlarının ne dediği çok önem kazanır. Gizil dönemin uzun süt liman yıllarının ardından anal ve ödipal dönemlerdeki çatışmaları, zorlukları çoktan unutmuş olan anne babalar da çocuklarına neler olduğunu merak etmeye ve öfkelenmeye başlarlar.

Bu hafta ergenliği dönemsel özellikler, yaklaşım ve kapitalizmde ergenlik olarak 3 bölümde incelemeye çalışacağız.

Çocukluk, anne babaya bağımlılık demektir. Bir çocuğun hele de günümüzde tek başına hayatta kalması pek de mümkün değildir. Kedi yavruları 3-4 ay, filler 2-3 yıl annelerinin bakımına ihtiyaç duyarken, insan yavrusu en az 10 yıl anne babasının bakımına muhtaçtır ve bu sürecin hem çocuk hem ebeveynler açısından komplikasyonları vardır. Erişkinlikse idealinde kişinin kendi kararlarını verebildiği; işini, eşini, arkadaşlarını seçebildiği; kendi ayakları üzerinde durabildiği, özerkleştiği bir dönemdir. Çocukluğun bağımlılığıyla erişkinliğin bağımsızlığı arasında bir uçurum vardır. İşte ergenlik, bu uçurumdaki tahta köprüdür. Başarılması gereken bir çok görev, alışılması gereken bir çok yeni durum, öğrenilmesi gereken pek çok bilgi ve davranış vardır. Belki de zorlu görevlerin en başında bağımlılıktan bağımsızlığa geçebilme vardır. Ancak çocukluğunda anne babasını yere göğe sığdıramayan, onlara çok bağlı olan, onaylarını almak için elinden geleni yapan çocuk nasıl olup da özerkleşecektir? Kendimizden biliriz, can ciğer kuzu sarması olduğumuz kişilerle ayrılamayız. Ruhsal olarak ayrılabilmek için ergen size kızmak ve sizi de kendisine kızdırmak zorundadır. Öfkenin ayrılabilmede çok önemli bir işlevi vardır. Çocukluktaki gelişimsel dönemlerde yaşanmış olan zorluklar, ailenin bu dönemde ergene yaklaşımı, akran çevresi ve okulda öğretmenlerin yaklaşımları genel olarak bu köprüden ne kadar çalkantıyla geçileceğini ve sağlıklı bir erişkinliğe ulaşılıp ulaşılamayacağını belirler. Ergenlik, çocukluktaki gelişimsel sorunların gözden geçirildiği ve yeniden yapılandırıldığı bir fırsat dönemi olduğu için ayrıca önemlidir.

Hayvanlarda erişkinlik cinsel olgunlukla eşdeğerken, insanlarda cinsel olgunluğa yani doğurganlık kapasitesine sahip olmayla erişkinlik arasında önemli bir fark vardır: beyin gelişimi. Beyin görüntüleme çalışmalarında beyin kabuğunun gelişiminin, özellikle de uzun dönemli plan yapma, karar verme ile ilgili beyin bölgelerinin 26 yaşına kadar gelişimini tamamlamadığı bulunmuş. Yani ergenliğin artık 26 yaşına kadar uzadığını söyleyebiliriz. Ergenlik, 200 yıl kadar önce 2-4 yıl civarında sürerken şimdi bu süre 12-14 yıla çıkmış durumda. Bu da insanların öğrenmesi ve adapte olması gereken çok daha fazla şey olduğu anlamına gelebilir.

Ergenlikte beden ve zihin değişmektedir.

Kollar bacaklar uzar, burun büyür, sivilceler çıkmaya başlar. Hormonlar her alanda kendini göstermeye başlar: tüylenme, kızlarda memelerin büyümesi, adet görme, erkeklerde seste kalınlaşma, gece boşalmaları.. Bilgilenmeleri eksik olan çocuklarda çok korkutucu olabilen bu değişiklere bir adaptasyon gerekir. Hormonlar dümeni ele geçirmiştir ve artık “akıl bir karış havada”dır.

Zihinsel olaraksa kimlikle ilgili uğraşlar belirgindir. Kendini tanımaya, çocukluğunda sorgusuz kabul ettiği, ebeveynleriyle özdeşimlerinden gelen özelliklerini ayıklama, arkadaşlarından, öğretmenlerinden, sevdiği sanatçılardan beğendiği özellikleri kendine katma ve sonunda yeni bir kimlik oluşturma çabasına girişilir. Bu dönemde aileden uzaklaşan çocuk, akran gruplarına yani arkadaşlarına yönelir. Bu durumu aile “Bizim söylediğimizin hiç kıymeti yok, arkadaşları ne derse doğru” şeklinde ifade eder. Akran grubuna kabul çok hayati bir mesele olarak yaşanır.

Empati yetenekleri yeterince gelişmemiştir, zaman zaman hem birbirlerine hem ebeveynlerine karşı çok acımasız olabilirler. Dürtüsellikleri, hemen akıllarına geleni yapmaya olan eğilimleri onları hem eğlenceli ve yaratıcı kılar hem de tehlikelere açık hale getirir.

Bu dönemde hem çocuksu özellikler hem erişkin özellikleri bir arada görülür. Bazen çocuk gibi davranırken bazen her şeye hakim bir erişkin gibi konuşabilir.

Peki, bu dönemde çocuklara nasıl yaklaşmalı?

Yakın, saygılı, dikkatli ancak boğucu olmayan bir yaklaşım önerilir.

Sınırlar koruyucudur. Az ve öz, fakat sabit kurallar olması gence kendisini güvende hissettirir. Her zaman olduğu gibi anne ve babanın ve genç hakkında söz sahibi olan diğer yetişkinlerin aynı kuralları uygulaması önemlidir.

Takdir edin, olumlu özelliklerini becerilerini yeteneklerini gördüğünüz anda belirtin.

Özel alanlarına saygı gösterin. Odası O’na aittir. Ortak alanlarda (salonda, mutfakta, vs.) herkese uygulanan kurallara tabiidir ancak odasını temizlemek toplamak kendi sorumluluğunda olmalıdır. Sizden yardım isterse beraber yapılabilir ancak istemediği koşulda odasını siz temizlemeyin ve toplamayın. Yaklaşımınızda yaptığınız değişiklikleri yeni bir karar olarak Onunla paylaşın.

Yapması gerekenleri 2 kereden fazla hatırlatmayın. Zaten daha fazlası işe yaramaz ve çok söyledikçe etki gücünüz düşer. Söyleyip durmak yerine yapmadıklarının sonucuna katlanmasına ve çözüm bulmasına izin verin. Örneğin 2 kez çağırdınız yemeğe gelmediyse siz yiyin ve kaldırın.

Alkol madde bağımlılıkları ve suç potansiyelleri yoksa arkadaşlarına, giyimine, saçına, yediklerine karışmayın.

Aşırı sert kurallar, baskılar, onayını almadığınız kararlar sizden uzaklaşmasına, gizli saklı işler çevirmesine ve bu nedenle başını belaya sokmasına yol açabilir.

Nasihat etmeyin, anlattıkça bol bol dinleyin. Sorarsa fikrinizi söyleyin.

Size kızması ve uzaklaşmasının ayrı bir birey olma çabasının bir parçası olduğunu, bu süreçte uçlara gitse de nihayetinde sizin genetik mirasınız ve eğitiminizle büyümüş olduğu için eninde sonunda size yakın bir yerlere varacağını kendinize sık sık hatırlatın.

Suçlayıcı ve yargılayıcı olmayın. Ergenler çok güçlü görünseler bile özünde çok kırılgandırlar. Suçlanmak sizden daha da uzaklaşmalarına yol açabilir.

Sırdaşlık yapmayın. Kendi sırlarınız ve özel sorunlarınızı, özellikle aile içi sorunları anlatmayın. Halen çocuk olduğu unutularak paylaşılan bu tür bilgiler ergene taşıyamayacağı kadar yük bindirmektedir.

Kapitalizmde ergen olmak

Kapitalizmde ergenler akran kabulü için tüketime zorlanırken (kotunun, cep telefonunun markası gruba girmede önemli olabiliyor) aynı zamanda dönemsel özellikleri sinsice kötüye kullanılıyor. Beden imgesi konusundaki hassasiyetleri bilgisayar oyunları ve giyim, makyaj vs firmaları aracılığıyla sömürülüyor. İdeal beden imgesini (çoğunlukla kendinde olmayan özellikleri) oyunlar yoluyla sağlayabilmek için ya da belli marka ayakkabı, giysi, telefon alabilmek için ailesinden para çalan ergenleri sık görmeye başladık. Yapmazsa gruba kabul edilmeyeceği, küçük düşeceği endişesiyle bilgisayar oyununa kıyafet, silah vs.yi parayla yükleme zorunluluğunda hissediyorlar. İdeal kendilikle varolan kendilikleri arasındaki farkın fazlalığı (olmak istedikleri ile oldukları arasındaki fark) ve bunun yarattığı hayalkırıklığı ergenlerde depresyonlara sebep olabiliyor.

Ergenlerin dürtüsellikleri pompalanırken uzun vadeli doyum kaynakları yerine hemen doyum sağlayabileceği alanların olduğu mesajları veriliyor. Bu da madde kullanım bozukluklarının artmasında bir etken olabilir.

Sınavlara endekslenme, senelerce sınava yönelik çalışmaya rağmen gelecek kaygısı, ergenlikte çalışmaya başlayan çocuk işçiler, doğurganlık kazanır kazanmaz evlendirilen gençkızlar bu yazıya sığmayan ancak en hafif söylemle sağlıklı bir ergenlik geçirmeyi yani sağlıklı bir erişkin ve sonucunda sağlıklı bir toplum olmayı engelleyen durumlardan bazıları...

Katkı ve öneriler için; [email protected]