Emin misin?

Jan Demirci

Blog: Diren Terazi

Üniversite sınavında en yüksek puanı alanlar arasındasın. Nadir bir yüzdelik dilime girmişsin. Hayalinde küçüklükten beri avukat olmak var. Zekisin ve muhakeme yeteneğin de güçlü. İyi bir avukat olacaksın, hiç şüphe yok! Banko, istediğin o meşhur devlet okulunu kazandın!

Binlerce sayfa kitap okudun; elalem testlere girip dört şıktan birini seçerek final verirken, sen dört saat boyunca, A ile B arasındaki çetrefilli anlaşmazlıkları sekiz-on sayfalık sınav kağıtlarına uzun uzun anlatmakla ter döktün… Eh, okul öyle ya da böyle bitti; avukatlık stajı için idealist bir şekilde, staj yapacağın mahkemeye gittin…

Memur seni görünce “Geldi yine lüzumsuz!” der gibi baktı, sebebini anlayamadın. Hakime gittin pür heyecan, “Gelmesen de olur.” Dedi, darıldın içten içe. Yine de ısrarla gittin ilk hafta; sonra fark ettin ki “senin için” oturacak yer yok kalemde, vazgeçtin bu işten. Zaten metelik yok cepte, “bir ofise başlarsam hem para kazanırım, hem de bir şeyler öğrenirim” mantığıyla sırtına lacileri çekip, staj yapacak ofis aramaya koyuldun…

İlk gittiğin ofiste “iyi çay yapar mısın?” diye sordular, afalladın. Staja başladığın büronun ise sekreteri yoktu, daha ilk günden telefonu eline tutuşturdular. Bütün gün adliyede pul dağıttın, dilekçe verdin; ayaklarına kara sular indi. Ücra köşelerin hacizlerine sen gönderildin. Ofisteki herkes sana iş yükledi, yetiştiremeyince de sırayla azar çektiler; cevap vermedin. Fakültede dinlediklerinle adliyedeki sistem örtüşmediğinden, hukuk öğrencilerine adliye stajı yaptırılması gibi bir sistemde eğitilmediğinden, zaman zaman lise mezunu memurların alay konusu haline geldin. Sen hakim olmayı hiç düşünmediğin ve sınavına dahi girmediğin halde, “hakim olmayı becerememiş hukuk mezunu” muamelesi gördün. Devletin koruması altındaki hakim stajyerleri azımsanmayacak maaşları ile rahatça geçinirken, sen Barolar Birliği’nden aldığın staj kredisi ile şimdiden borç biriktirdin. Nihayet bir yıl sonra; fakültede öğrendiklerinin yarısını unutmuş olarak, “avukat” sıfatıyla ve almak için ortalama 2.000,00- 2.500,00 TL ödediğin, çarşaf boyu bir ruhsatla “taltif edildin”…

Şimdi öncelikle, asgari ücrete yakın maaşlarla, yol’suz-yemek’siz, en küçük sosyal imkanlardan dahi yoksun emek vereceksin. Sigorta primlerin asgari ücret tutarından ödenecek. Fazla mesai ücreti asla alamayacaksın. Günde 11-12 saat çalışacak, akşamları evine dosya ve patron-müvekkil baskısı götüreceksin. Öğlen yemeklerini masanda yiyecek, yıllık bir hafta izin kullanacak; yüz binlerce lira kazandırdığın meslektaşın tarafından geç ödenen üç kuruş maaşınla geçinmek zorunda kalacaksın. Bütün bunlar olurken müvekkiline, iş hukukundan doğan haklarını anlatacaksın.

Kabullenemedin mi? Ofis ofis dolaşacak, “her gün bilfiil savunduğu hukuku uygulayan bir avukat” arayacaksın.

“Avukatlıkta patronluk olmaz, hepimiz meslektaşız.” Derken genel ilke, sen “patron”larının egolarıyla, zaman zaman aşağılayan tavırlarıyla mücadele etmek zorunda kalacaksın. Pazar akşamı saat onda arayıp “duruşma günü”nü soran müvekkile dert anlatırken, “Müvekkillerimle neden muhatap oluyorsun, neden benden habersiz onlarla görüşüyorsun?” diyen işverenine verecek mantıklı bir cevap dahi bulamayacaksın. Karşı yanın avukatına selam verdiğin için “davasını sattığını düşünen” müvekkilin kadar yoracak seni, yazdığın dilekçenin formatını beğenmediği için seni aptal yerine koyan “işveren avukatın”…

Yorgunluk lakin umutla kendi ofisini açacaksın sonra, hala ailenden aldığın destekle... “Avukatlığın gereği bağımsızlıktır!” diyeceksin. Başaracağına inanacaksın, kendine güveneceksin!

İlk birkaç ay eldeki birikimlerle idare etsen de, işler kötüleşmeye başlayacak zamanla. İki dairesi olan müvekkiller atanacak sana bazen, “yoksulların savunma hakkının muhafazası için” kurulmuş olan adli yardım sisteminden. CMK’nın ceza avukatlığını yok ettiği gerçeğine şahit olacaksın, karakolda beklediğin CMK ifadesine son model arabasıyla gelen bir mağdur gördüğünde... Hayalindeki o müthiş savunmalar suya düşecek, kendini beş yıl sürecek bir ağır ceza dosyasına 500,00 TL ücretle bakmaya çalışırken bulacaksın!

Çevrende varlık yönetim şirketleri bitecek bir süre sonra. Münhasıran avukatlara tanınmış bir hakkı kullanan ve bünyesinde çalıştırdığı avukatlara yaptırdığı tahsilatların kaymağını cebine atan bu şirketlerin çarkları arasında ezilen, avukatlıktan ziyade takip memurluğu yapan meslektaşlarını tanıyacaksın. Bir bankadan yahut kurumdan icra dosyası tevdi almak istediğinde, “Biz alacaklarımızı varlık yönetim şirketine devrettik.” Cümlesiyle geri çevrileceksin. İcra takiplerinin artık avukatlardan alınıp, avukat sindirerek yaşayan bu şirketlere hasredildiği gerçeğiyle yüzleşeceksin.

Tapularda iş yürüten, ipotek işlemlerini takip eden başka tür şirketler saracak sonra çevreni. Bu iş ve işlemlere dair hakların da yine onlarca gasp edilmiş olacak. Sonra yabancı devasa hukuk şirketleri göz koyacak ülkene; bir süre sonra hiç şüphen olmasın, onlarla boğuşacaksın.

Öte yandan bir açacaksın ki gözlerini, sen fakülteye girdiğin yıl 40 olan hukuk fakültesi sayısı 150’ye yaklaşmış güzide ülkende. Üstelik en eski hukuk fakültelerinin kontenjanları iki katı arttırılmış, hatta çoğuna akşam eğitim sınıfları da açılmış olacak… Maddiyat uğruna, ekol niteliğindeki devlet okullarını terk ederek vakıf okullarına gitmek zorunda kalan hocalarına için acırken, eğitim kalitesi gün geçtikçe düşen “hukuk”un, kendi içinde sağlayamadığı “adalet”e için yanacak. Bir tek fakültesini olsun “anıt niteliğinde” muhafaza edememiş, en eski hukuk okullarını başka çıkarlara alet ederek kalitesini yerle bir etmiş sisteme kahredeceksin.

Kısacası, her gün daraltılan bir iş alanında, her gün artan bir meslektaş sayısıyla mücadele etmek zorunda kalacaksın. Düşen eğitim kalitesi, düşen insan kalitesini de beraberinde getirecek ve sen, işini “ağam paşam” ile yaptırmaya çalışan meslektaşlarına bakıp bakıp içlenecek, utanacaksın.

Bu böyle gitmeyecek tabi; kazanmayan, cepten yiyen ofisini kapatacaksın.

Eh, sonunda yine “ücretli avukat”sın. Bu saatten sonra ise, kurumsal bir şirkete hukuk müşaviri olup, mesleğinin hak ettiği geliri kazanma gayreti içine düşeceksin.

Böylece, “2014 yılı için öngörülen ortalama avukatlık kısır döngüsü”nün son virajını da tamamlamış olacaksın.

Böyleyken böyle genç insan.

Hala hukuk okumak istiyor musun?