İstanbul'da komünist bir bilim kadını

İzge Günal

Blog: Bilimin İzleri

Bu topraklarda eğer üst düzeyde bilim yapıldıysa, bunun 1933 Üniversite Reformu’nu takip eden günlerde başladığından sanırım kimsenin kuşkusu yoktur. Evet, genç cumhuriyet bilimi toplumsallaştırma anlamında reform öncesi de ciddi adımlar atıyordu ama üst düzey bilgi üretiminin esas kaynağı Nazi zulmünden kaçıp Türkiye’ye gelen Alman bilim insanlarıydı.

Yaşamlarının en verimli döneminde ülkelerinden koparılan bu bilim insanları İstanbul’a gelir gelmez, hiç ara vermeden bilimsel çalışmalarına başlamışlardı. O sıralarda Almanya’ya arkeoloji eğitimine giden Ekrem Akurgal, kendisine “neden buraya geldin ki, bizim en iyilerimiz sizin ülkenizde zaten” dendiğini yazar.

Gelenler sadece bilim değil, eğitim, sosyal yaşam, aydın sorumluluğu gibi konularda da iyi örnekler oluşturmuşlardı. Yaşamları ise sadece bilimle ilgilenenlerin değil, her aydının bilmesi gereken derslerle dolu birer öykü. Ben de fırsat buldukça bu insanları tanıtmaya çalışıyorum. Bu yazıda, görece az bilinen, komünist bir bilim kadınını, mimar Margarete Schütte-Lihotzky’i anlatacağım.

1897 yılında Viyana’da doğan Lihotzky, 1919 yılında ilk kadın öğrenci olarak Viyana Uygulamalı sanatlar okulundan mezun oldu. Okulda, özelikle Oskar Strand’ın etkisiyle, işlev ve estetiği birleştiren çalışmalar yaptı ve daha öğrenciyken çok sayıda ödülün sahibiydi. Mezun olduktan sonra çalışanlar için toplu konut projelerinde yer aldı ve 1926 yılında en önemli yapıtı sayılan Frankfurt Mutfağı’nı çizdi. Frankfurt Mutfağı, dar bir alan içerisinde hem işlevsel, hem de çalışan kadının rahat edebileceği, daha az yorulacağı bir mutfak tasarımıydı. Her ne kadar sonraları kadını mutfağa bağladığı savıyla eleştirilse de, çağı için önemli bir atılım olduğu gerçek.

Aynı yıllarda Avusturya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ne üye olan Lihotzky, 1930 yılında Sovyetler Birliği’ne gidip yeni sanayi kentlerinin kuruluşuna katıldı ve özellikle okullar, kreşler planladı.  Uzunca bir süre, 1938 yılına dek, burada kaldı. Bunun nedeni hem Sovyetlerde yapacağı çok iş olması, hem de Nazilerin iktidara gelmesi nedeniyle Avusturya’ya dönememesiydi.

Tam bu sırada Türkiye’de bulunan Bruno Taut’dan yaşamlarını değiştirecek bir teklif aldı: kendisi gibi mimar olan eşiyle birlikte Türkiye’ye gelip, Güzel Sanatlar Akademisi’nde çalışmak. Böylece Lihotzky’nin Türkiye serüveni başladı. Yaklaşık iki yıl kadar İstanbul’da kalıp, ağırlıklı olarak kız meslek liseleri ve köy okulları projeleri çizerken Avusturya Komünist Partisi’ne de üye oldu. Bir süre Türkiye-Avusturya arasında direniş örgütü için kuryelik yaptı ve 1941 yılında tutuklandı. Önce idam cezasına çarptırılmasına karşın, Türkiye’den gelen ve kız sanat okullarının yeniden planlanmasında görev önerilen yazı sonrasında cezası 15 yıl hapse çevrildi. Savaşta Türkiye’yi yanlarına çekmek isteyen Naziler, Türkiye’nin istediği bir kişiyi idam ederek sorun yaratmak istemiyorlardı.

Aslında bu konuda değişik bir öykü vardır: Lihotzky’nin eşi böyle bir yazı istemek Milli Eğitim Bakanlığı’nda ilgili daire başkanına gider. Bir nedenle daire başkanının odadan çıkması üzerine, masadaki antetli kağıtlardan alıp, sonra bu kağıda bahsedilen davet yazısını yazıp, Avusturya hükümetine yollar. Yani Lihotzky sahte bir yazıyla kurtulur! Bence bu öykü çok inanılır değil,  zira savaş koşullarında bile olsa, hükümetler arası yazışmaların bu derece basit olmayacağını düşünüyorum.  Büyükelçileri aracılığıyla böyle bir talep olup olmadığını kolayca öğrenebilirlerdi. Kaldı ki, Türkiye’yi memnun etmek için böyle bir şey yaptıklarına göre, bunu Türkiye’ye kesinlikle iletip, idam cezası vermediklerini söylerlerdi ve o zaman da hile kolayca ortaya çıkardı. Bence belge gerçekti ve Lihotzky Türkiye’nin karalılığı sayesine ölümden kurtulmuştu.

Lihotzky 15 yılı beklemeden savaş bitince tahliye olur ve kısa bir süre için Avusturya Komünist Partisi’nin genel sekreterliğini yapar. Sonrasında Küba’ya gidip, orada da okul projeleri yapan Lihotzky, kendi çalışma alanında verilen bütün saygın ödülleri alır. Avusturya Devlet Ödülünü ise Başkan Kurt Weldheim’in Nazilerle işbirliği yaptığının ortaya çıkması üzerine reddeder.

Yüzüncü doğum gününde, ne yapmak istediği sorulduğunda “zengin bir adam için ev tasarlamak isterdim, çünkü yaşamım boyunca yapmadım” der. Üç yıl sonra yaşama veda eder.

***

Devrimci yıllarda kimler gelip geçmiş bu ülkeden ve bilimden yana bir hükümet bilimcilerin yaşamını nasıl etkilemiş. Bugün hayali bile olanaksız.


Not: MargareteSchütte- Lihotzky ile ilgili çok az yayın var Türkçe’de. Yine de, Haymatloz. Milli Reasürans TAŞ yay. 2007; Faruk Şen, Ayyıldız Altında Sürgün. Güniz yay. 2008; ve Ataman Demir, Güzel Sanatlar Akademisi’nde Yabancı Hocalar. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi yay. 2008 yararlı olabilir.