"Küba kapitalizm yoluna girmeyecek"

Küba’daki gelişmeler üzerine Küba Komünist Partisi Merkez Komite üyesi, eski Türkiye Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal’la konuştuk.

Uygulanacağı açıklanan reform programının arka planı hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
Devrim gerçekleştiğinden beri Küba dünyanın en tehlikeli ve büyük gücüyle uğraşmak zorunda kaldı. ABD’ye karşı verilen mücadele ve ABD'nin uyguladığı abluka Küba’nın devrim sonrasındaki gelişiminde hayli belirleyici oldu. Kuşkusuz uzun bir süre Sovyetler Birliği’yle kurulan dostluk ilişkileri bu mücadelede ayakta kalmamızı sağladı. Bu süreçte bütün ekonomi devletleştirildi, yabancı şirketler lağvedildi. En küçük işletmeler de dahil her şey kamulaştırıldı. Tek kişinin çalıştığı kahvehaneler dahi bu kapsamda…

Küba’da özellikle hizmet sektöründe böyle çok sayıda küçük işletme bulunuyor. Son yıllarda devam eden tartışmaların sonucunda, toplumun bir fikir birliğine varmasıyla bu tür küçük işletmeleri özelleştirmeye karar verdik. Kastettiğim sokak köşesinde kahve satan, boyacılık yapan, genel olarak bir-iki kişinin çalıştığı dükkanlar gibi işletmeler. Daha önce bu insanlar devletten maaş alıyordu. Devlet bunun gibi bir-iki kişinin çalıştığı yüzlerce işletmeyi yönetmek durumunda kalıyordu. Sorunun bir kısmı bu…

Şimdi bu küçük dükkan sahiplerinin bu dükkanların sahibi olmasına izin vermeye karar verildi. Böylece bu kişilerin yaptıkları işe olan ilgilerini biraz daha artırabileceğimizi düşünüyoruz. Yaklaşık yüz elli kadar iş sahasında kendi hesabına çalışacak kişilere lisans vereceğiz.

İki temel sorunu çözmemiz gerekiyor: Birincisi verimlilik sorunu. Verilen hizmetlerin daha iyi olmasını sağlamamız gerekiyor. İkincisi de kendi hesabına çalışanların devletten maaş almalarını sonlandırmak, böylece yaptıkları işe daha fazla ilgi duymalarını sağlamak. Yaklaşık yüz bin kadar insanın bu kapsamda, buna özel sektör diyebilirsiniz, çalışmasını öngörüyoruz. Reform sürecinin bir kısmı bu… Batı medyasının “Küba kapitalizme doğru yol alıyor” dedikleri bu. Oysa fabrikaları, önemli hizmetleri, bankacılık sistemini, madenciliği, haberleşme ve ulaştırma gibi sektörleri özelleştirecek değiliz. Bu tür büyük işletmeler ve hizmetler devlet mülkiyetinde olmaya devam edecek.

Reform paketinin bir diğer boyutu ise, bir süredir uygulanan, tarım sektörüne geri dönmek isteyenlere toprak verilmesi konusu… Küçük bir arazinin kişisel tarım faaliyeti için kullanılmasına izin veriyoruz. Çünkü büyük miktarda gıda ithal etmek zorunda kalıyoruz. Halbuki Küba’da pek çok şeyi üretmek için yeterli toprak var. Her şeyi yetiştiremeyiz, ama ithal ettiğimiz pek çok gıdayı üretebilme kapasitesine sahibiz. Örneğin pirinç ihtiyacımızın yüzde 50’sini üretiyoruz. Ama yüzde 100’ünü üretebilecek toprağa sahibiz. Şu anda milyonlarca doları pirinç ithalatına veriyoruz. Bu nedenle üretkenliği artırmamız, daha fazla toprağın ekime açılmasını temin etmemiz gerekiyor. Devlet çiftlikleri bu sorunu çözecek kadar üretken değil. Bu nedenle toprağın bir kısmını kendi hesabına tarım yapanlara verip, daha fazla toprağın ekime açılmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bu politika son iki yıldır uygulanıyor.

Reformun üçüncü kısmı kamu sektöründe verimliliği artırmak… Bürokraside çalışan çok sayıda insan var ve bu sayıyı azaltmamız gerekiyor. Bunun için insanların daha verimli çalışabilecekleri alanlara kaydırılması gerekiyor. Örneğin Küba Komünist Partisi’nde Merkez Komitesi’ne bağlı çalışan dört merkez var. Bunlar Latin Amerika, Asya, Orta Doğu ve Kuzey Amerika Çalışmaları merkezleri… Bu merkezlerden her birinde 20-30 kişi çalışıyor. Bu merkezlerin hepsinin kendi idaresi var, her bir idarede 2-3 kişi var. Şimdi partinin bütün bu merkezlerini birleştirip, tek bir idareciye bağlayacağız, bu merkezlerde çalışan 150 kişiyi de 75’e indireceğiz. Diğer kişileri ise başka işlere aktaracağız.

Kamuda çalışanlar isterlerse devlette başka işlerde, isterlerse küçük özel işlerde çalışabilecek. Böylece ekonominin farklı sektörleri arasında bir işgücü hareketi gerçekleşecek. Bunun kamudaki istihdamı daha verimli kılacağını düşünüyoruz.

Bu adımları yavaş yavaş atıyoruz, aceleye getirmiyoruz. Bütün bu adımlar insanların işsiz kalacağı anlamına kesinlikle gelmiyor. Batı medyası 100 bin kişinin işsiz kalacağını iddia ediyor bu kesinlikle doğru değil. Sistemimiz işsizliğe izin vermiyor, vermeyecek de… Küba’daki sistem halkın düzeni insanlara asla sırtını dönmeyen bir sisteme sahibiz.

Küba’da ekonomik sıkıntılar uzun zamandır var. Özellikle de Sovyetler Birliği’nin çözülmesiyle bu sıkıntılar arttı kuşkusuz. Peki, bu adımların şimdi atılmasının özel bir nedeni var mı? Buna bir de şunu ekleyelim: Fidel Castro uzunca bir süredir bir savaş olasılığı, hatta nükleer savaş olasılığı üzerinde duruyor. Böyle kritik bir dönemden geçtiğimiz tespit ediliyorsa, toplumda bazı huzursuzluklara da neden olabilecek adımlar atmak için doğru bir zaman mı?

Bu durumun nükleer savaşla hiç alakası yok, bu farklı bir tartışma… Küba’nın iktisadi sorunları uzun yıllardır devam ediyor ve biz yıllardır bu sorunları nasıl çözebileceğimizi tartışıyoruz. Parti içindeki tartışma uzun zamandır sürüyor ve şimdi bir fikir birliğine ulaşılmış durumda.

Sovyetler Birliği çözüldükten sonra Küba’daki ekonomik sorunlar derinleşti. Örneğin ülkenin petrol temin etmesinde büyük zorluklar ortaya çıktı. Elektrik üretimi, ulaştırma, başka pek çok alan çöktü. 1991-1993 arasında Küba’da ve Küba Komünist Partisi’nde bu sorunları nasıl aşacağımız üzerine uzun tartışmalar yaptık. Yabancı sermaye çekerek, ama yabancı sermayeyi kontrol altında tutarak bu sorunları nasıl aşabiliriz diye düşündük. Turizmi teşvik ettik, petrol arama işlerini özelleştirdik, dolar dolaşımını yasallaştırdık. Hepsi büyük tartışmaların sonucunda gerçekleşti. Şimdiki durum da aynı… Bu kez ekonominin verimliliğini artırmak üzere uzun tartışmalar yaptık bu yaklaşık beş yıldır devam ediyordu. Şimdi bir fikir birliği var ve adım atıyoruz.

Örneğin Çin’i, Vietnam’ı inceledik. Bu ülkeler piyasalarını bütünüyle açma yoluna gittiler. Küba böyle bir adım atamaz. Böyle bir adım atmayacağız, bir açık piyasa ekonomisine dönüşmeyeceğiz. Bu adımlarla ulusal ekonomimizin belki yüzde 5’ini piyasaya açmış olacağız, ama daha fazlasını değil. Reformdan sonra özel sektörün toplam hasıla içindeki payı yüzde 8-10 civarında olacak. Ekonominin büyük bölümü ve en kritik sektörler ise kamu mülkiyetinde kalacak: Sanayi, başlıca hizmetler, ulaştırma, madencilik, bankacılık, ithalat ve ihracat bunların hepsi devletin tekelinde olmaya devam edecek.

Tarımda toprak dağıtımı politikasının bir süredir devam ettiğini belirttiniz. Elde edilen sonuçlara dair neler söyleyebilirsiniz? Bu politikanın etkisi ne oldu?

Henüz bir değerlendirme yapmak için yeterli süre geçmedi. Ancak gıda üretimi yavaş yavaş artıyor. Gıda kalitesi de arttı. Bunu daha iyi organize etmemiz gerekiyor. Örneğin ürünlerin kentlere nakliyesinin daha iyi örgütlenmesi gerekiyor. Ama tarımsal üretim artıyor ve çiftçiler daha iyi durumda…

Özel kişiler tarafından verilecek hizmetler üzerinde devlet fiyat ve kalite denetimleri yapacak mı?
Ben olacağını düşünüyorum. Ama bir yandan da böylesine küçük işletmeler üzerinde denetimi nasıl sağlayabilirsiniz ki? Bu esas olarak bu hizmetleri satın alanlar tarafından uygulanacaktır. Küçük dükkan sahipleri, boyacılar vs. arasında bir rekabet olacaktır ve bu da fiyatı etkiler.

Küba halkının reformlara tepkileri nasıl?
Bir fikir birliği var. Bu genel bir durum. Uzun yıllardır insanlar bir-iki kişinin çalıştığı küçük dükkanların devlet tarafından işletilmesini anlamlı bulmuyordu zaten. Sokak köşesinde kahve satan, baba-oğul veya karı-koca işletilen dükkanlardan söz ediyoruz. Bunun gibi dükkanları devlet nasıl kontrol edecek, nasıl verimli kılacak? Bununla ilgili sorunlar vardı. Şimdi bu insanlar devlete vergi verecekler, dükkanların verimli çalışıp çalışmadığı ise kendi sorunları olacak. Bu tür küçük işletmelerin devlet tarafından işletilmemesi konusunda toplumda genel bir kanaat zaten vardı.

Reformlarla özel sektörün üretiminin toplam hasıla içinde yüzde 8-10 civarında olacağını söylediniz…
Tam rakamdan emin değilim, ama aşağı yukarı o kadar…

Fakat basında reformların önemli sayıda insanı etkileyeceği belirtiliyor. Yaklaşık 1 milyon kişinin özel işletmelerde çalışacağı yolunda iddialar var…

Bunlar spekülasyon… Hiç kimse kaç kişinin özel sektörde çalışacağını bilmiyor şu anda. Bunlar tahminler ve spekülasyonlar… Kaç kişinin kamu sektöründen özel sektörüne geçeceğini henüz bilmiyoruz. Şu anda kamuda çalışan insanların bir kısmı özel sektöre değil, kamuda bir başka işe geçecek. Dolayısıyla ne kadar insanın özel sektöre geçeceğini şimdiden söylemek mümkün değil.

Yabancı yatırımlar konusunda adım atılacak mı? Yabancı yatırımların kapsamının genişlemesi gibi bir durum söz konusu mu?
Hayır, genel olarak bir değişiklik olmayacak. Sanıyorum 1994’te kabul ettiğimiz bir yasa var bu konuda, bu yürürlükte olmaya devam edecek. Genel olarak yabancı yatırımlara yalnızca sermaye açığımızın olduğu alanlarda veya kendi kaynaklarımızla geliştiremediğimiz teknolojilerin transferine ihtiyaç duyduğumuz sektörlerde izin veriyoruz.

Turizmde yabancı yatırımlara izin veriliyor, çünkü turizm yurtdışında ortaklar bulunmasını gerektiriyor. Hava yolu şirketleri, büyük oteller gibi… Yabancı sermayeyle ortaklık kurduğumuzda, yabancı şirketler mutlaka Küba devletiyle bir ortaklık kurmak zorunda oluyor. Yine madencilikte yabancı sermaye ile ortaklığımız var. Nikel üretimi konusunda Kanadalılarla ortağız. Anlaşmaya göre onlar Küba’daki nikelin yüzde ellisi üzerinde, biz de Kanada’daki nikelin yüzde ellisi üzerinde hak sahibiyiz.

Bunun dışında petrol çıkarımı konusunda daha fazla yabancı sermayeye gereksinimimiz var. Özellikle denizden petrol çıkarmak konusunda makinelere ve teknolojiye gereksinimimiz var. Bu işe sanıyorum 12 kadar yabancı şirket ortak. Bunlar dışında yabancı yatırıma izin söz konusu değil.

Küba’nın kapitalist restorasyon yoluna girdiğine ilişkin söylentiler konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Bu söyleşiye “Küba kapitalizm yoluna girmeyecek” diye başlık atabilirsiniz. Sosyalist kazanımlarımız bizim için çok şey ifade ediyor. Sosyalizm, Küba’nın ulusal bağımsızlığı anlamına geliyor. Ulusal bağımsızlığımızdan vazgeçmeyeceğimizden emin olabilirsiniz. Kapitalist restorasyon gerçekleşirse ilkin ulusal bağımsızlığımızdan olacağımızı biliyoruz, çünkü bu durumda ABD bir kez daha Küba’nın elinde ne var ne yoksa derhal alır.

İkincisi sosyalizm, bütün halkın eğitim alması anlamına geliyor. Yüksek eğitim düzeyi, herkesin okur-yazar olması sosyalizmle bunları sağladık. Üçüncüsü, etkili bir sağlık sistemi… Herkesin kendi evine sahip olması, hiç kimsenin sokakta kalmaması… Herkesin sosyal güvenlik sistemi tarafından kapsanması, 65 yaşını geçen bütün Kübalıların emeklilik hakkının olması… Bütün bunlar sosyalizmle oldu.

Küba’da suç yok, uyuşturucu ticareti yok, mafya yok. Meksika’da neler olduğuna bir bakın bir iç savaş var. Küba’da bir kapitalist restorasyon olursa neler olacağının bir örneğidir bu: Meksika’dan beter bir mafya hakimiyeti ortaya çıkar. Devrimden önce Küba mafyanın, uyuşturucu ticaretinin cennetiydi! Şimdi ise istediğiniz saatte Küba sokaklarında rahatlıkla dolaşabilirsiniz. Latin Amerika’nın neresinde bu söz konusu? İnsanların güvenliğinin, huzurunun sağlanması bunları da sosyalizme borçluyuz.

Açlığın olmaması, her ailenin ihtiyacını karşılayacak kadar gıdaya erişebilmesi… Oysa Latin Amerika nüfusunun büyük bir kısmı açlıkla boğuşuyor. Köylülerin ekecek toprağı yok. Biz sosyalizmle bunları sağladık. Sosyalist Küba’yla kapitalist Latin Amerika’yı her gün karşılaştırmalıyız. Sosyalizm her açıdan çok daha üstün bir düzendir, çok daha iyi durumdayız. Meksika’da toplumun yüzde 10-15’inin parası olduğunu, çocuklarını özel okullara yollayabildiklerini, arabalarının ve evlerinin olduğunu görebilirsiniz. Peki, nüfusun geri kalan yüzde 85-90’ı hangi koşullarda? Latin Amerika’da kadınların durumu nedir, yerlilerin durumu nedir, zenci halkın durumu nedir? Oysa biz bu sorunların hepsini çözdük. Yerli halkın, zencilerin, kadınların eşitliğini sağladık ve sağlamaya da devam edeceğiz. Bizim sistemiz daha üstün.

Röportaj için teşekkür ederiz.
Ben çok teşekkür ederim.