2016’ya girerken, bir yılın ardından…

Av. Ozan Gülhan, Hukukta Sol Tavır Derneği YK üyesi

Blog: Diren Terazi

Seçimler ve Başkanlık Sistemi

2015 senesinde dört ay arayla iki genel seçim yapıldı. Bir cumhurbaşkanı Türkiye tarihinde ilk defa seçimler öncesinde “açılış” adı altında mitingler yaptı ve elinde Kuran’la seçim meydanlarında bir partiyi destekledi. Bir de üste çıktı: “Devletin parasıyla geziyorum. Bu benim en doğal hakkım.” (Recep Tayyip Erdoğan-RTE). Ezanlar, cumhurbaşkanı ve başbakana göre ayarlanmaya başlandı. Erdoğan’ın ezan erteletme rekoru 50 dakika, Davutoğlu’nun ise 30 dakika oldu.

Seçimler öncesinde, AKP seçim bildirgesinin barış sürecine ilişkin bölümü “hataen” matbaaya giderken düştü. 7 Haziran seçimlerde HDP’nin barajı geçmesiyle AKP’nin tek başına iktidar dönemi sona erdi. Bu süreçte muhalefet, koalisyon görüşmeleri ile oyalandı; Deniz Baykal cumhurbaşkanı ile bir araya geldi. MHP’nin desteğiyle AKP meclis başkanlığını kazandı. Devlet Bahçeli, tüm koalisyon modellerine “hayır” demesiyle eleştiri konusu oldu. Tuğrul Türkeş, Geçici Hükümet’te yer almayı kabul edince MHP’den ihraç edildi. Bakanlığı kabul eden HDP’li vekiller ilerleyen dönemde istifa etti. Cumhurbaşkanı ise, Kemal Kılıçdaroğlu’na görev vermeyeceğini açıklayarak, daha YSK karar bile almadan seçim tarihi açıkladı: “Beştepe’nin adresini bilmeyeni niye çağırayım ki, 1 Kasım’da tekrar seçime gidiyoruz.” (RTE). Ülkenin birçok noktasından ölüm haberleri gelmeye devam ederken başbakanın derdi başkaydı: “Anketlerde AKP’ye yönelik artış trendi var.” (Ahmet Davutoğlu-AD). AKP, 1 Kasım seçimleri sonucunda yeniden tek başına iktidar oldu.

Başkanlık ve Anayasa tartışmaları tekrar başladı: “Bizim genlerimizde aslında başkanlık sistemi vardır.”, “Atamayla gelen bir cumhurbaşkanı değilim. Yetkilerimi kullanırım.”, “İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir.”, “Üniter sistemli başkanlık baktığımızda var. Hitler Almanyası’na baktığımızda da bunu görürsünüz.” (RTE). İçişleri Bakanı Efkan Ala bile “Anayasayı tanımıyorum.” açıklamasını yaptı.

Seçimlerle birlikte cumhurbaşkanının damadı Berat Albayrak, avukatları Ali Özkaya, Fatih Şahin, şoförü Ahmet Hamdi Çamlı, metin yazarı Aydın Ünal, asker arkadaşı İmran Kılıç, mali müşaviri Vedat Demiröz milletvekili oldu. Damat daha sonra enerji bakanlığına terfi etti.

 

Suriye

Suriye’deki çetelere mühimmat taşıyan MİT tırlarını durduran askerler ve savcılar tutuklandı. Cumhuriyet gazetesinin tırların içerisindeki mühimmatın görüntülerini yayımlaması ile birlikte, tırlarda “insani yardım malzemesi” olmadığı ortaya çıktı. Ancak bu önemsiz bir ayrıntıydı: “Şimdi diyecekler ki, ‘Başbakan tırların içinde silah yoktu diyordu.’ Varsa ne olacak yoksa ne olacak.” (RTE). Yargı ise suçu ve suçluları değil, bunları açığa çıkaran gazetecileri yargılamaya başladı. Can Dündar ve Erdem Gül, casusluk suçlamasıyla tutuklandı. Emir büyük yerden gelmişti: “Bu casusluktur, bu ajanlıktır, bunun hesabını verecekler.”, “Bunu özel haber olarak yapan kişi de bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu.” (RTE). 

Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi, operasyonla taşındı. Suriye sınırında Rusya’ya ait bir savaş uçağı Türk jetleri tarafından düşürüldü. İlk günlerde övünülen bu “başarı”, Rusya’nın ekonomik yaptırımları ile birlikte “Pilotlar Fethullahçıymış” noktasına geldi. Yine de dik durduk, eğilmedik: “Biz hayat boyu doğalgazla yaşamadık, bu millet çileye alışıktır.” (RTE). Rusya, IŞİD’in petrollerinin Türkiye’den geçtiğine, petrol ticaretiyle Erdoğan ve ailesinin doğrudan ilişkisi olduğuna ilişkin uydu görüntüleri ve belgeler yayınladı. Rusya’nın Suriye’nin kuzeyindeki Bayırbucak Türkmenleri’nin bulunduğu bölgedeki şehirlere yaptığı hava operasyonlarını protesto etmek isteyen MHP’li bir grup, bayrakları karıştırınca Hollanda Konsolosluğu’nu protesto etti.

İncirlik, Batman ve Diyarbakır’daki hava üsleri ABD’ye açıldı. İsrail’le ilişkilerin normalleşmesi amacıyla ön protokol imzalandı, van münüt sahipsiz kaldı: “İsrail Devleti ve İsrail halkı Türkiye’nin dostudur.” (Ömer Çelik). Irak yönetimi, tanklar eşliğinde Musul’un Başika bölgesine asker gönderen Türkiye’ye nota verdi, BM Güvenlik Konseyi’ne şikâyet etti. “Askerimizi geri çekmek gibi bir şey söz konusu olamaz.” (RTE) açıklamasından iki gün sonra askerlerin bir kısmı geriye çekildi.

“Onların [IŞİD’in] kafasındaki İslam ile Türkiye’de yaşanan ve bizim savunduğumuz İslam arasında 180 derece değil, 360 derece fark var.” ve “Nerede bir zalim varsa onun yanında olacağız.” (AD) denilerek IŞİD’le aynı noktada olunduğu itiraf edildi. Hacker grubu Anonymous, Türkiye’nin IŞİD’i desteklediği gerekçesiyle 400 bin ‘.tr’ uzantılı siteye siber saldırı düzenledi. Üç yaşındaki Suriyeli mülteci Aylan Kurdi’nin ölü bedeni Bodrum sahiline vurdu. Avrupa Birliği ile üç milyar avro karşılığında Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de tutması konusunda anlaşma yapıldı. 

 

Kürt Sorunu ve Güneydoğu

Birkaç senedir açılımlar yapılan, görüşmelerde bulunulan Kürt sorunu, bir önceki sene yaşanan Kobani olaylarının ardından HDP’nin bu seneki “Seni başkan yaptırmayacağız” seçim çalışması üzerine tamamen ortadan kalktı: “Kardeşim ne Kürt sorunu ya? Neyin eksik senin?” (RTE).

Güneydoğu’da çatışmalar yeniden başladı: “Barış istiyorsak savaşa hazır olmalıyız.” (RTE). TSK jetleri Kuzey Irak’taki PKK üslerini vurdu. Iğdır’da polis servisine, Dağlıca’da askeri araçlara saldırılar düzenlendi; onlarca güvenlik görevlisi hayatını kaybetti. İç Güvenlik Paketi kabul edildi. Yüzün üzerinde bölge, “Özel Güvenlik Bölgesi” ve “Askeri Güvenlik Bölgesi” ilan edildi. Elektrik, su ve yemek verilmeksizin, günlerce süren sokağa çıkma yasakları uygulandı. Aralarında bebek, çocuk, hamile kadın ve yaşlıların da bulunduğu birçok sivil keskin nişancılar tarafından öldürüldü. Tank, zırhlı araç, İHA, helikopter ve SAS komandolarıyla operasyonlar yapıldı. 24 bin nüfuslu Sur ilçesini 22 bin kişi terk etti. Yine de, “Türkiye’de sanki olağanüstü bir durum varmış gibi gösteriliyor.” (AD) ve “Bugün, 90’lı yıllarla karşılaştırılamaz. O dönem anadilde ağıt yakılamıyordu.” (AD). Yurt genelinde “Huzur ve Demokrasi” adlı operasyonlar yapılıp binin üzerinde kişi gözaltına alındı: “Sürpriz, şok ve çok etkin bir operasyon yaptık. Mükemmel operasyonlar yapıldı.” (AD). Anayasa Mahkemesi sokağa çıkma yasakları konusundaki başvuruyu “tehlike olmadığı” gerekçesiyle reddetti.

Diyarbakır’da HDP mitinginde, Suruç’ta SGDF üyelerinin basın açıklamasında, Ankara’da Barış Mitingi’nde bombalar patladı. Toplamda 150’ye yakın sivil öldü. Ankara’da polis, sağ kalanlara tazyikli su ve biber gazı ile müdahale etti. Suruç’ta kurtulan 19 kişi ise aylar sonra gözaltına alındı. Kimse istifa etmedi; çünkü “Güvenlik güçlerimiz gerekli önlemleri almıştı.”, “Güvenlik zafiyeti yok.” (İçişleri Bakanı Selami Altınok); “İhmal haberleri tamamen yalan.”, “AKP hükümeti işbaşında değil.” (AD); “İstifa demokratik ülkelerde bir yol olarak var, bizde yok.” (Cemil Çiçek). Soruşturmalarda derhal gizlilik kararı verildi. Ankara’daki terör eylemini gerçekleştiren canlı bombanın, Suruç’taki eylemi gerçekleştiren canlı bombanın abisi olduğu, ikisinin de babaları ve ablaları tarafından ihbar edildikleri, MİT’in canlı bomba listesinde bulundukları anlaşıldı. “Canlı bomba listesi elimizde ama eylem yapmadan tutuklayamayız.” (AD). Nasıl bilinmez, olayda kendisini patlatan “Suruç katliamının faili yakalanıp adalete teslim edildi.” (AD). Akan kana sadece oy gözüyle bakıldı: “Şimdi Ankara’daki terör saldırısı sonrasında anket yaptık ve kamuoyunun nabzını tutuyoruz. Oylarımızda bir yükseliş trendi var” (AD). Gözaltına alınanların hepsinin serbest bırakıldığı “başarılı” IŞİD operasyonları yapıldı. Konya’daki Türkiye-İzlanda maçında Ankara’daki katliam için yapılan bir dakikalık saygı duruşunda, katledilenler tekbir sesleriyle yuhalandı. 

Özerklik açıklamaları üzerine HDP’li birçok belediye eş başkanı tutuklandı; Selahattin Demirtaş hakkında soruşturma başlatıldı. Selahattin Demirtaş’a makam aracında suikast girişiminde bulunuldu; Demirtaş saldırıdan yara almadan kurtuldu. Genel Merkezi dâhil, birçok HDP binası ateşe verildi. Kırşehir’deki Gül Kitabevi de bu süreçte yakıldı. Sayısı binlerle ifade edilen saldırganlara karşı hiçbir polis müdahalede bulunmadı; TOMA’dan saldırganların serinlemesi için havaya su püskürtüldü. Antalya’da HDP il binasına saldıran MHP’liler, “Kürt’e benziyor” diyerek Burdurlu bir MHP’liyi dövdüler.

Özel harekât timlerinin Hacı Lokman Birlik’in bedenini akrebe bağlanarak metrelerce sürüklendiği, Yüksekova’da özel harekât tim komutanının bir şantiyeye yapılan baskında elleri arkadan bağlanmış ve yan yana dizili halde yüz üstü yere yatırılmış işçilere, “Ne yaptı lan size bu devlet? (…) Türk’ün gücünü göreceksiniz!” şeklinde bağırdığı görüntüler ortaya çıktı. Silvan duvarlarını ırkçı yazılarla donatan özel harekât polislerine inceleme başlatıldı. Bir süre sonra benzer görüntüler Silopi’de yine ortaya çıktı. Polisler sahipsiz olmadıklarından gayet rahatlardı: “Buradan tüm polislerimize sesleniyorum. Sizin arkanızda millet var, devlet var, hükümet var, Cumhurbaşkanı var, rahat olun.” (RTE). Ancak cumhurbaşkanın arkası daha sağlamdı: “Bizim arkamızda Allah var.” (RTE).

Diyarbakır’da okuldan çıkıp eve gittiği sırada gözaltına alınan 17 yaşındaki lisanslı futbolcu, polislerin “Aşırı terli ve ellerinin kirli olduğu” yönünde hazırladığı tutanakla tutuklandı. Rojava’da IŞİD’e karşı savaşırken  hayatını kaybeden Aziz Güler’in cenazesi ancak iki ay sonra Türkiye’ye sokulabildi. Şırnak’ta kaçakçılık için kullanıldığı iddiasıyla katırlar bile askerler tarafından öldürüldü. Rize’de “Teröre Lanet” adı altında miting düzenleyen Sedat Peker, AKP’ye ve Erdoğan’a destek istedi.

 

Şehitlik

Şehit haberleri geldikçe, hükümet yetkilileri şehitliğin ne de güzel bir şey olduğunu anlatmaya girişti: “Ne mutlu onun [şehidin] ailesine, ne mutlu onun tüm yakınlarına.” (RTE), “O şehitlik mekânını rabbim bize de nasip etsin.”, “Evlatlarımızı da kendimizi de feda etmeye hazırız.” (AD), “Benim amacım Allah nasip ederse şehit olmaktır” (Taner Yıldız), “Hepimiz şehit olmaya hazırız.” (Binali Yıldırım). Tabii hükümeti suçlayan şehit babaları da vardı. Hemen gerekli cevap verildi: “Karakteri bozuk babalar var.” (RTE). Kardeşinin cenazesinde hükümet politikalarını eleştiren Yarbay Mehmet Alkan için soruşturma açıldı. Hükümete destek de gecikmedi: “Ölenlerin ailesi bağırmasın, cennete gitme şansları olmaz.” (İstanbul müftüsü Rahmi Yaran).

Cumhurbaşkanı asker tabutu önünde konuşma yaptı. Nokta Dergisi’ne ise, Erdoğan’a şehit cenazesinde selfie çektiren kapağı nedeniyle baskın yapıldı; erişim engeli konulup dergi toplatıldı. Dağlıca saldırısının ardından dilin altındaki bakla da çıktı: “Eğer 400 milletvekilini alacak ve Anayasa’yı değiştirecek bir sayıyı bir parti almış olsaydı, bugün bunlar olmazdı.” (RTE). Bu açıklamayı haber yapan Hürriyet binası AKP’lilerce basıldı.

 

Cumhurbaşkanı ve Ailesi

Cumhurbaşkanı yıl boyunca defalarca muhtarlarla görüştü, muhbirlik önerdi: “Benim muhtarım hangi evde kim var, nedir, ne değildir, bildirecek.” (RTE). Avrupa Parlamentosu, Norveç Nobel Enstitüsü, New York Times, uluslararası basın temsilcileri, çevreciler ve kümesteki kuşlar dâhil herkesle tartıştı. En çok da kendisini diktatörlükle suçlayanlara kızdı: “Diktatör diyorlar. Ben diktatör olsam adama yazı yazdırmazlar. Ülkede barındırmazlar.” (RTE). Boğaziçi Köprüsü’nde intihar önlemesi ise, tezgâh olarak nitelendirildi.

Kaçak Saray yine çok konuşuldu: “Yatıyorlar, kalkıyorlar, ana muhalefeti Kaçak Saray, yavru muhalefeti Kaçak Saray. Kaçak Saray kadar taş düşsün başınıza.” (RTE), “Eğer Hz. Muhammed yaşasaydı, bugün Ak Saray’a gelirdi” (İhsan Özkes). Sarayda Mahmut Abbas’ın eski Türk devletleri kostümlü askerlerce karşılanması gündem oldu. Vahdettin Köşkü’nün ardından Yıldız Sarayı’nın da kullanımı için hazırlıklara başlandı. Erdoğan Ailesi, 250 odalı yavru saraya taşındı. Cumhurbaşkanının bütçesi 500 küsur milyon liraya çıktı. Ayrıca örtülü ödenek hakkı tanındı. Para söz konusu olunca, yönetim şekli ve yönetici sınıfı da unutmak olmazdı: “Türkiye bir anonim şirketi gibi yönetilmelidir.”, “Yeni Türkiye patronların elinde yükselecek.” (RTE).

Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV’i aldı yürüdü. Bunun üzerine Sümeyye Erdoğan da vakıf sahibi oldu; Kadın ve Demokrasi Vakfı kuruldu. Ancak Bilal Erdoğan’ı rahat bırakmadılar: “Türkiye’de dikkatim bozuluyor diye eğitimime İtalya’da devam edeceğim.” Ortaya atıldığı dönemde alay konusu olan Sümeyye Erdoğan’a suikast iddialarının yalan olduğu kanıtladı. Sümeyye Erdoğan’a IŞİD’li talip çıktı; fakat babası vermedi.

 

Kadrolaşma ve Rüşvet

Önce araştırma komisyonu, ardından meclis, rüşvetle suçlanan dört bakanın Yüce Divan’a gönderilmemesine karar verdi. Zafer Çağlayan, peçete üzerindeki yazı ile haklılığını ispat etmeye çalışırken, bazıları daha zor durumdaydı: “Beni sevin, sevgiye ihtiyacım var.” (Erdoğan Bayraktar). Rıza Sarraf’a ise başka iki bakanın elinden yılın ihracatçısı ödülünü aldı. Bakanların üzerine çok fazla gidiliyordu: “Bakanların da özel uçağı olacak. Olacak, olmak mecburiyetinde; çünkü Türkiye’ni başka türlü büyütemezsin ki.” (Ekrem Erdem).

Bu arada kadrolaşma son sürat devam etti. Şehir tiyatrolarına eski güreş hakemi ve zabıta müdürü Şevket Demirkaya getirildi. Danıştay üyeliğine karayolları genel müdürü Mehmet Cahit atandı. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne alınacak bir yardımcı doçent kadrosu için yayınlanan ilanda, “Halk otobüsü şoförlerinin sigara içmeleri durumları ve bağımlılığı konusunda çalışma yapmış olanlar” şartı yer aldı. İstanbul Üniversitesi’nde açık ara farkla seçilen Raşit Tükel yerine Mahmut Ak rektör olarak atandı. Burhan Kuzu, 100 gün işe gitmeyen ve terfi ettirilen yeğeni hakkında konuştu: “Gevşek davranmış.” Mehmet Metiner, “AKP’li bakan ve vekil yakınlarının KPSS’siz torpille üst düzey devlet kadrolarına atandığı” yolundaki iddiaları, “Biz inançlı insanlarız değil mi; Cuma namazına gittiğimizde her hafta hutbede ‘akrabalarını koru kolla’ ayeti okunur” sözleri ile savundu.

 

Cinayetler ve Ölümler

2015 senesi ölümler ve cinayetlerle de anılacak bir yıl oldu. Özgecan Aslan sapık bir minibüs şoförü, Nuh Köklü camına kartopu isabet eden bir esnaf, Bahadır Grammeşin engel olmaya çalıştığı tacizciler, Dilek Doğan galoş giymesini istediği polis, Diyarbakır Barosu başkanı Tahir Elçi, “Silah, çatışma, operasyon istemiyoruz” dedikten dakikalar sonra hala kimin namlusundan çıktığı "netleştirilemeyen" birileri tarafından katledildi. Yalova Valisi’nin öğrencilerinin gözleri önünde azarlayıp sınıftan kovduğu matematik öğretmeni Halil Serkan Öz birkaç gün sonra kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi.

Birçok ünlü de hayatını kaybetti sene boyunca. Yaşar Kemal, Levent Kırca, Zeki Alasya, Memduh Ün, Çetin Altan, Kayahan, Müzeyyen Senar, Erol Büyükburç, Cüneyt Arcayürek, Hasan Pulur ilk akla gelenler. 12 Eylül’ün mimarı Kenan Evren, anneler gününde öldü. Ardından Süleyman Demirel. Başka bir cumhurbaşkanının daha ölüm haberi merakla beklendiyse de sene erken bitti.

 

Yargı

2015, cumhurbaşkanına hakaret davalarının senesiydi. Katil, hırsız, deli gibi ifadeler kullanan kişiler hakkında yüzlerce soruşturma başlatıldı, birçoğu tutuklandı ve ceza aldı. Malatya’da “Satın Eşek Sıpaları” adlı türküyü söyleyen iki halk müziği sanatçısına, Yozgat’ta Erdoğan’ın “Eğer bir gün duyarsanız, Tayyip Erdoğan çok zengin olmuş, bilin ki haram yemişimdir” sözünü pankart yapan eylemciye soruşturma açıldı. BHH üyesi Onur Kılıç’ın tutuklanmasını protesto edenlerin tutuklanmasını protesto edenler bile tutuklandı. Erdoğan’a Gollum caps’iyle hakaret davasında Gollum’u araştırmak üzere bilirkişi atandı.

Gezi Direnişi yine gündemdeydi. Gezi Parkı ana davasında 244 sanık çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı. Ali İsmail Korkmaz’ın katilleri birkaç yıl hapis cezasıyla ödüllendirildi. Oğlunun duruşmasında yerlerde sürüklenen Mehmet Ayvalıtaş’ın babası Ali Ayvalıtaş, “Adalet arıyorum, yani okyanusun dibindeki bir iğneyi” dedi. Berkin Elvan da payını aldı: “Ekmek almaya gittiğine dair bir belgen var mı?” (RTE). İki DHKP-C militanı, Berkin Elvan soruşturması savcısı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin aldı; “başarılı” bir operasyonla savcı dâhil herkes öldürüldü. Bu olay, avukatların haklarının kısıtlanması için de bahane olarak kullanıldı. Çarşı, Balyoz, Poyrazköy ve Şike davalarında tüm sanıklar beraat etti.

 

Cemaat Operasyonu

Bir önceki senenin sonunda Fethullahçı Terör Örgütü/Parelel Yapı/Cemaat’e başlatılan operasyonlar bu sene de son sürat devam etti. Binlerce hâkim, savcı, polis sürüldü; emekli edildi ya da meslekten çıkarıldı. Özellikle 17 Aralık yolsuzluk operasyonuna imza atanlar ve önemli davalara bakanlar başı çekti. İddianameler hazırlandı, tutuklamalar oldu. Asliye ceza mahkemeleri ile sulh ceza hâkimlikleri arasında tahliye krizi yaşandı; yok hükmünde sayılan kararı yok hükmünde bulan karar, yok hükmünde sayıldı. Eski savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara, Gürcistan üzerinden Ermenistan’a, oradan da Almanya’ya kaçtı. Yine de kalp dayanmadı da, Cemaat operasyonu kapsamında türbanlılara kelepçe takılmasına başbakan tepki gösterdi; Manisa Emniyet Müdürü açığa alındı, Manisa Valisi hakkında inceleme başlatıldı.

Gülen Cemaati’ne yakın şirketler de operasyonlardan nasibini aldı. BDDK, Bank Asya’ya el koydu ve TMSF’ye devretti. Boydak Holding’e operasyon yapıldı; Kanaltürk, Bugün TV, Samanyolu TV ile Bugün, Millet ve Zaman gazetelerinin sahibi Koza İpek Holding ve Kaynak Holding’e el konuldu. Holdinglerin bünyesindeki şirketlere kayyum atandı. Şifa Grubu’na ait 9 hastanenin kapatılmasına karar verildi. Yapılanların hukukiliği ise tartışmaya değmezdi: “AK Parti hukuki davranmak zorunluluğunda değil şu anda.” (Etyen Mahçupyan). Cemaat, siyasilerin birbirini yeme alanına dönüştü: “[Melih Gökçek] Ankara’yı parsel parsel Cemaat’e sattı.” (Bülent Arınç).

 

Kadın Sorunu

Yıl boyunca kayıtlara geçen yaklaşık 250 kadın cinayeti işlendi. Diyarbakır’da felçli ve görme engelli 70 yaşındaki kadına tecavüz suçundan yargılanan sanığa iyi hal indirimi uygulandı. 14 yaşındaki kızı bayıltarak tecavüz eden ve hamile kalmasına yol açan sanığa duruşmadaki “saygın tutumu” nedeniyle indirim yapıldı. Bingöl’de 15 yaşındaki kız çocuğunun 8 uzman çavuş tarafından cinsel istismara maruz bırakıldığı davada mahkeme, “rıza var, mağdur başına gelecekleri öngörebilirdi” kararı verdi. Elazığ’ın Karakoçan ilçesine bağlı bir köyde 8 yaşındaki çocuğun 7 yıl boyunca 20 erkeğin tecavüzüne uğradığı ortaya çıktı. Mahkeme, tutuklama istemlerini “yeterli delil olmadığı” gerekçesiyle reddetti.

AKP’lilerin ve destekçilerinin açıklamaları, kadın sorununun ciddiyetini gözler önüne sermeye yetti: “Eğer bir Müslüman kadın börek yapmasını bilmiyorsa, o aile dağılmaya mahkûmdur.” (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan), “Annelerin, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir.” (Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu), “Her feministin gönlünde bir kocaya meftun olmak, onun kölesi olmak, onun bireyi olmak vardır.” (Uğur Işılak), “Bir kadın olarak sus.” (Bülent Arınç), “Altı yaşındaki çocukla evlenebilirsiniz.” (Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nureddin Yıldız), “Annen de olsa, diz kapağının üstü tahrik eder.” (Furkan Vakfı Kurucusu Alparslan Kuytul), “Kadın gibi yaşayacağıma ölürüm.” (İbrahim Hacıosmanoğlu).

 

Çevre ve Kültür

“Bu milletin a... koyacağız” diyen Mehmet Cengiz, Akkuyu Nükleer Santrali ihalesini kazandı. Santralin genel müdürlüğüne ilahiyatçı Abuzer Öztürk atandı. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın Akkuyu ile ilgili raporunda yer alan tavsiyelerin neredeyse hiçbirine uyulmadığı ortaya çıktı. 

Hopa’da sel faciası oldu. Rize’nin Şimşirli Köyü’nde HES karşıtı eylemde jandarmanın saldırısına uğrayan, aralarında 81 yaşındaki Fatma Uzun’un da yer aldığı köylülere, jandarmanın copunu kırdığı gerekçesiyle dava açıldı. Karadeniz Bölgesi’nde 8 ilin yaylalarını birbirine bağlayacak 2.600 kilometre uzunluğundaki Yeşil Yol Projesi’ne Rize’nin Çamlıhemşin ilçesindeki Havva Bekar, yolu keserek tepki gösterdi; “Vali bize çapulcu diyor. Biz çocukluğumuzdan beri burada yaşıyoruz. Vali, Kaymakam kimdir? Ben, ben, ben, halkım ben.” diye isyan etti. Ancak sesini duyurmak istedikleri, başka sesler dinliyordu: “Beton makinesinin sesi bu ülkede hiç eksik olmasın. Bu beton makinası. Çok keyif alırım onun sesinden böyle pat pat pat vurdukça.” (Çevre Bakanı İdris Güllüce).

İznik’te bulunan 2.000 yıllık tarihi Lefke Kapı’nın kemeri, orijinal olmadığı iddia edilerek yıkıldı. Aspendos antik Tiyatrosu’nun merdiven ve oturaklarına mutfak mermeri döşendi. Mimar Sinan’ın eseri olan Gebze’deki 500 yıllık Çoban Mustafa Paşa Camisi’ne mermer kaplamalar ve pisuvarlar yapıldı. Ankara’ya milyonlarca lira harcanarak otorobot ve dinozor heykelleri yerleştirildi.

 

Diğer Gündemler

“600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi.” (Tülay Babuşçu). Yine de RTÜK, 10 Kasım’da “Zulüm 1938’de son buldu” başlığıyla haber yapan Akit TV’ye para cezası verdi. Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz el-Suud ‘un ölümünün ardından milli yas ilan edildi. Kabataş yalanları tekrar gündem oldu. Fuat Avni açıklamalarına devam etti. Dolar rekor üstüne rekor kırdı. Özel okullardaki öğrenci sayısının bir önceki yıla göre yüzde 40 arttı. Türkiye’de bulunan hükümlü ve tutuklu sayısı yaklaşık 20 bin artarak, 176.116 kişiye yükseldi. 

İş kazalarında Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü olan Türkiye’de bu sene de iki bine yakın işçi yaşamını yitirdi. Ali Koç kapitalizm karşıtı oldu. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, otomobil fabrikalarında işçi direnişleriyle ilgili olarak terör soruşturması başlattığı ortaya çıktı. Doğan Medya Grubu yetkilileri hakkında da yaptıkları haberler nedeniyle terör soruşturması başlatıldı. TÜBİTAK Türk kültürüne ve manevi değerlere zarar verdiği gerekçesiyle yıl içinde 50 bin kitap hakkında toplama kararı verdi.

Diyanet’e alınan bir milyon liralık makam aracı çok tartışılınca araç iade edildi; ancak hükümet yetkilileri bu durumu anlayamadı: “Hepsini toplasanız Türkiye'nin milli gelirinde, bütçesinde çerez parası değil, çerez.” (Maliye Bakanı Mehmet Şimşek). Diyanet İşleri Başkanlığı, 5.7 milyar liralık ödeneğini 8 ayda bitirip ek ödenek istedi.

Doğu Türkistan’daki Müslümanlara destek yürüyüşü düzenleyen MHP’li grup, önce Çin restoranında çalışan bir Uygur Türkünü dövdü, ardından Sultanahmet’teki Koreli turistlere saldırdı. Duruma kısa sürede açıklık getirildi: “Koreli ile Çinliyi ayırt edecek özellik nedir? Çekik göz. Baktı ki ikisi de çekik göz. Fark eder mi efendim.” (Devlet Bahçeli). Cumhurbaşkanı ise, Çin gezisinde Doğu Türkistan’daki terörü kınayıp Çin’in toprak bütünlüğüne vurgu yaptı.

Trabzon’da Fenerbahçe otobüsüne silahlı saldırı gerçekleştirildi. Spor Bakanlığı, doping testleri pozitif çıkan Aslı Çakır Alptekin ve Nevin Yanıt’a verilen ödüller geri istedi. Sabah okurları, “Bu ülkeden gitmek istiyorum” diyen Depardieu’yu Türkiye’de sandı ve küfür yağmuruna tuttu. İrlandalı turist Aksaray esnafını dövdü. Ahmet Hakan’a saldıranların AKP’li olduğu ortaya çıktı. Tüm Türkiye’de elektrikler kesildi. Aziz Sancar, Nobel Kimya Ödülü’nü kazandı. 1 Mayıs’ta hükümetçe alınan tüm önlemlere rağmen Taksim’e çıkıldı...