Deprem sonrası ekonomik tahakkümü artırma çabaları

Washington ve IMF, Haiti’de yaşanan dramı neoliberal politikaları derinleştirmek ve ülke üzerindeki ekonomik kontrolü tahkim etmek üzere kullanıyor. 12 Ocak’ta gerçekleşen 7,3 şiddetindeki depremin ardından yardım vaadinde bulunanlar arasında, neoliberal politikalarıyla Haiti’nin daha fazla yoksullaşmasına sebep olan IMF de bulunuyordu.

Ülke ekonomilerini şekillendirmek açısından ABD’nin taşeronluğunu üstlenen IMF ve Dünya Bankası gibi kurumların, ekonomik kriz ve doğal felaketleri, ülkelerin daha olağan zamanlarda uygulayamadıkları dönüşümleri gerçekleştirmek ve neoliberal politikaları hayata geçirmek için bir “fırsat penceresi” olarak gördükleri biliniyor. Bu durum Haiti’de yaşanan depremin hemen ardından kendisini bir kez daha gösterdi.

Haiti depreminden iki gün sonra, 14 Ocak’ta, IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn tarafından yapılan açıklamada Haiti için 100 milyon dolarlık bir kaynağın acil durum finansmanı olarak ayrılacağı duyuruldu. Ancak, bu kaynak hibe olarak değil kredi olarak kullandırılacak.

Söz konusu kredi IMF ve Haiti arasında 2006 yılından bu yana sürmekte olan program kaynaklarına ek olarak serbest bırakılacağı için, program çerçevesinde belirlenen koşullara tabii olacak ve IMF İcra Kurulu tarafından onaylanması gerekecek. Yani Haiti, kullanacağı kredi karşılığında elektrik fiyatlarını yükseltmeyi, kamu çalışanlarının maaşlarına zam yapmamayı ve enflasyonu düşürmeyi taahhüt edecek.

Dominique Strauss-Kahn, çeşitli kesimlerin eleştirilerine konu olan bu duruma istinaden 20 Ocak’ta verdiği bir röportajda Haiti’ye neden hibe yerine kredi verildiğine açıklama getirmeye çalıştı. Hızlı hareket etme gereğine işaret ederek durumu meşrulaştırmaya çalışan IMF Başkanı, kurumun hızla hibe yapma olanağı olmadığını, karşı karşıya kaldıkları tercihin hiçbir şey yapmamakla faizsiz borç vermek arasında olduğunu, bu sebeple Haiti’ye kredi olanağı sağladıklarını ifade etti. Ayrıca, IMF’nin borç veren durumdaki ülkeleri Haiti’nin borçlarını silmeye ikna etmeye çalıştığını ve bu gerçekleşirse, deprem için sağlanan kredinin sonuç olarak bir tür hibeye dönüşeceğini ifade etti.

Elbette, borçların silineceğinin garantisi bulunmuyor ve şu anda Haiti’nin en son ihtiyacı olan şey ülkenin borç yükünü artırmak. Diğer taraftan borçların silinme ihtimali bulunsa bile, bu da ülke üzerindeki ekonomik kontrolü artırmanın bir aracı olacak. Nitekim, 2009 Temmuzunda IMF ve Dünya Bankası, Haiti’nin borçlarının 1,2 milyar dolarlık kısmını sildi. Ancak Haiti’nin, yıllar süren tartışmalardan sonra buna hak kazanmak için varlık bildiriminden ihale yasasına, kamu harcama yönetiminden makroekonomik istikrar odaklı reformlara, vergi idaresinden gümrük düzenlemelerine kadar pek çok alanda IMF ve Dünya Bankası’nın taleplerini yerine getirmesi gerekti. Dolayısıyla, borç affının maliyeti ekonomik denetimi tamamen uluslararası kurumlara devretmek biçiminde özetlenebilir.

Dominique Strauss-Kahn’ın aynı röportajda uluslararası topluma Haiti’de yeni bir “Marshall Planı” için yaptığı çağrı da oldukça manidar. Strauss-Kahn açıklamada Haiti’nin parçalı bir yaklaşımdan ziyade, daha büyük bir şeye, ülkenin yeniden imarı için bir çeşit Marshall Planı’na ihtiyacı olduğunu ileri sürüyor.

Bilindiği gibi Marshall Planı, II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da komünizm tehlikesini bertaraf etmek üzere ABD’nin uygulamaya koyduğu bir yeniden imar planı. Marshall Planına dahil edilen Türkiye’de de ABD’ye bağımlılığın temelleri bu planla atıldı ve bağımsız bir sanayi sektörü geliştirme olanakları bütünüyle ortadan kaldırıldı. Bu tarihten itibaren Türkiye, kesin olarak kapitalist kampa bağımlı, montaj sanayisine dayalı, dış finansman olmadan bir türlü yapamayan bir ülke durumuna geldi.

Dominique Strauss-Kahn’ın Marshall Planından kazara söz etmeyeceği açık olduğuna göre, burada da Haiti’yi Latin Amerika’nın bağımsız kalkınma yolları arayan ittifaklarından uzak tutma çabasını görmek mümkün. Nitekim, Haiti’nin Küba-Venezuela eksenine yakınlaşma ihtimali ABD’li muhafazakârları fazlasıyla rahatsız ediyor. ABD’nin muhafazakâr düşünce kuruluşlarından Heritage Foundation’ın, ABD’nin Haiti’de ne yapması gerektiğine ilişkin ilk yorumlarında, Haiti’yi yeniden şekillendirmek için ortaya çıkan fırsata ve Castro-Chavez ikilisinden önce Haiti’ye müdahale etme gereğine sıkça işaret ediliyor.