İnsanlık öldü mü?

Av. Ozan Gülhan, Hukukta Sol Tavır Derneği YK üyesi

Blog: Diren Terazi

“‘İnsanlık öldü mü?’ dedim. ‘Yok’ dedi, ‘ölmedi, ölmedi ama, bir şeyler oldu, başka bir yerlerde sıkıştı kaldı herhalde?’” (Yaşar Kemal, Kuşlar da Gitti)

Hangimiz sürekli sormuyoruz ki bu soruyu: İnsanlık öldü mü? “Sanırım bu kez öldü” diyoruz her seferinde. Sonra bir ışık sızıyor karanlıktan, bir tohum yeşeriyor, umut oluyor, anlıyoruz ki insanlık bir yerlerde sıkışmış ama zor da olsa kurtarıp kendisini gelmiş yine yanımıza. “Bak işte, güzel şeyler de oluyor” diye geçiriyoruz içimizden. Ancak başa dönüp aynı soruyu sormak için ertesi gün olması yetiyor çoğunlukla. Başka bir felaket çalıyor kapımızı. İnsanlık yine bir yerlerde sıkışıp kalıyor. Ve her sıkışma sonrasında kurtulma süresi biraz daha uzuyor gibi. İnsanlık ölüme doğru giden yolda yaşlanıyor sanki.

Uzun uzun geçmişten bahsetmeyeceğim. Maraş’ından Çorum’una, Kanlı 1 Mayıs’ından Madımak’ına, 16 Mart’ından Bahçelievler’ine… Gözyaşlarıyla beslenenler, ölümlerden haz duyanlar hep vardı. Ancak sayıları gitgide artıyor son zamanlarda. Ölümler, vahşetler, gözyaşları bile takım tutar gibi destekleniyor.

Aylan Kurdi’nin sahile vuran o ufacık cansız bedeninin fotoğraflarına bakıp hüngür hüngür ağlayan bir insan, ertesi gün Kürt olduğunu öğrenip seviniyorsa, insanlığı ölüyordur. Topyekûn bir ilçenin ablukaya alınmasına, sivillerin öldürülmesine, yapanın kim olduğuna göre onay veriliyor ya da karşı çıkılıyorsa; bir ölünün arabanın arkasında sürüklenmesinin vahşice olup olmadığına, cesedin kimden olduğuna göre karar veriliyorsa, insanlık bitmemiştir belki ama bitmeye yakındır. Aynı kişi eylemde ölünce allahsız terörist, askerde ölünce cennetlik şehit ya da tam tersinden özgürlük savaşçısı veya halk düşmanı ilan ediliyorsa; ölen askerlerin sağcı, solcu, Alevi, Sünni, Türk ya da Kürt olmasına göre “çok da üzülmeye gerek yok” ya da “yeter artık, analar ağlamasın” deniyorsa, insanlık yerlerde sürünüyordur. Ölenler kendi tarafından olduğunda en büyük terörist eylem, diğer taraftan olduğundaysa “oh olsun, kendileri yapmıştır, hak ediyorlar” sözleriyle açıklama yapılıyorsa insanlık artık zor nefes alıyordur.

Bir kişi, belli bir bölgede yaşayan, belli bir dili konuşan, belli bir dine/mezhebe dâhil olan ya da belli bir eyleme katılan herkesi terörist olarak görüyorsa ve sivil de olsa hepsinin öldürülmesine daha en başından onay veriyorsa bahsettiği insanlardan önce en başta kendisi yaşadığı ülkeyi bölmeye çalışmıyor mudur? Mesela en basitinden bu soruya Türkiye için ayrı, İsrail için ayrı, Suriye ya da Almanya için ayrı cevaplar veriyorsa burada bir ikiyüzlülük yok mudur?

Birilerinin iktidarını koruması için, birilerinin Ortadoğu’yu şekillendirmesi için, birilerinin bu beş para etmez düzeni sürdürebilmesi için göz kırpmadan harcadığı her can bizimdir. Her bir can! Suruç’ta da, Dağlıca’da da, Iğdır’da da, Cizre’de de, Ankara’da da bizler öldük. Bizler birlik olamayıp öldükçe, onlar gencecik yeni canlara göz diktiler. Bizler öldükçe, “Ne ki iyi, ne ki güzel, ne ki insanca, başını aldı da çekti gitti uzaklara.” (Yaşar Kemal, Hüyükteki Nar Ağacı)