Leicester City’nin şampiyonluğu: Elvis ve III. Richard yaşıyor mu?

Reşat Bilici

Blog: Spor

İngiltere’de “Tilkiler” şampiyonluğunu ilan etti. Yaygın deyimle, ‘peri masalı’ mutlu sonla bitti ve şimdi kutlamalarla birlikte şampiyonluğa dair öyküler de ortalığa saçılmaya başladı. İngilizler, Leicester’ın başarısını Elvis Presley’in hayatta olma olasılığıyla tanımlıyorlar. O kadar ki, Manchester United’ın Danimarkalı efsanevi kalecisi Peter Schmeichel’ın oğlu, Leicester kalecisi Kasper Schmeichel, “ümit edelim ki Elvis yaşıyor olsun” diyor. Jamie Vardy, Leicester City’nin şampiyonluğunu lig bitmeden kesinleştirecek olan Chelsea-Tottenham maçını tüm takımla birlikte evde parti yaparak izlediklerini gösteren bir tweet atmıştı. Kim bilir, belki Elvis de onların arasında bir yerdeydi...

Onların öyküsünü göz kamaştırıcı kılan şeyse, elde ettikleri muazzam başarıyla endüstriyel futbola darbe vurup vurmadıkları tartışması değil sadece. Bizdeki Yılmaz Vural misali bir futbol seyyahı olan teknik direktör Ranieri’nin kariyerinde daha önce hiç lig kupası kaldırmamış olması, takımın gol yükünü çeken isimlerden Jamie Vardy’nin hikayesi, yine parlak isimlerden Mahrez’in transfer öyküsü gibi pek çok detay mevcut.

İşin 2015-2016 sezonunda İngiltere’deki panoramasına bakarsak; post-Ferguson sendromunu hala üzerinden atamayan Manchester United’ın yine kötü bir performans sergilediği, Chelsea’nin tahtına ikinci kez oturan Jose Mourinho’nun takımla anlaşamayıp yolun henüz yarısında ayrıldığı, Arap sermayesinin sağladığı çılgın transfer bütçelerine rağmen Manchester City’nin şampiyon takım ruhunu yakalayamadığı, yıllardır kötü transfer tercihleriyle eleştirilen Liverpool’da Jürgen Klopp’un henüz restorasyonu tamamlayamadığı, yıllardır Arsenal’ın başında olmasına rağmen yine şampiyonluğa oynayamayan Arsene Wenger’le taraftarların sorunlar yaşadığı bir sezonda, Leicester City’nin bütün bunlara rağmen şampiyonluğa ulaşmasını futbol açısından takdir etmek gerekiyor. Kendinizden büyük takımları yenebilirsiniz ve hatta birkaç maçlık organizasyonlarda kupaya ulaşabilirsiniz, fakat İngiltere gibi yılda her takımın 38 maç oynadığı zorlu bir lig maratonunu zaferle bitirmek hiç de kolay değildir. Görkemli bir oyun tarzları da olmayabilir; ancak futbolu düz, basit, dikine ve çok koşarak oynayan Leicester’lı futbolcuların başarısında başka bir faktör daha vardı: İnanmak...

İşin endüstriyel futbolla ilgili tarafında ise, Nazım Sinan Odabaşı’nın yine soL’da yazdığı analizi okunabilir; ancak geçerken birkaç not düşebiliriz.* Kulübün sahipliği bir Asya sermayesine aitken, taraftarlara bira ısmarlamasıyla bilinen Taylandlı bir başkanları var. Budist rahipler de Leicester’ın maçlarını oynadığı Walkers Stadyumu’nda pek çok kez boy gösterdiler. Asyalı başkan, altı sene önce kulübe yatırım yaptıklarında bugünü hayal bile etmediklerini belirtirken, Vardy ve Mahrez gibi oyuncuları satmayı düşünmediklerini ifade etmiş. Sezon öncesinde şampiyonluğuna bire beş bin oran verilen Leicester için bahis oynayanların haberleriyle dolu ortalık. O kadar öyle ki, Tom Hanks, Leicester’a bahis yaptığını söyleyerek dikkatleri üzerine çekti ve ardından bunun gerçek olup olmadığını ispatlayamadı. Söylenene göre, yeni filminden önce bu şekilde gündeme gelerek reklam yapmış. Bütün bunlar, Leicester’ın hali hazırda endüstriyel futbolun içinde yer aldığını gösteriyor.

Leicester’ın şampiyonluk öyküsü o kadar dallanıp budaklandı ki, iş, Shakespeare ve Kral III. Richard tartışmalarına kadar geldi. Bilindiği üzere, York Hanedanı’nın kralı III. Richard, Leicester’da savaşta ölmüştü. Hatta birkaç yıl önce iskeleti arkeologlar tarafından Leicester kentinde bir otoparkın altında bulunmuş ve yapılan bilimsel araştırmalar üzerine bulunan kemiklerin ona ait olduğu kesinleşmişti. Öykünün Shakespeare’le ilgili kısmındaysa, kimilerine göre Shakespeare, III. Richard’ın hayatını ele alan oyununda onu zorba, çirkin ve kötü bir kral olarak resmederek Tudor Hanedanlığı’na yaranıyordu. Bir başka kesim ise, Leicester’da ölen kralın gerçek bir kahraman olduğunu iddia ediyor. Bu tarihsel tartışma bitmez; ancak şu bir gerçek ki, İngiltere’de Leicester’ın şampiyonluğunu savaşta ölen son İngiliz kralı III. Richard’a adayanlar, hatta şampiyonluğun onun kemiklerinin bulunmasıyla geldiğine inananlar bile var. Yoksa, Shakespeare’in dizelerine atıfla söylersek, şimdi York güneşi Leicester City’nin hoşnutsuzluğunun kışına bir son mu verdi? Belki...

 

*http://haber.sol.org.tr/yazarlar/nazim-sinan-odabasi/leicester-citynin-c...

Katkı ve önerileriniz için:
https://www.facebook.com/soLspor

https://twitter.com/soLspor