Tıpta Uzmanlık eğitimi doktora eğitimine eşit midir?

İzge Günal

Blog: Bilimin İzleri

Dünyada yapılabilecek en yüksek eğitime doktora, alınabilecek en yüksek bilimsel unvan da “Doktor” (PhD) olarak kabul edilir. Doktorasını yapmış olan herkes o alanda eşit yeterliliktedir; doçent, profesör olmak sadece kadro sorunudur, o kadar.

Doktora eğitiminin amaçları arasında, ilgili konunun “felsefesini” yapmanın yanı sıra bilimsel yöntemi ve bilimsel etiği öğretmek ve yapılan tez ile de bizzat bilimsel üretim yapmak da yer alır. Görüldüğü gibi yapılmak istenen bilim insanı yetiştirmektir, başka bir şey değil.

Tıpta uzmanlık eğitimi ise tıbbın klinik dallarında yapılan  ve bir konuda uzmanlaşma ile sonuçlanan dört veya beş yıllık bir süreçtir. Bu eğitimi tamamlayanlar uzman doktor/operatör doktor unvanını alırlar. Tıpta uzmanlık eğitiminin ana hedefleri arasında bilim insanı yetiştirmek bulunmamaktır. Esas hedef, ülkenin sağlık sorunlarının çözümü için alanında uzmanlaşmış, üst düzey sağlık hizmeti verecek insanlar yetiştirmektir. Bu eğitimi üniversitelerin yanı sıra, hiçbir şekilde bilgi üretimi işlevi olmayan eğitim hastaneleri de vermektedir. Yanlış anlaşılmasın, bunları söylerken tıpta uzmanlık eğitimini küçümsemiyorum; söylemeye çalıştığım her iki eğitimin farklı amaçlara yönelik olduğu. Zaten ben de tıpta uzmanlık eğitimi aldım.

Buraya kadar hiçbir sorun yok. Sorun, bu iki eğitimin birbirine eşit kabul edilip, klinik dallarda akademik yaşama devam edebilmek için tıpta uzmanlık eğitimin yeterli görülmesiyle başlıyor. Böylece temel bilim eğitimi almamış bilim insanları ortaya çıkıyor. Kendi çabaları ve entelektüel birikimiyle işin üstesinden gelinebilirse ne âlâ, yoksa kötü başlangıç artarak sürüyor. Ülkemizde bu işin çok fark edilmemesinin nedeni, doktora eğitiminin de kitapta yazıldığı gibi uygulanmayıp sıradanlaşmasından kaynaklanıyor.

Bu sorunu çözümü için uygulanan iki yol var dünyada. Birincisi, tıpta uzmanlık eğitimi alanların akademik yaşama devam edebilmeleri için ayrıca temel bilim dallarından bir tanesinde doktora yapmaları. Akademik yükseltmeleri bir miktar geciktirecek gibi görünse de  (en az dört yıl) hakkıyla uygulandığında kaliteyi yükselteceği tartışılmaz bir gerçek. Geçmişte sosyalist ülkelerde genellikle böyle bir uygulama vardı.

Günümüzde özellikle kuzey ülkelerinde uygulanan başka bir yol daha var. Burada, tıpta uzmanlık eğitimi sonrası akademik çalışma yapmak isteyenler iki yıllık bir bilim programına alınıyor. Kişi, bir konuda doktora yapmak için değil, kendi uzmanlık alanında bir proje ile ilgili kuruma başvuruyor. Projenin uluslararası düzeyde ve pratik anlamda da ortalama altı, yedi yayın üretebilecek kapasitede olması isteniyor. Aday bir yandan laboratuvarda projesini yürütürken, diğer yandan temel bilim konularında dersler alıyor. Geriye kalan zamanda ise kendi uzmanlık alanında hekimlik yapıyor. Buradan alacağı diploma sonrasında ise akademik yaşama gerçek anlamda başlayabiliyor.

Evet, tıpta uzmanlık eğitimi ile doktora eğitimi birbirine denk değil, ama sorunun akılcı çözümleri de yok değil.