Kolombiya geriliminde diplomatik başarı

Yaz aylarında Latin Amerika gündemine damgasını vuran başlıca konu Venezuela ile Kolombiya arasında giderek tırmanan ve bir savaş olasılığını da gündeme taşıyan gerilim oldu. Son günlerde yaşanan gelişmeler ise Chavez iktidarının diplomatik alanda önemli bir başarı elde ettiğine ve kısa vadede bir savaş olasılığını bertaraf ettiğine işaret ediyor.

Latin Amerika’nın İsrail’i olarak nitelendirilen Kolombiya, 7 Ağustos’ta görevi devreden Alvaro Uribe döneminde, ABD’nin Venezuela’ya yönelttiği saldırgan tutumun başlıca taşıyıcısı olageldi. Bush yönetimi sırasında ABD’nin daha doğrudan ifade ettiği saldırganlık, Obama döneminde giderek daha fazla Kolombiya üzerinden ifade edilmeye başlandı. Bu durumun kendisi Venezuela-Kolombiya ilişkilerinin son dönemde giderek daha gerilimli bir hal almasına ve iki ülkenin savaşın eşiğine gelmesine sebep oldu.

Venezuela Devlet Başkanı Chavez ile 7 Ağustos’ta görevi devralan Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos arasında dün yapılan görüşme ile “normalleşme” sürecine giren Venezuela-Kolombiya ilişkilerine bakarken ABD’nin bölgeye ilişkin politikası ve Venezuela’da Eylül ayında yapılacak parlamento seçimlerini akılda tutmak gerekiyor.

ABD Venezuela’yı baş düşman ilan ediyor
Şubat başında ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Dennis Blair’in Senato’nun İstihbarat Komitesine sunduğu ABD İstihbarat Topluluğu Yıllık Tehdit Raporu, 2010 yılı boyunca Venezuela başlığında yaşanabileceklere ilişkin ciddi veriler içeriyordu. Söz konusu raporda, Venezuela ABD karşıtı bölgesel güçlerin lideri olarak nitelendiriliyor, Venezuela’nın bölgesel etkisinin en üst noktasına ulaşmış olabileceği endişesi dile getiriliyor ve Chavez ve müttefiklerinin, serbest ticaretin genişletilmesi, uyuşturucu ve terör karşıtı işbirliği, askeri eğitim ve güvenlik inisiyatifleri, hatta ABD yardım programları dâhil olmak üzere bölgedeki neredeyse tüm ABD inisiyatiflerine karşı çıktığı ifade ediliyordu. Raporun bir başka ilginç noktası eylül ayında Venezuela’da yapılacak parlamento seçimlerine açıkça atıfta bulunması ve seçimler öncesinde Chavez’in siyasi gücünü konsolide etmek ve muhalefeti zayıflatmak için yeni adımlar attığının ifade edilmesiydi. (1)

ABD’nin eylül ayında yapılacak seçimlere müdahil olma isteğinin izlerini taşıyan rapor, 2010 yılı boyunca Washington’ın Chavez hükümetine karşı istihbarat ve güvenlik operasyonlarını artıracağının ipuçlarını taşıyordu. Chavez’in terör karşıtı işbirliğini engellediği iddiası ise terör konusunun Venezuela’ya müdahalede bir araç olarak kullanılacağına işaret ediyordu. Raporu takip eden kısa sürede yaşanan başka gelişmeler de yine aynı doğrultuya işaret etmekteydi.

11 Mart’ta ABD Güney Komutanlığının başında bulunan General Douglas Fraser Senato’ya yaptığı açıklamada, Venezuela’nın teröre desteği konusunda bir soru üzerine, “Çok yakından takip etmeye devam ediyoruz … Hükümetin teröristlerle doğrudan bağlantısı olduğunu teyit edebileceğim bir bağlantı görmedik” diyor, ancak ertesi gün dışişleri bakanlığının Latin Amerika sorumlusu Arturo Valenzuela ile yaptığı görüşmeden sonra sözlerini geri alıyor ve “Venezuela hükümetiyle FARC arasındaki süregiden bağlantılara dair açık ve belgeye dayanan kanıtlar var” diyordu. Bu olaya istinaden bazı araştırmacılar o tarihte, seçim öncesinde Venezuela’nın terörist bağlantılarına ilişkin yeni keşiflerin yolda olduğu öngörüsünde bulunuyorlardı. (2)

ABD’nin yıl başından bu yana yoğunlaşan Venezuela karşıtı faaliyetlerinin ortak hedefi, Chavez hükümetinin karalayarak siyasi atmosferi etkilemek ve eylül ayında yapılacak seçimlerin meşruiyetini zedelemek.

Aslında 22 Temmuz’da Kolombiya’nın talebi üzerine yapılan olağanüstü Amerika Devletleri Örgütü (OAS) toplantısı da bu zincirin son halkasını oluşturdu. Söz konusu toplantıda Kolombiya’nın OAS elçisi Luis Alfonso Hoyos Venezuela’yı Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) ve Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) militanlarını desteklemekle suçlamış ve OAS’ı bu konuda adım atmaya davet etmişti. Venezuela-Kolombiya arasındaki gerilimi en üst noktaya taşıyan bu girişime, Chavez yönetimi Kolombiya ile diplomatik ilişkilerini keserek son derece sert bir yanıt vermiş oldu.

Kolombiya’dan geri adım
Temmuz sonunda yaşanan sürecin ilginç olan yanı, bu gelişmelerin Alvaro Uribe’nin başkanlık süresi dolmak üzereyken yaşanması idi. 7 Ağustos’ta görevi devreden Uribe yönetimi, giderayak iki ülke arasındaki gerilimi savaş olasılığını da gündeme getirecek kadar tırmandırmış oldu. Temmuz ayında yaşanan OAS sürecini Uribe’nin, halefi Juan Manuel Santos’un hareket alanını sınırlama doğrultusunda attığı bir adım olarak değerlendirmek mümkün. Nitekim, Juan Manuel Santos, görevi devralmadan Venezuela ile ilişkileri iyileştirmek istediğine ilişkin açıklamalarda bulunmuş ve Chavez’i görevi devralacağı törene davet etmişti. Venezuela’nın seçimlere yaklaştığı bir dönemde bu kadarı bile ABD açısından kabul edilebilir olmadığı için son bir hamle yapmak yine ABD’nin sadık temsilcisi Uribe yönetimine düştü.

Ancak, Chavez’in Uribe yönetiminin restini görmesi ve hızla diplomatik ilişkilere son vermesi hesapları bozdu. Chavez diplomatik ilişkilere son verir vermez, yeni Kolombiya yönetimi ile görüşmeye hazır olduğunu ifade ederek Santos yönetimine Uribe’nin kapatmaya çalıştığı hareket alanını sağladı. Nitekim, Santos’un 7 Ağustos’ta görevi devralmasından hemen sonra, 8 Ağustos’ta Kolombiya ve Venezuela dışişleri bakanları, UNASUR Genel Sekreteri Nestor Kirchner’in de katıldığı bir toplantıda bir araya gelerek iki ülke arasındaki durumu değerlendirdiler ve Chavez-Santos görüşmesi kararı da bu toplantıdan çıktı.

Santos, Venezuela-Kolombiya ilişkilerine aracılık etme önerisinde bulunanlara teşekkür ederek, doğrudan ve samimi bir diyalogu tercih ettiğini belirtirken, Chavez de yeniden başlamak konusunda istekli olduklarını açık bir şekilde dile getirdi. Toplantı öncesinde karşılıklı verilen mesajlar iki tarafın da diplomatik ilişkileri normalleştirmek konusunda adım atmaya hazır olduğuna işaret ediyordu. Toplantının, Simon Bolivar’ın son yaşadığı şehir olan Santa Marta’da yapılması da Kolombiya’nın tarihsel referanslar üzerinden bir jesti olarak değerlendirilebilir.

Kolombiya ve Venezuela diplomatik ilişkileri yeniden kurdu
Toplantı sonrasında Chavez ve Santos “şeffaf ve doğrudan diyaloga dayalı ve diplomatik girişimlere öncelik veren bir anlayışla” ikili ilişkileri yeniden kurmaya karar verdiklerini açıkladılar. Ayrıca, ilişkilerin normalleştirilmesi için beş çalışma komisyonu oluşturulması kararlaştırıldı. Söz konusu komisyonlar, borçların ödenmesi ve ticari ilişkilerin yeniden canlandırılması için komisyon, iki ülke arasında ekonomik tamamlayıcılık konusunda bir anlaşma doğrultusunda çalışacak komisyon, sınır bölgelerinde sosyal yatırımlar konusunda bir çalışma planı oluşturacak komisyon, altyapının ortak olarak geliştirilmesi için komisyon ve güvenlik komisyonu olarak belirlendi. Ayrıca, sınır bölgesinin korunması ile ilgili bir mekanizma oluşturulması konusunda iki ülkenin dışişleri bakanlarına görev verildi. Bu mekanizmanın oluşturulması konusunda UNASUR Genel Sekreteri Nestor Kirchner de dışişleri bakanları ile birlikte çalışacak.

Toplantıdan sonra Juan Manuel Santos Kolombiya’nın Venezuela büyükelçisini değiştirme niyetini açıkladı ve Karakas elçiliği için kendisine oldukça yakın bir isim olan ve önceki hükümette de haberleşme bakanlığı, dış ticaretten sorumlu bakanlık gibi görevlerde bulunmuş olan Jose Bautista Fernando’yu gündeme getirdi. Bu değişiklik isteği de varılan anlamanın hayata geçirilmesi konusunda Kolombiya’nın da hassas davranacağına dair bir işaret olarak görülebilir.

Diğer taraftan Chavez de bir kez daha gerilla hareketinin silahlı mücadele yoluyla bir geleceğinin olmadığını yineleyerek, kendi hükümetinin ne Kolombiyalı gerillaları desteklediğini ne de ülke topraklarında bulunmasına izin verdiğini söyledi.

Son durum
Şimdilik ABD’nin Latin Amerika’da yeni bir savaş olasılığını da içeren hamlesi bertaraf edilmiş gözüküyor. Aynı zamanda sürecin, eylülde yapılacak parlamento seçimleri öncesinde Chavez’in elini güçlendirecek biçimde işlediğini saptamak mümkün. Chavez bir kez daha diplomatik bir başarıyla hem ülkesini ve Latin Amerika’yı savaşa sürüklenmekten kurtarmış hem de bir kez daha ABD’nin karizmasını çizerek siyasi açıdan elini önemli ölçüde güçlendirmiş oldu.

Tabii ki uzun süredir devam eden ve yapısal boyutları olan Venezuela-Kolombiya gerilimlerinin bir anda ortadan kalkmasını beklemek için bir sebep yok. Mevcut Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos, Uribe’nin siyasi açıdan halefi ve Kolombiya, ABD ile arasındaki mesafeyi açmadığı sürece hem Venezuela hem de Latin Amerika’daki diğer ilerici yönetimler için bir sorun kaynağı olmaya devam edecek. Fakat dün gerçekleştirilen toplantının Latin Amerika açısından son derece önemli bir gelişme olduğu, Chavez’in önemli bir diplomatik başarıya imza attığı ve bir tehdidi daha ustalıkla savuşturduğu açık.

Diğer taraftan FARC’ın yeni Kolombiya devlet başkanı Juan Manuel Santos’a yaptığı görüşme çağrısı ve politik çözüme vurgu yapması (3) da değerlendirildiğinde bölgede yeni bir takım gelişmelerin yaşanma olasılığı belirmiş oldu.

Ekin Poyraz

Kaynaklar:
(1) http://haber.sol.org.tr/dunyadan/venezuela-dusmanlikta-sinif-atladi-habe...
(2) Mark Weisbrot, Colombia-Venezuela Dispute Will Be Better Resolved in South America, http://www.cepr.net/index.php/op-eds-&-columns/op-eds-&-columns/colombia...
(3) http://haber.sol.org.tr/dunyadan/farc-tan-basbakana-gorusme-onerisi-habe...