Çalışmanın onur olduğu ülke*

2010 yaz aylarından itibaren Küba’dan gelen reform açıklamaları dostun düşmanın gündemini işgal ediyor. Ekonomik reformların ilk adresleri arasında işgücü ve ilişkili emek süreçleri geliyor, bu da dışarıdan bakanların yüreklerini hoplatıyor. Raúl, 2 Ağustos’ta “Küba’nın insanların çalışmadan geçinebildiği tek ülke olduğu görüşünü ortadan kaldırmak zorundayız” dedi, herhangi bir söz değil (1). Bu…

Hangi tarihsel kesitte ve hangi üretim tarzı içerisinde ele alınırsa alınsın bir ülkenin ekonomik ilişkilerini anlamak, emek süreçleri nesnelliğini ve onu çevreleyen ilişkileri kavramakla olanaklı. Bu yüzden Küba’nın 2010 sonundan 2011’e geçişte önüne koyduğu hedefleri tartışabilmek için ülkenin çalışma ilişkilerinin tarihsel gelişimini ve yapısal özelliklerini anlayıp öğrenmek gerekir. Yazı dizimizin önceki yazılarıyla Küba’nın ekonomik dinamikleri tarihsel olarak ele alınmış oldu. 1959’da devralınan durum, kuruluş dönemi, özel dönem ve nihayet son dönem Küba ekonomisinin durumu üzerine yazılan yazılar ile bir temel oluşturuldu. Sıra, meseleye emek süreçleri ve çalışma ilişkileri açısından bakmakta.

“Sosyalist bir toplumda, çalışma, her yurttaş için bir hak, görev ve onur kaynağıdır.” (2)
Küba devriminin ekonomik anlamda nasıl karanlık bir miras devraldığını yazdık. (3) Çalışma ilişkileri açısından bu karanlığın daha da koyu olduğunu hatırlatmakta fayda var. Şeker tarımının ve endüstrisinin sömürüsüyle derin yoksulluk içindeki emekçiler, eğitimden yoksun bırakılıp cehalete sürüklenmiş köylüler, yetersiz beslenme, salgın hastalık ve benzeri yoksulluk saldırılarının çemberindeki halk. 1950’lerde Küba’da ülkenin temel ekonomik etkinliğini oluşturan beş aylık şeker hasatı döneminde bile işsizlik rakamları yüzde 8 oranında gerçekleşmekteydi. Yılın geri kalan yedi ayında da yüzde 32 “tiempo muerto”, adı üzerinde ölü zamanlar. (4)

Küba devrimi ilk işlerden biri olarak bu nesnelliğin kalbine yönelip kuracağı emek süreçlerinin tohumunu yerleştirdi: çalışma, hatta gerektiğinde gönüllü çalışma, Küba halkının devrimci görevlerinden olacaktı. Bir ülkeyi yoksulluktan, cehaletten ve esirlikten, kolektif emek bilinciyle tugaylarda örgütlenen devrimci emekçi orduları kurtaracaktı, kurtardılar da. Çalışmanın Küba halkı için bir hak, yurttaşlık görevi ve onur kaynağı oluşu kuruluştan itibaren anayasal ilke olarak kabul edildi ve yaşatıldı. Bu yurttaşlık görevi ve onurunun ayrılmayan parçası olan “gönüllü çalışma”, devrimci heyecanını yitirmeyen bir halk oluşturulmasında en önemli ilkelerden oldu. (5) Çalışma konusunda emekçilerde bu heyecanı güdüleyecek şeyin ne ya da neler olacağı konusu devrimin önderliğinin ilk adımda çözmeleri gereken sorundu. Merkezi planlamayla yoluna devam edecek bir sosyalist ekonomi olarak Küba’da emekçilerin çalışmaya özendirilmesi ve daha önemlisi bağlanması için güdüleyicilerin, teşviklerin (incentivos) tasarlanması gerekiyordu (6). Konu önemli, kararlar kritikti.

Çünkü, sosyalist bir ekonomide emek süreçleri açısından özendiriciler konusu, üretkenlik ve verimlilik sorunsallarıyla içiçe geçmiş durumdadır. İnsan emeğinin değer üreten özgün katkısı herhangi bir üretim/hizmet birimi açısından eşsizdir ve ortaya çıkan değer o birimin varoluş nedenini oluşturur. Kapitalist işletme bu değerde, el koyarak sömüreceği artığı, kârını, sermayesinin birikimini görür. Sosyalist üretim birimi ise aynı şeyde, ulusal üretime eklenecek katkıyı, girdilerin üzerine eklenmiş değeri, topluma geri dönecek zenginliği görür. Her ikisinde de hedef, üretkenliği ve verimliliği arttırmaktır. Tıpkı, kuruluş sürecinde Bolşeviklerin emek üretkenliğinin arttırılmasını herşeyin önüne koyuşları, Lenin’in verimliliği artıracağına inandığı elektrifikasyonu sosyalizme eşitlemesi gibi, konu sade ancak önemli, kararlar kritiktir.

Küba devriminin önderliği emekçiler için maddi ve manevi teşvikler tanımlamalıydı. İşe maddi teşviklerden yani ücretlerden başlandı. Devralınan ücret derecelendirmesi o derece eşitsizdi ki ilk olarak tüm ücretlerin dondurulduğu açıklandı. Ücretlendirme konusunda uzmanların eğitilmesi, tüm ekonomiye uyarlanacak bir ücret ölçeğinin yaratılması beş yılı aşkın zaman aldı, ancak sonuçta 1966’da en yüksek ve en düşük ücret oranlamasının 4,33:1 olduğu, yani ülkede en yüksek parasal gelirin en düşük gelirin dört katını geçemeyeceği bir sistem oluşturulmuş oldu. (7) Bu düzenlemelerde hak kaybına uğranılmaması için, önceki ücreti yeni ölçekten yüksek olan emekçiler için “geçmiş ücret” ödenmeye devam edildi. Ücret ölçeklendirmesi çalışmalarının yanı sıra özellikle tarım ve dış ticaret alanlarında, parça başına ücret, kâr payı gibi başka maddi teşvik uygulamaları da devreye sokulmaktaydı. (8)

Hedeflenen devrimci enerjiyi güdülemede manevi teşviklerin de ön plana çıkması 1970’lerden sonrasını bulmuş oldu. Verimliliği arttırmada önemli etkisi olacağı düşünülen “kararlara işçi katılımı” bu yıllarda belirgin biçimler kazandı. Canlandırılmış sendikal etkinlik aracılığıyla işçilerin ulusal ölçekte üretim ve işletmelerle ilgili kararlara katılımının yanı sıra, maddi teşviklerin belirlenmesi süreçlerinde de söz hakkına sahip olmaları sağlanmış oldu. Sendikaların canlanmasının yanında, bu dönemde yönetim kurullarında işçi temsilcilerinin yer alması, çalışma meclisleri ve konseyler gibi uygulamalar etkinlik kazandı. (9)

1980’li yıllar ise Küba ekonomisinin çalışma ilişkilerinde daha fazla işletmeler düzeyine odaklandığı bir dönem oldu. İşletmelerin kendi kendini çevirebilecek finansal kapasiteye ulaşmaları, maddi teşviklerin bu kaynaklara dayanarak çeşitlendirilmesi gibi hedefler oluşturulmaya başlandı. (10) Bu noktada tüm bu ekonomik kararlar ve reformların tıpkı önceki yıllardaki planlama süreçlerinde olduğu gibi Sovyet ve Doğu Bloku refomları ile paralelliğinin, onyllın ortalarına dek sürdürüldüğünü not etmek gerekir.

Çalışma ilişkileri açısından, işletme düzeyinde üretkenlik ve verimliliğe verilen önem, maddi teşviklerin gözden geçirilip yenilenmesiyle bir arada yürütüldü. Vasıflı işgücü ücretleri 1’e 5,29’a yükseltildi. İşçi katılımı ve denetimi mekanizmaları tüm boyutlarıyla etkin ve aktif olarak kullanılıyordu. Maddi teşviklerde, ücretlerin yanı sıra, prim, parça başına/performansa göre ücret, artı “bonus” gelir, kâr paylaşımı, teşvik fonu gibi uygulamalar emekçilerin de yer aldığı kurullar ve meclislerde yeniden düzenlenmeye ve daha etkin hale getirilmeye çalışılıyordu. (11)

Ancak işte tam da aynı yıllarda Doğu Bloku ülkeleri benzeri refomlar ile hızla çözülüşe doğru sürüklenmekte, Sovyetler glasnost ve perestroyka bulutuna girmekteydi. (12) Biz hikayenin sonunu baştan söyleyelim, emek süreçlerine de yansıyan bu eş zamanlı reformları Küba, doğru zamanda doğru kararlar ve öngörülerle hareket ederek amiyane deyişle, “kazasız atlattı”!

Özel dönem, zor dönem...
Küba 1984 yılında önündeki on yıllık döneme girerken çalışma ilişkilerindeki değişimlere karşı direncini güçlendirdiğini düşündürten bir düzenleme yaptı. 1984 tarihli İş Kanunu’nda 80’lerin sonlarının reformlarına zemin hazırlarken bir yandan da Kübalı emekçilere çalışma görevlerini ve üretkenlik sorumluluklarını hatırlattı. Düzenlemede, işe zamanında ve düzenli gitme, işgününün verimli kullanımı, mesleki sorumlulukların hatırlatılması, işçi sağlığı ve güvenliği kurallarına titizlikle uyulması, toplumun malı olan üretim araçlarına özen gösterilmesi gibi konularda disiplini sağlamak amacıyla ödül/ceza ayrıntılarına yer verildi. Tüm bunlar, muhaliflerin “antidemokratik” çalışma ilişkilerine kanıt oldukları yakıştırmasıyla kullandıkları şeyler oldu. (13) Bizim açımızdan ise liberalleşme önünde sağlam kalkanlar olmalarıyla önemliler.

1980’lerin refomlarını görece direnci artmış bir biçimde ve iyi niyetle tamamlayan Küba’yı 1990’lar ardı ardına çözülüşlerle karşıladı. 1993 yılı ile birlikte ülke artık “özel” bir döneme girmişti. Ekonomik boyutlarıyla baktığımızda, şeker tarımı ve dış satımı önemli bir darbe almıştı. Şeker tarımı, emek, süreçler, toprak, makineler anlamında her yönüyle desteksiz ortada kaldı. Sovyetler Birliğinin çözülüşünün ardından Küba’da sanayi sektörü de derin bir darbe yemiş oldu. Sanayi üretimi yarı yarıya düşerken, tütün, nikel ve kimya gibi görece rekabet edebilir olanlar dışında bazı alt sektörler tümüyle ortadan kalktı. (14)

Bu gelişmelerin yanı sıra dikkatleri çeken bir başka şey turizm sektörünün durumuydu. 1990’larda Küba, turizm gelirlerini önemli bir dış kaynak haline getirmiş oldu. Sektörler düzeyinde bakıldığında hem ekonomik aktivite hem de istihdam açısından yeni bir döneme girilmiş oldu. Tarımdan hizmetlere kayan dengede tarımı şeker kamışı, hizmetleri ise sanılacağının aksine turizm değil, sosyal hizmetler olarak anılan sağlık ve eğitim oluşturuyordu. (15)

1993-1994 arasında özel dönemin zorluklarını aşmak için ekonomik reformlar devreye alınmaya başlandı. Ulaşılmaya çalışılan nokta kuruluş döneminden çok da farklı değildi. Sosyalist Küba ekonomisinin kendi kaynaklarıyla varlığını sürdürebilmesi için, kaynaklarını koruyabilmesi, artırabilmesi ve üretebilmesi gerekiyordu. Üretkenliği artıracak en önemli kaynağın insan emeği olduğu bilinciyle, reformlar işgücüne yöneldi: üretkenliğin diğerlerine oranla düşük olduğu kamu sektöründeki istihdamın yeni biçimlere yönelmesi, bunun için özellikle tarımda devlet işletmelerinin kooperatiflere dönüşmesi, yabancı sermayenin devlet ortaklıklarıyla ülkeye girişinin artırılması ve küçük üreticiliğin ve kendi işinde çalışma biçimlerinin belli ölçülerle de olsa serbestleştirilmesi. (16) Bu listeyi bir kenara not edin, birazdan bir benzerini tekrar göreceğiz.

Bu reformlar açısından gözden kaçmaması gereken bir kaç nokta var. Birincisi, kamu sektörüne ilişkin kararlar alınırken, serbestleştirme ya da işten çıkarmanın değil yönlendirme veya görevlendirmenin varlığı. İkinci önemli nokta da yabancı işletmelerde çalışan işçilerin, bireysel olarak değil devlet üzerinden çalıştırılıyor oluşu. Yabancı şirketler, devlet aracılığı ile işçilere ulaşıp, ücret ödemelerini Amerikan doları üzerinden yine devlete yapmaktaydılar. (17) Küba devleti emek gücünü yabancı patronların insafına terk etmiyor, aksine tüm haklarını ve kazançlarını sosyalist devlet güvencesi altında tutmaya devam ediyordu.

Bu dönemde tarımın önüne geçmiş olduğunu söylediğimiz sosyal hizmetler alanına da yakında bakarak ilerlemekte fayda var. Orta ya da düşük nitelikli vasıflara sahip işgücünü görece yüksek ücretle çalıştıran turizm sektörünün yanında eğitim ve sağlık hizmetlerini kapsayan sosyal hizmetler alanı devlet tarafından özel önem görmekteydi. Bu alanlarda yüksek vasıflı işgücü dar bir ücret ölçeğinde ancak ülke ortalama ücretlerinin üzerinde maddi teşvik ile çalıştırılmaktaydı. Küba devleti, eğitim ve sağlık alanlarındaki işgücüne sosyalist devletin görevleri açısından da özel bir önem veriyordu. Küba halkına evrensel nitelikte ve ücretsiz sosyal hizmetlerin düzenli verilmesi önemli meseleydi. (18) Küba özel dönem öncesinde de bu alanlara özel önem vermişti, geçirdiği hiç bir sorunlu dönemin bunu değiştirmesine izin vermedi.

Ekonomik reformlarla liberalleşmeye yönelindiğini düşündürten süreç 1990’lar ortalarına kadar sürdürüldü ve sonrasında Küba, başı her zamankinden dik 21. yüzyıla doğru sağlam adımlarla ilerlemeye devam etti. (19) Özel dönemin ilk şoku geçmiş, Küba devrimi bağımsızlığını korumuş, yalnızlığına alışmıştı.

Eğitim ve sağlığın öncü ülkesi
21. yüzyılın başında Sosyalist Küba, afacan çocukluk dönemini geçmiş, delikanlılık çağlarının bunalımını başarıyla atlatmış, genç ancak bilinçli ve olgun çağlarına ulaşmış oldu. 2000’li yıllarda tüm dünya, bu küçücük adanın kararlılığını ve inadını tanıdı.

Emek süreçleri ve çalışma ilişkileri merceğiyle baktığımızda 21. yüzyıl Küba’sını artık tarımla değil, eğitim ve sağlıkla, sosyal hizmetlerle tanımlıyoruz. Bu durum hem yurtiçi hem de yurtdışı açısından geçerli. Eğitim ve sağlık hizmeti bugün Küba’nın en önemli dış satım kalemini oluşturuyor. Bu hizmet alanlarının en büyük müşterisi de, bulunabilecek en güvenilir ve hak eden çoğunluk: Venezuala halkı! 2000 yılından itibaren Hugo Chavez iktidarının en fazla önemsediği ilkelerden olan ücretsiz sosyal hizmetlerin sağlanmasında Kübalı eğitim ve sağlık emekçileri büyük rol aldılar. 2004 yılına gelindiğinde Venezuela’da on bini aşkın Kübalı doktor ve üç bin civarında hemşire çalışıyordu, 2007 yılında bu sayı 20 bini çoktan aşmıştı. Küba ekonomisi, kamu hizmet emekçilerinin bu yurtdışı görevlendirmesi karşılığında ihtiyacı olan petrol kaynağına kavuşmuş oldu. (20)

Küba öte yandan kamu hizmetleri açısından kendi halkının da hem bugününü hem de geleceğini kurmak için sağlam bir yapı kurmuş durumda, eğitim ve sağlık emekçileri, yüksek eğitim seviyeleri, yetenekleri ve yurtseverlikleriyle ülkenin en büyük güvencesini oluşturuyor.
Ülkenin bugününe işgücü istatistiklerine bakarak devam edersek tablo şöyle: CIA kaynakları 2010 için iş gücünü 5 milyon 159 bin olarak yayınlıyor. Bu sayının yüzde 78’ini devlet sektörü yani kamu, yüzde 22’sini ise devlet-dışı biçimler oluşturuyor. Yine CIA rakamları sektörel dağılımı, yüzde 20 tarım, yüzde 19.4 sanayi, yüzde 60,6 hizmetler olarak açıklamış, işsizlik oranı ise yüzde 1,7. (21)

Küba’nın kendi kaynaklarındaki veriler 2008’e ait: toplam 5 milyon 27 bin kişilik işgücüyle, yüzde 74,7’lik işgücüne katılma oranı ve yüzde 1.6’lık işsizlik oranı açıklanmış. (22) Tüm bu veriler birleştirildiğinde ülkenin ekonomik olarak aktif bir nüfusa sahip olduğunu söylemek olanaklı. Örneğin Türkiye için işgücüne katılma oranı 2010 yılının ilk çeyreğinde zar zor yüzde 50 civarına çıkmış durumda. İşgücü rakamları içerisinde gizli işsizlerin de yer aldığını hatırlatarak, Türkiye’de işsizlik oranının yüzde 10’un üzerinde olduğunu ekleyelim.

Küba Ulusal İstatistik Ofisi’nin verilerine göre 2008’de çalışan nüfusun yüzde 42’si kamu hizmetlerinde, yüzde 18’i tarımda, yüzde 11’i sanayi üretiminde ve yüzde 12’si de restoran ve otel gibi ticari işletmelerde yani turizmde çalışıyor. Geri kalan yüzde 17’lik kısım, madenler, elektrik su gaz işleri, ulaşım, inşaat gibi alanlara dağılmış durumda. (23) İstihdam verilerinden çıkan tabloda, yüksek işgücüne katılma oranının yanında, sosyal ve idari hizmetlerdeki şişkinliğin ve tarım, sanayi ve madencilik gibi üretken sektörlerdeki düşük oranların altını çizmekte fayda görüyoruz. İşgücünün yüksek nitelik düzeyleri de düşünülerek, bu dağılımın daha fazla üretebilmek için üretken alanlar yönüne kayması gerekliliği açıkça görülebilir.

Aynı kaynaktan ücret rakamlarına da göz atalım. 2008 yılı için tüm sektörlerde ulusal ortalama ücret 415 peso olarak hesaplanmış. En yüksek ücret, 562 peso ile yüzde 0.05’lik istihdam oranına sahip madencilik sektöründe. En düşük ücret ise restoran otel ve ticaret çalışanlarında: 365 peso. En kalabalık istihdam grubunu oluşturan kamu hizmetleri sektöründe ücretler, 385 peso, bu rakam ortalama ücretin oldukça aşağısında. (24)

Son olarak çalışanların ekonomik aktivite statülerine göre verilere bakalım. 4 milyon 948 bin kişilik çalışan nüfusun 4 milyon 112 bini devlet çalışanı, yani istihdamın yüzde 83’ü. Geri kalanların 233 bini kooperatiflerde, 602 bini ise kendi işinde (141 bin) ya da ticari işletmelerde çalışanlardan oluşan özel sektörde istihdam ediliyor. (25)

Küba, 2000’li yılların başından itibaren hem sektörel dağılım açısından hem de var olan sektörler için, üretebilirlik ve üretkenliğin artışına dönük bir dizi program uyguluyor. Maddi teşviklerin üretkenlik üzerindeki etkisini ele alarak 2005 yılında ücretlerde yapılan düzenlemeler, 2007 yılında devlet çalışanlarına dönük sosyalist mülkün gözetilmesini hatırlatan önlemler, 2008 yılında yeniden ücretler ve parça başı ödemeler ile maddi teşviklerin gözden geçirilmesi Küba devletinin bu konudaki sürekli kararlılığının göstergesi olarak algılanabilir. Küba, bir süredir, harcamaları kontrol altına alarak, ürün ve hizmet kalitesini artırarak, dışalımı azaltmaya çalışarak üretkenliğin arttırılmasını ana hedef olarak önüne koymuş bulunuyor. (26)

Üreterek yöneteceğiz!
Tüm dünyayı sarsan kriz Küba’yı emek süreçleri açısından işte böylesi bir tabloyla karşısına almış oldu. Şeker ekonomisinden hizmetler ülkesine dönüşmüş bir Küba. Her sorunlu ve hassas dönemde olduğu gibi, yoluna kendi istediği gibi, hedeflediği yönde ve kendi ayaklarıyla devam edebilmek için ülke, bir kez daha üretkenliğin artırılması göreviyle karşı karşıya. Küba, toprağını, doğal kaynaklarını, ham maddesini ama en başta emek gücünü etkin kullanıp, daha çok üreterek bu krizden çıkabileceğine inanıyor. Durum bu kadar basit. Basit olmayan, emperyalist ülkelerin işi. Küba açısından en kritik nokta, dışarının karmaşasını kendi sadeliğinden uzak tutabilmek gibi gözüküyor.

Küba önderliği, önümüzdeki günlere dönük ekonomik önlemlerini 2010 yaz aylarında duyurdu. Ekonomik reformlar bakanlar kurulunun kararları olarak açıklandı, ardından defalarca hem Raúl Castro hem de ekonomi kurmayları tarafından detaylarıyla anlatıldı.

Devlet çalışanlarının kabarmış rakamları düşürülerek emek gücü daha üretken olabileceği düşünülen alanlara kaydırılacak, yani, örneğin merkezi idare işlerinde üretken olamayan fazla çalışanlar, “çalışabilecekleri” alanlara geçirilecekler. 2011’in Mart ayı sonuna kadar devletteki bu düzenlemeler tamamlanmış olacak. İşe yerleştirmelerde her türlü kayırmacılığın ya da ayrımcılığın önüne katı bir disiplinle geçilecek. Alternatif üretken alanların yaratılabilmesi için kendi adına çalışma, işçi çalıştırma ve kooperatif düzenlemeleri esnekleştirilecek. Bu yeni ekonomik senaryoya uygun bir şekilde vergi sistemi de düzenlenecek. (27)

Küba halkının ve emekçilerinin reformları gerekçeleriyle birlikte anlayıp kabullendiğini gösteren bir tablo var. Konuyu tam anlayamamış olan bizleriz, yani, en genel tanımlamasıyla Küba dostları.

Bir kez daha dikkat kesilip bakalım: Raúl, 2 Ağustos’ta diyor ki: “ ... daha yüksek verimlilik ve üretkenlik sağlanamazsa, ücretleri yükseltmek, dış satımı artırmak ve dış alımı ikame etmek, gıda üretimini besleyecek tarım yapabilmek, sosyalist sistemin parçası olan ve her geçen gün artan sosyal giderleri karşılamak imkansızlaşır. Sosyalist sistemimiz için, akılcı olmamız, kaliteden ödün vermeden tutumlu olmamız gerekir...”(28) Oldukça açık ve sade değil mi? Daha çok çalışmamız gerek, az çalışanlar ve çalışmayanları da biz uygun yerlerde çalışmaya yönlendireceğiz diyor.

1 Kasım’da Marino Murillo Jorge de açıkça anlatıyor: “... tüketim mallarını, üretebildiğinden daha hızlı dağıtan bir toplum olduk...”(29) Sorun yine oldukça yalın, toplumsal bölüşümün kaynağını yaratabilmek ve artırabilmek sorunu.

Küba önderliği bu düzenlemeleri ve reformları planlarken gücünü ve kararlılığını doğrudan Küba halkından alıyor. Yalnızca sözde değil, manevi anlamda da değil, kararlara katılım mekanizmalarıyla meclisleri, kurulları, birlikleri, tugaylarıyla. Ama en başta işçilerin doğrudan örgütleri sendikalar yoluyla.

Son olarak bir de Küba Merkez İşçi Sendikası (CTC)Genel Sekreteri Salvador Valdes’e kulak verelim: “...işçiler, disiplini artıracak, üretkenliği yükseltecek ve yaratıcı üretici aklımızı geliştirecek bu düzenlemelerin arkasındadır...” (30)

Bu sözlerin samimiyetinden kuşku duyacak sebebimiz var mı? Ya da bu üretkenlik inadına itiraz etmek için gerekçemiz? Ne tek bir kişinin aklına, ne tekil bir grubun çıkarına ne de yalnızca bu anlık duruma ait olmayan bu ekonomik politika planlamasına alternatif üretebilecek deneyim fazlamız?

Bunların hiçbiri yoksa, son dönem reformlara, “liberalleşme”, “kapitalizme kayma” ya da “sendikalar eliyle işçi çıkarma” gibi paranoyalarla yaklaşmaya da hakkımız yok.

Samimi bir ilgiyle ve yakından izlemeye devam edelim Küba’yı, kafalarımızın karışmasına izin vermeden. Kaygımız onların yanlış yola düşmesinden değil, emperyalizmin yaşamakta olduğu krizle birlikte kuralsızlıklarını yeni saldırılara çevirmesinden yana olsun.

Burçak Özoğlu

* Küba'nın gündeminde olan ekonomik reformların arka planını anlamak üzere Bizim Amerika'da yayınlanmaya başlayan yazı dizisinin önceki yazıları için bakınız:

- Son dönem Küba ekonomisi, http://haber.sol.org.tr/bizimamerika/son-donem-kuba-ekonomisi-37168, 21 Aralık 2010.
- Küba’da özel dönem: aynı anda tüm cephelerde savaşmak, http://haber.sol.org.tr/bizimamerika/kuba-da-ozel-donem-ayni-anda-tum-ce..., 11 Kasım 2010.
- Küba’da planlama tartışmalar, http://haber.sol.org.tr/bizimamerika/kuba-da-planlama-tartismalari-35608, 9 Kasım 2010.
- ABD-Küba ilişkileri: soykırıma varan bir savaş ya da bir Küba destanı, http://haber.sol.org.tr/bizimamerika/abd-kuba-iliskileri-soykirima-varan..., 6 Kasım 2010.
- “Özel Dönem” öncesi Küba ekonomisi, http://haber.sol.org.tr/bizimamerika/ozel-donem-oncesi-kuba-ekonomisi-35035, 26 Ekim 2010.
- Yarı sömürge ekonomisinin Küba devrimine mirası, http://haber.sol.org.tr/bizimamerika/yari-somurge-ekonomisinin-kuba-devr..., 20 Ekim 2010.
- Küba için kaygılanmak, http://haber.sol.org.tr/bizimamerika/kuba-icin-kaygilanmak-34653, 18 Ekim 2010.

Kaynaklar:

(1) Raúl Castro’nun 2 Ağustos 2010 tarihli konuşması,
http://www.granma.cu/ingles/cuba-i/2agosto_discursoraul.html
(2) Küba Anayasası
http://www.cubaverdad.net/cuban_constitution_english.htm
(3) “Özel Dönem öncesi Küba ekonomisi”
http://haber.sol.org.tr/bizimamerika/ozel-donem-oncesi-kuba-ekonomisi-35035,
“Yarı sömürge ekonomisinin Küba devrimine mirası”
http://haber.sol.org.tr/bizimamerika/yari-somurge-ekonomisinin-kuba-devr...,
“Küba için kaygılanmak”
http://haber.sol.org.tr/bizimamerika/kuba-icin-kaygilanmak-34653
(4) Aldo M. Leiva, “Cuban Labor Law: Issues and Challenges”, ASCE Cuba in Transition 2000.
(5) age.
(6) Andrew Zimbalist, “Incentives and Planning in Cuba”, Latin American Research Review, Vol.24 no1 pp65-98, 1989.
(7) age, s.67
(8) age, s.68
(9) age, s.70
(10) age, s.72
(11) age, s.85
(12) Burçak Özoğlu, “Sosyalist Emek Sürecini Nerede Aramalı?”, Praksis, 8, Güz 2002.
(13) Leiva, age.
(14) J.K. Galbraith, L. Spagnolo, D. Munevar, “Pay Inequalıty in Cuba: The Special Period and After”, ECINEQ Working Paper Series 52, 2006.
(15) Brian Pollit, “From Sugar to Services: an overview of the Cuban economy”, The International Journal of Cuban Studies, Vol. 2, issue 1, June 2009.
(16) Luis Locay, “The Future of Cuba’s Labor Market: Prospects and Recommendatons”, CTP
(17) Leiva, age.
(18) Galbraith v.d, age
(19) Locay, age.
(20) Pollit, age.
(21) http://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/cu.htm
(22) Officina Nacional de Estadsiticas, Republica de Cuba
http://www.one.cu/aec2008/esp/07_tabla_cuadro.htm
(23) age.
(24) age.
(25) age.
(26) Patricia Grogg, “The Challenge of Boosting Productivity”
http://www.ipsnews.net/news.asp?idnews=42191
(27) Dave Holmes, “The Cuban Revolution: Challenges and Changes”
http://www.socialistvoice.ca/?p=1369
(28) http://www.granma.cu/ingles/cuba-i/2agosto_discursoraul.html
(29) http://www.granma.cu/ingles/cuba-i/1nov-Raul-reaffirms.html
(30) age.